Ana Sayfa 60. Sayı Yaşamın Tüm Çeşitliliği adlı kitabına yazarın Önsözü Alçakgönüllü bir öneri

Yaşamın Tüm Çeşitliliği adlı kitabına yazarın Önsözü Alçakgönüllü bir öneri

Yayın Dünyası

230

“Yaşamın Tüm Çeşitliliği”, daha önceki bir kitabımın “Wonderful Life”ın (Harika Yaşam) bir tür yol arkadaşıdır. İkisi birlikte, yaşamın tarihi ve anlamına dair bütünsel ve geleneklere uymayan bir görüş -bizleri, bu tarih içindeki insanın konumuna yönelik düşüncemizi yeniden kavramlaştırmaya zorlayan bir görüş- geliştiriyorlar.

Ünlü yaşambilimci Stephen Jay Gould’un Yaşamın Tüm Çeşitliliği adlı yapıtı, Ocak 2009’da Versus Yayınları’ndan çıktı. Bu önemli kitabı, yazarın kitaba yazdığı Önsöz’ü aktararak tanıtıyoruz.

İsa’nın savurgan oğul meselinden tutun da Tennesse Williams’ın Kızgın Damdaki Kedi’sine dek uzanan eski bir yazınsal temada, en çok sevilen çocuğumuz çoğu kez, yavrularımızın arasında en sorunlu ve yanlış anlaşılmış olanıdır. Çok ama çok sevdiğim, dik başlı oğlum Yaşamın Tüm Çeşitliliği (1) için kaygılanıyorum. Birbirinden farklı üç kök (ve rota) aracılığıyla on beş yıl boyunca bu kısa kitabı besleyip büyüttüm: 1) Yaşam tarihi hakkındaki kişisel düşüncemi gözden geçirirken bir gün birdenbire farkına vardığım ve 1988’de Paleontoloji Derneği toplantısının açılış konuşması sırasında teknik bir form halinde sunduğum, evrimsel eğilimlerin doğasına dair bir kavrayış; 2) Yaşamımı tehdit eden bir hastalık sırasında bana fazlasıyla umut ve teselli veren istatistiksel bir buluş; ve 3) Amerikan popüler kültürüne ait büyük bir meseleye; beyzboldaki 0,400 ortalamanın (2) kayboluşuna dair, bir kez kavramlaştırılınca apaçıklığı ve zorunlu doğruluğuyla beni sarsan, ancak tüm geleneksel açıklamalara tamamen karşıt bir açıklama.

Tüm bu üç kök, entelektüellere kişisel olarak çok heyecan veren, yaygın bir kavrayıştan ortaya çıktı – eski bir görme tarzını tersine çevirip, önceden bulanık, şekilsiz ve formüle edilmemiş olan bir şeyi, belirgin ve düzenli hale getiren evraka (buldum) ya da “işte bu!” anı (Burada, mutlaklara yönelik kibirli bir iddiadan değil, tamamen kişisel bir deneyimden söz ediyorum. Ancak bu tür keyifli buluş anları, kişinin gözlerindeki örtüyü kaldırıp kişisel mizaca özgü engelleri paramparça edebiliyor. Dünyanın geri kalanının sizin keşfettiğiniz şeyi daha önceden bilmesi her zaman mümkün. Fakat bazı buluşlar genellikle yenidir.). Bu kavrayışım, eğilimleri tamamen farklı bir şekilde görmeme yol açtı: “Yukarı ya da aşağı doğru hareket eden bir şey” olarak değil, bütün bir sistem içindeki varyasyon değişimleri olarak eğilimler (kitabıma bu yüzden Mükemmelliğin Yayılması alt başlığını verdim).

