Ana Sayfa 24. Sayı Türkler’in tarihe girişi

Türkler’in tarihe girişi

Kıvılcımlı Hazinesi

1738
Hikmet Kıvılcımlı

Sunuş

Doktor Hikmet Kıvılcımlı, sadece Türkiye Sosyalist Hareketi’nin eski liderlerinden biri değil. Aynı zamanda, özellikle tarih, sosyoloji, antropoloji ve dilbilim alanlarında nitelikli eserler vermiş, özgün tezler ortaya atmış bir bilim insanı. Bu eserler, ne yazık ki unutulmuş ve değerlendirilmemiş. Bilim ve Gelecek‘te “Kıvılcımlı Hazinesi” başlıklı bir köşe açıyoruz; Hikmet Kıvılcımlı’yı dergimizin sürekli yazarı yapıyoruz. Bu köşede, Kıvılcımlı’nın az bilinen ve günümüz tartışmaları için de önem taşıyan bilimsel çalışmalarından kesitler sunacağız. İlk olarak, Dr. Kıvılcımlı’nın “Dinin Türk Toplumuna Etkileri” adlı eserinden bir bölümü okurlarımıza sunuyoruz.

Bilim ve Gelecek

İlk bilimcil anıt-yazı olan Herodot Tarihi, bize İsa Doğumu’undan beş altı yüzyıl önceleri, bütün Ortaasya toplumları içinde “Türk” adıyla anılan bir topluluktan konu açmıyor. Yalnız; Ortaasyalı görünen ve Türk-Moğol atalarına çalan ilk insan kümeleşmesi anılıyor:
1) MESAJETLER: Bugünkü Türkistan ötelerinde yaşarlar. Başları Tomris adlı kahraman Ana-handır. Persleri Tarihe sokan Babahan Sirüs (Cyrus; Osmanlıcası: Kiyumres) adlı kahramanı yakalayıp, kandolu küpün içinde boğan yiğit hatun Tomris’tir. Tomris’in Mesajetleri, Tarih öncesindeki KADIN egemenliğini yaşayan ve henüz Çömlekçilik düzeyinde kalan bir Aşağı Barbarlık konağı içindedirler. ANAHANLIK çağındadırlar.
2) İSKİTLER: Tuna, Dinyeper’den Volga, Seyhun, Ceyhun ırmaklarına ve Alplerden Altay dağlarına, Çin, Hind sınırına dek uzanan alanların insanlarıdırlar. Henüz Çobanlık üretimine geldiklerine göre, Orta Barbarlık konağını yaşarlar. Herodot; İskit savaşçıları içinde kadın kılıklı ve görünüşlü askerler de anlatır. Bu bakımdan, İskitler’de henüz kadın hukuku silinmemişe benzer. Ama, egemen İskit toplum tipi BABAHAN’dır. İskitler bir ulus olmaktan çok, bir dünya olduğuna göre, onları, Anahanlık’tan Babahanlık’a doğru yelpaze gibi açılmış bir sıra basamaklı toplumlar saymak en doğrusudur.
Biz bugün, Mesajetler toplumunu da, İskitler toplumunu da Tarihten çok, Tarih öncesi efsaneler alacakaranlığında tanıyoruz. Onları ancak, coğrafya yerlerine ve insan tiplerine bakarak, kıyaslama yoluyla, “Türk-Moğol” toplumları ile ilgili sayabiliriz.
Başlıca kaynak olan Herodot, belirli yıl sayısı vermiyor. Anlatışından, Sarı Irmak Çin’ine değin uzanan Ortaasya ülkelerinde savaşçıl insanlar kaynaşırlar. Çin henüz bilinmez. Ortadoğu Medeniyetleri’ne (Irak-Mısır’a) doğru, arka arkaya, dalga dalga med ve cezirler halinde saldırıp dönen insanlar farkedilir. Bunlar başlıca üç adla Tarih sayfalarına girerler:1) MEDLER toplumunu yıkan Cimmerler. 2) CİMMERLER toplumunu önlerine katarak Medler üzerine süren Skitler. 3) SKİTLER’i önlerine katmışça Cimmerler üzerine daha doğrusu Irak ve Mısır medeniyetleri üzerine iter görünen Mesajetler.
Bu insanlara ne oluyordu böyle? “ULUSLARIN GÖÇÜ” denilen şeyi yapıyorlardı. Yazılı Tarihin açıkça konu ettiği ve İsa’nın doğumundan birkaç yüzyıl önce ile birkaç yüzyıl sonra görülen: Bir değil, iki Ulusların Göçü vardır: 1) İsa Doğumu’ndan önce, Uzakdoğu (Çin) Medeniyeti ile Yakındoğu (Irak-Mısır) Medeniyetleri arasında Herodot’ un anlattığı Barbar ulus akınları. 2) İsa Doğumundan sonra, gene Uzakdoğu (Çin-Hind) Medeniyetleriyle, Akdeniz (Yunan-Roma) Medeniyetleri arasında klasik tarihin anlattığı ve sanki ilk defa görülüyormuş gibi, özel “Ulusların Göçü” adıyla andığı Barbar ulus akınları…
Heredot’ un anlattığı Barbar akınlarıyla, klasik Tarihin anlattıkları arasında kıyaslamaya elverişli benzerlikler göze batıcıdır: 1) Volga’yı aşarak Batı’ya saldıran Atila adına bağlı Hünler, tıpkı Tomris’ in Mesajetleri gibï, en geride iten ilk vurucu güç oldular: Hünler önünde Slavlar ve Ostrogotlar ezilince, ürküp: Trakya, Makedonya, Yunanistan, İtalya, İspanya, Afrika’ya dek uzanan Vizigotlar, bir çeşit İskitler durumunda idiler. 3) Bu akınlar önünde çökmüş Roma toprakları üzerine yerleşen Cermenler, İskitler önünde başlarının çaresine bakan Cimmerler ulusuna benziyorlardı.

