Ana Sayfa 46. Sayı En hakiki yol gösterici bilim değil mi?

En hakiki yol gösterici bilim değil mi?

Aydökümü

184

Bu sayıda çok temel bir konuyu kapak yaptık: Bilim ile din uzlaşır mı? Çok değerli üç bilim insanı, Alâeddin Şenel, Yaman Örs ve Hasan Aydın bu soruya bütün boyutlarıyla yanıt veriyorlar. Aslında böyle bir sorunun tartışılması bile abes. Ama son dönemde gerek postmodernizmin çarpık bilim ve demokrasi anlayışıyla modern bilime yönelttiği saldırılar, gerekse bazı dincilerin küflenmiş dogmaları bilim kisvesi altında sunma çabaları, konuyu yeniden açıklığa kavuşturma ihtiyacını gündeme getirdi. “Hayatta en hakiki yol gösterici bilimdir, fendir” anlayışından bu soruyu tartışır hale gelmemiz sürecini ise, sanıyoruz ayrıca analiz etmek gerek.

Bu bağlamda, geçtiğimiz ay yitirdiğimiz iki büyük bilim insanını, Erdal İnönü ve Mübeccel Kıray’ı, Tekin Dereli, Osman Bahadır ve Hatice Kurtuluş’un yazılarıyla ve saygıyla anıyoruz.

***

Zengin bir sayı çıkardığımızı düşünüyoruz. Mehmet Dağ’ın Endülüslü ilginç düşünür İbn Tufeyl’i anlatan makalesi, Müslüm Üzülmez’in biyoteknolojideki son gelişmeler ışığında yazdığı “Yapay hayatın eli kulağında” başlıklı makalesi Bilim ve Gelecek’in sürekli izlediği klasik konularından. Bunlar zaten ilgiyle okunacaktır. Ama bu köşede iki farklı ve renkli dosyaya, bir de sürekli bölüme dikkat çekmek istiyoruz.

Birincisi, bütün Bilim ve Gelecek ekibi olarak Halit Toker ile yaptığımız futbol söyleşisi. Toker son derece ilginç bir kitap çıkardı: Futbol, Spor ve Oyun. Deyim yerindeyse, futbolun teorisini yaptı. Biz de Türkiye’de yaşayan herkes gibi birer futbol uzmanı olduğumuzdan dostumuz Halit Toker ile kitabında ortaya attığı tezleri daha da derinleştirme hedefiyle geniş bir söyleşi yaptık. Biz sorduk, Toker futbolun sihrini ve ütopyasını anlattı. Futbolun naif ama derin yönlerinden ekonomipolitiğine ve sosyoekonomisine kadar uzanan tatlı bir sohbet çıktı ortaya.

İkinci dosya ise Güner Or ve Ilgın Deniz Akseloğlu’nun hazırladığı “Keşif yolunda ölenler: Kâşiflik zor zanaat!” başlıklı derleme. Hepimizin bildiği gibi, insanlık tarihinde coğrafi keşifler alanında, başarılar ve ölçüsüz katliamlar yan yana yürümüş. Milyonlarca yerli öldürülmüş; toprakları, hammaddeleri, kültürleri yağmalanmış. Elbette, yerlilerin eli de armut toplamamış. Derlemede, keşifleri sırasında, çatışmalarda, hastalıktan, denizde ya da karada kaybolarak vb. nedenlerle yaşamını yitiren kâşiflerin kısa öyküleri anlatılıyor. Dosyanın ikinci bölümünü de gelecek sayımızda yayımlayacağız.

Kazı Kazı Anadolu bölümüne bu ay konuk olan Göbekli Tepe de, son dönemin en çok ilgi çeken kazı alanların biri. Yerleşik yaşama geçişin arifesindeki son avcı-toplayıcı toplulukların yaşantısına tanıklık etmemizi sağlayan Göbekli Tepe kazıları, Neolitik Devrim’e dair yerleşik bilgileri sarsacak ipuçlarını da barındırıyor.

***

Müdahale dergisi iyi ki çıktı da, Parantez köşemiz politik yazılardan kurtuldu! (Bunu biz değil, bazı okurlarımız söylüyor) Yayın Yönetmenimiz politik yazılarını Müdahale’ye saklarken, Bilim ve Gelecek’teki köşesinde yeniden bilime döndü. Ender Helvacıoğlu Parantez’de, Bilim ve Gelecek Kitaplığı’ndan yeni çıkan üç kitabı ele alıyor, Cemal ve Ahmet öğretmenlerden ne öğrendiğini yazıyor. Bir de önerisi var: “Önümüz yılbaşı. Çocuklarımıza ve sevdiklerimize kitaptan daha güzel bir hediye verebilir miyiz?”

Dostlukla kalın…

Önceki İçerikBilim ve Gelecek Kitaplığı, Cemal ve Ahmet öğretmenler
Sonraki İçerikSu, ekolojik yaşamın kaynağıdır