Bu kavrayışla birlikte -iki nedenden dolayı- korkmaya başladım. Birincisi, bu tema ilk anda küçük ve olağandışı gibi gelebilir. Eğilimlere yönelik farklı bir açıklama neden genel ilgiyi uyandıracak bir konuya dönüşsün ki? Üstelik ve ikincisi, bu can alıcı yeniden formülleştirme çabası (genişleyen ya da küçülen tüm sistemlere dair düşünme), temelde istatistikseldir ve grafik olarak sunulması gerekir. Anlaşılmaz olmaktan korkmadım. Ana fikri olabildiğince basit (gizli kapaklı bir matematik ifadesi değil, kavramsal bir tersine çevirme); argümanı (cebirsel yollardan değil) tamamen tablolar halinde sunabileceğimi biliyordum. Ayrıca, ilk önce genel amacı anlatıp, ardından iki ana konuya -0,400 ortalamanın ve yaşam tarihindeki ilerleme probleminin çözümüne- geçmeden önce, bir takım basit ve hazırlayıcı örnekler geliştirip, argümanı özenle tasarlamak zorunda kalacağımı da biliyordum.

Gelgelelim insanlar bu kitabı okuyacaklar mıydı? Okurlar, önemli yeniden formülleştirmelere ulaşmak için zaruri ön hazırlıklara katlanacaklar mıydı? Matematik üslubu kokan herhangi bir şeye yönelik kültürel isteksizliğimiz göz önünde tutulduğunda, okurlar, grafiklerle sürdürülen gelişim boyunca ilgilerini sürdürecekler miydi? Yine de bu kitabın, geniş bir uygulama alanına sahip yeni bir tartışma sunduğuna -ve ısrarcı okurların tatmin olabileceklerine ve savurgan oğlunu bağışlayan (ve diğer, ısrarla söz dinleyen çocuğuna merhamet gösteren) babayla mutabık kalacaklarına- ikna oldum: “Eğleneceğimiz ve memnun kalacağımız doğruydu.”

Öyleyse sizinle bir anlaşma yapalım. Poker oynarken, zenginleştirici olmasa da, aydınlatıcı pek çok saat geçirmiş biri olarak bir bahis önermek istiyorum size. Bu kitabı sonuna kadar okuduğunuz takdirde, ödül kazanacağınıza dair bahse giriyorum (muhtemelen benim full house’umu (3) bile alt edecek bir royal flush (4) ile). Karşılığında bu kitabı (diğer yazılarımdaki kontrol edemediğim düşüncelerimle kıyaslandığında, dikkate değer ölçüde) kısalttım, (iki ana örneğe doğru yöntemli şekilde geliştirerek) açık ve eğlendirici hale getirdiğimi umuyorum; büsbütün şaşırtıcı, önemli ve görünüşe bakılırsa ilişkisiz iki fenomenin, burada geliştirilen kavramsal aygıt sayesinde açıklanabileceği vaadinde bulunuyorum.

Kitabı başından sonuna dek okumanın ödülleri iki katlı olacak. Birincisi, bütüncül sistemlerde varyasyonun araştırılmasına yönelik kendi yaklaşımımın, çok sözü edilen iki mesele için hakiki çözümler önerdiğini sanıyorum. Bu meseleler, tek bir öz ya da örnek yardımıyla bütün bir sistemi temsil eden -ve ardından bu varlığın zaman içerisinde nasıl hareket ettiğini araştıran- geleneksel Platoncu tarzda araştırılmış olsalardı, kafa karıştırıcı ve tutarsız olarak kalacaklardı. Her iki çözümü de özellikle tatmin edici buluyorum, çünkü bunlar, çok radikal çözümler değil, kolaylıkla anlaşılabileceklerini düşünüyorum. Daha doğrusu her iki çözüm de çok anlamlı duruyor ve gözden geçirilmiş, varyasyona dayalı perspektifi özümsediğiniz anda, bu çözümler, geleneksel görüşün gerçek paradokslarını ortadan kaldırıyorlar. Hemen hemen her atletik faaliyette rekor performanslar geliştirilirken, geleneksel yaklaşımın ileri sürdüğü gibi, fırlatılan topu beyzbol sopasıyla karşılayanların kötüleşmesi yüzünden 0,400 ortalamanın kaybolmuş olduğuna nasıl inanabiliriz? Benim yaklaşımıma göre, 0,400 ortalamanın kaybolması aslında, beyzboldaki artan oyun mükemmelliğini gösteriyor – ve bu durum, (probleme yönelik geleneksel düşünme tarzlarıyla tutarlı şekilde kavranamayacak) tatmin edici bir anlam taşıyor.