Sosyal kıyametler ortasında Türkler-Moğollar
Bütün bu İsa’dan üç beş yüzyıl önce ve sonra görülmüş altüstlükler sırasında, “Türk toplumu” adını almış insan kümeleri var mı? Tarih belirli bir kayıt düşürmemiş. Yalnız Herodot, Ceyhun ötesindeki “Asya’ya sahip” İskitleri sayarken belki Altay dağlarının ötesinde, berisinde: “Çenesi uzun, özel dili olan” altıncı tip İskitleri “yassı burunlu” diye tanımlar. (Herodot, 4/12, 3/105,1965). sonraki tarihler de Hünleri: “Yayvan ve geniş burunlu” olarak anlatıyorlar. (V. Duruy: Histoire Generale, s. 216, Paris 1891). Yakındoğu kaynaklarında daha açık bir benzeyiş belgesi yok.
Uzakdoğu (Çin) kaynakları ise; büsbütün efsane karanlığındadırlar. “Bir Çinli ırk yoktur… Çinliler, ‘Sarı ırk’a ve Moğol ırkına bağlanıyorsa da, ehalinin Ortaasya’dan gelmiş bir istila sonucu olduğu düşüncesi, sadece bir hipotezdir.” (Hist. Gener. des Peuples, C. I. s.32). “Anarşik Çin efsaneleri, hemen bütün kahramanlarını Sarı Irmağın orta akımı üzerine yerleştirdi. … Neolitik Çin’de oturanların Moğol tipi oldukları hükmünü verdirtti..: Çin Konfederasyonu’nun ötesinde ‘Dört Deniz’in Barbarları yaşıyordu.” (Keza, C.I. s. 373).

Türk sözcüğü nereden gelir?
Tarihin o kargaşalı kıyametleri ortasında “Türk” sözcüğü ne zaman, nasıl doğdu? Ve o sözcüğün anlamı nedir?
Türklüğü ideal edişinden kimsenin kuşkulanamayacağı Ziya Gökalp’e göre: “Türk” sözcüğü “Töre” sözcüğünden gelir. Thomsen (“L’Inseription de l’Orkhon”, s.98) Orkhon Kitabelerinde yazılı “Töre” sözcüğünü: “Kanun”; “Kurum” (Müessese: Institution) anlamında tercüme eder. Kitabede: “Törükbudun ilinin, törönün kim aktardı” (Sizin devletinizi ve müesseselerinizi kim yıkardı) cümlesinde yazılı hem “Törük”, hem “Törün” sözcükleri “Töreli” anlamına gelir. Divan-ı Lugaat`tı Türk (C. III, s.167), Doğu Türkçesinde “Töre” ve “Törü” denildiğini belirtir, ve “Töre”nin: “Resim-Kaaide” (Tören-Kural) demek olduğunu açıklar. “İl bırakılır, törün bırakılmaz” (ülke bırakılır, töre bırakılmaz.).
Ziya Gökalp, o anlama dayanarak şöyle der:
“Türk töresi, eski Türklere atalarından kalan bütün kuralların topu birden, demektir. Töre kelimesinin Türk kelimesiyle bir özden olması da hatıra gelebilir. Başka yerlerde yazdığım gibi, Sagadak sözcüğü nasıl Sagalı anlamına gelebilir. (K) harfi, nispet ve karakteristik ekidir: Bu hipozete göre, Türk sözcüğü Töre sözcüğünden çıkmıştır. Bu ipotez henüz Türkiyatçılarca kabul edilmediği için şahsi bir fïkirden ibarettir.” (Z.Gökalp, Türk Töresi, s.4, İstanbul 1339)
Gökalp hipotezine göre: Ortaasya’da Türkçe konuşan uluslardan bir bölüğü, bir tarihte “Töre”lenmiş; “Töreli” anlamına “Türk” diye adlanmış. Türkler, kendi törelerinden olmayan uluslara “TAT” derler. Arapların, kendilerinden olmayanlara “ACEM” dedikleri gibi, Türkler de töresizlere: Uygurlara, Acemlere (Perslere) “Tat” adını verirler. Türklere Uygurlar kadar yakın olan Moğollara da TAT-ER (Tatar) deyişleri bundandır.
Neşri, “Türkmen” adı için başka bir söz oyunu öne sürer. Şaman inancı taşıyan Türkler, ilk Müslüman olduklan zaman: “İslame gelüp mü’min ve müttakıy oldular. Ondan ötürü buna Terk-iman denildi. Lafızda hafifletilip Türkman dediler. Türkman’ın adı ol vakitten beru konuldu.” (Neşri Tarihi, s. 14, TTK yayını). “Terk’i iman”dan (inanç bırakmaktan) Türkman gelirmi, gelmez mi?.. Önemli olan gerçek şudur: Bütün araştırmalara ve tahminlere göre, TÜRK adı, Ortaasya’daki insanlardan bir bölüğüne sonradan verilmiştir. Bu “sonra”: Türklerin Tarihe girişleri zamanıdır.