Aynı şekilde, ilerlemenin bir bütün olarak yaşam tarihinin karakteristiği olduğunu, hatta evrimdeki yönlendirici bir kuvveti temsil ettiğini reddetmek için hem kuramsal (Darwinci mekanizmaların doğası) hem de olgusal (canlılar arasındaki bakterilerin ezici hakimiyeti) bir dizi etkileyici argümanı peş peşe sıralayabilmeme rağmen, haklı olarak, insanların eşi benzeri bulunmaz karmaşık yaratıklar oldukları fikrine sarılıyor ve -akla yatan, dar görüşlü, gerekçelerden ötürü- bu gerçeğin bir eğilimi göstermesi gerektirdiği konusunda bayağı ısrar ediyoruz. Mamafih ilerlemenin gerçekten de yaşam tarihinde yaygın olmadığını, hatta bu tarihi belirlemediğini bilmekle birlikte, Yaşamın Tüm Çeşitliliği’nin açıklama aygıtı, insanın konumuna dair bu sağduyusal görüşü korumamızı sağlıyor.

İkincisi -aslında haddimi aşmadan bunun nasıl söyleneceğini tam olarak bilmiyorum ama- bu kitap daha genel amaçlar taşıyor, çünkü Yaşamın Tüm Çeşitliliği’nin ana argümanı, gerçekliğin doğasına yönelik bir iddiada bulunuyor. Diğer insanların daha önce başka türlü ifade ettiklerinden farklı şeyler söylemiyorum; ne var ki genellikle daha önce bir araya getirilmemiş geniş bir olaylar dizisini, ayrıntılı şekilde açıklamaya çalışıyorum. Ve iddiamı felsefi soyutlamanın semavi alemine yanlı bir cephe saldırısıyla (gerçekliğin doğasına saldırmanın ve okuyucunun güvenli suları tercihiyle sınırlı ilgiyi garantilemenin alışıldık yolundan) değil yumuşak örneklerle yapıyorum. Okurlarımdan Darwinci devrimin en derin anlamını sonunda ve tamamen, nakite çevirmelerini ve doğal gerçekliğe, çeşitli bireylerden oluşmuş popülasyonlar olarak bakmalarını -yani, bizzat varyasyonu, “dünyanın yapıldığı şey” anlamında “gerçek” ve indirgenemez olarak anlamalarını- istiyorum. Bunu yapmak için, Platon kadar eski bir düşünce alışkanlığından vazgeçmemiz ve popülasyonları ya ortalama değerler (genellikle “tipik” olarak algılanan ve bu nedenle sistemin soyut özünü temsil eden) ya da uç örnekler (özel değeri için seçilmiş; 0,400 vuruş ya da insanın karmaşıklığı) olarak tasvir etme eğilimimizin merkezindeki safsatanın farkına varmamız gerekiyor. Bu kitabın alt başlığı -Platon’dan Darwin’e Mükemmelliğin Yayılımı- iki yaklaşımı ve Darwin’in çözümüne sahip olmanın önemi özetliyor.

Yaşamın Tüm Çeşitliliği, daha önceki bir kitabımın Wonderful Life (Harika Yaşam)’ın (1989) bir tür yol arkadaşıdır. İkisi birlikte, yaşamın tarihi ve anlamına dair bütünsel ve geleneklere uymayan bir görüş -bizleri, bu tarih içindeki insanın konumuna yönelik düşüncemizi yeniden kavramlaştırmaya zorlayan bir görüş- geliştiriyorlar. Harika Yaşam, evrimdeki herhangi bir olayın kestirilemez ve ihtimallere bağlı olduğunu iddia ediyor – ve Homo sapiens’in kökenine, beklenen bir sonuç olarak değil, tekrarlanamaz bir olay olarak bakılması gerektiğini vurguluyor. Yaşamın Tüm Çeşitliliği ise ilerlemenin yaşam tarihini belirlediğini hatta genel bir eğilim olarak mevcut olduğu fikrini reddetmek üzere genel bir argüman sunuyor. Bu tür bir bütün olarak yaşam görüşü içinde insanların, zirve ya da en yüksek nokta olarak tercihli bir konum işgal etmesi mümkün değil. Yaşama her zaman kendi bakteriyel modu (5) hükmetmiştir.

Her iki kitap da, yanlı genellemelerden ziyade, dikkat çekici örnekler yoluyla kendi temel argümanlarını sunuyorlar: Harika Yaşam’da Kambriyen patlamasının, Burgess Şeyli faunasında tüm çeşitliliğiyle gözler önüne serilişini; Yaşamın Tüm Çeşitliliği’nde ise beyzbolda 0,400 ortalamanın kayboluşunu ve yaşamın çan eğrisinin daimi bakteriyel modunu. İnsan kendisini diğer canlılardan ayrı tutmak için bir teselliye sarılıyor. Oysa bu örnekler, bu insani tesellinin geleneksel kaynaklarını, çok daha geniş bir tarihin olumsal (6) bir unsuru olarak diğer yaratıklarla bir bütün halindeki daha ilginç bir yaşam görüşüyle değiştirmemizi öneriyor. Geleneksel insan hâkimiyeti fikrinden vazgeçmeliyiz; aksine, Harika Yaşam’ımızın özgünlüklerini bağrımıza basmayı ve değerli bir nokta olarak katkıda bulunduğumuz Yaşamın Tüm Çeşitliliği’nin tüm cümbüşünden keyif almayı öğrenmeliyiz – bayatlamış (ve sahte) bir tesellinin, daha geniş bir kavrayışla değiştirilmesini savunuyorum. Aslında bu, gezegenimizdeki organik çeşitlilik tarihini tüm çeşitliliğiyle barındıran harika bir yaşamdır.

İşte, benim size alçak gönüllü önerim. Lütfen bu kitabı okuyun. Sonra, en derininden her çeşit şey -lahanalar ve krallar- hakkında konuşup, bunlara yönelik müthiş bir argümana sahip olalım.

 

DİPNOTLAR

1) Kitabın İngilizce başlığı Full House’dur; pokerde eldeki kâğıtların belirli bir dizilişine full house ya da full deniliyor. Ayrıca tiyatro, sinema, konferans gibi toplantılarda yerlerin tamamen dolu olması anlamını da taşıyor. Fakat yazar birkaç yer dışında kitap boyunca bu sözcüğü, tüm varyasyonlarıyla, farklılaşmalarıyla, çeşitlenmeleriyle bir bütün olarak belirli bir sistemi anlatmak üzere kullanıyor. Bu nedenle kitabın başlığını Türkçeleştirirken Yaşamın Tüm Çeşitliliği’ni yeğledik – ç.n.

2) Beyzbolda sopa sallayan oyuncunun puan alacak şekilde topa isabet ettirme ortalaması; isabet ettirilen top sayısının sopa sallama pozisyonu sayısına bölünmesiyle elde edilen ortalama; sopa sallama becerisini gösteren bir ortalama – ç.n.

3) Pokerde dördüncü en iyi el – ç.n.

4) Pokerde mümkün olan en üstün el – ç.n.

5) İstatistikte ana gruptaki en yaygın değeri gösteren bir merkezi eğilim ölçüsü; ölçümlerde en fazla tekrar edilen değere mod denir – ç.n.

6) Olumsal (contingent): Gerçekleşmesi olası ancak zorunlu olmayan – ç.n.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Önceki İçerikİtalya’da ötenazi tartışması
Sonraki İçerikYediğimiz-içtiğimiz endemik bitkilerimiz