Türkler hangi yıllarda tarihe girdiler?
Uygur ve Tatar gibi en yakın akraba uluslar arasında Türkler ne zaman ve nasıl Tarihe girmişlerdir?
Bir ulusun Tarihe girmesi, yazılı Tarihte anılmasıdır. Bu da, SINIFSIZ bir toplumun, Tarih öncesinden, sosyal sınıflı Medeniyete değmesiyle başlar. İlkel toplum, o zaman, YAZI’nın bilindiği Medeniyette, yazarların kaleminden sayfalara geçer. Türklerin, Yakındoğu ve Uzakdoğu medeniyetleriyle ilişkiler kurması, Tarihte Türk adının işitilmesine yol açmıştır.
Türklerin ilk Medeniyetle ilişkisi Çin’de olmuş görünüyor. Türkler Çin’i “TAVGAÇ” yani: Ulu, Kadim, Tekniğe Fenne sahip sayarlar. “Türklerin Çinlilerle münasebeti, milattan 200 yıl önce egemen olan ‘Hynong-nu’; yani Hün adındaki Türk devleti zamanında vardır. Milattan 174 yıl önce, Çin’den Türk Hanına bir prenses getirmek üzere Türk sarayına giden Cung-Hang-yue adındaki Çinli elçi, Türklerin Çin medeniyetine karşı gösterdikleri taklit eğilimini Türk hayatı için zararlı gördü. Bu zat, Türkleri sevdiği için Türk sarayında kaldı. Bir daha Çin’e dönmedi.” (Z. Gökalp: Türk Töresi, s.7). “İslamlıktan önce Türkler, Çinlileri biricik ayık ve bilgili olarak tanıyorlardı. Orkhon Kitabesi, Çinlilerin Türklere kendi Ayık ve Bilik’lerini verdiğini söylüyor. Thomsen, ayık sözcüğünü ‘Medeniyet’ olarak, Bilik sözcüğünü ‘Bilgi’ olarak tercüme etmiştir.” (Orkhon kitabeleri, s.4) (Z. Gökalp: Keza)
“Kitab’ül İlm’ün Nafı” bu yanı daha açık koyuyor:
“Uygarların eski edebiyatından pek az şey kalmıştır. Avrupa bilginlerince bilinen Uygur lehçesinde yazılmış bu az sayıdaki elyazılarının hepsi, İslamlığın kabulünden sonra yazılmıştır. Ve elimizde bulunan en eski elyazısı, 1. miladi yüzyıla dek çıkabilir.” (Keza).
Türkiye’nin Türkleri içinde en büyük Türkiyatçı olan Ziya Gökalp’e göre, Türk’ün Tarihöncesinden Medeniyete el uzatışı, İsa Doğumu’ndan 2 yüzyıl önceleri olmuştur. Türklerce, Medeniyetin en göze çarpan aygıdı ve belgesi olan Yazı’nın kullanılışı ise, ondan ancak 700 yıl sonraları görülür.

Önceki İçerikMorales: Güneş Rahibi mi Sınıf Politikacısı mı?
Sonraki İçerikPsikoterapistin özel hayatı