Ülkemizde bilim yayıncılığı yapmak, Avrupa’da, ABD’de yapmaktan oldukça farklı. Ne kadar geri adım atmış olsalar da aydınlanma atılımlarını birkaç yüzyıl önce gerçekleştirmiş Batı ülkelerinde popüler bilim yayıncılığı, esas olarak insanlığın mevcut bilim-düşün birikimini yeni kuşaklara aktarmayı hedefler. Bizim gibi ülkelerde ise, popüler bilim yayıncılığı, bu hedefin yanı sıra, son derece yakıcı olan aydınlanma mücadelesinin bir aracıdır da. Bizler sadece mevcut bilimsel birikimi, bilim ve teknoloji alanındaki yeni gelişmeleri okurlarımıza aktarmakla yetinemeyiz. Ruhlarla, cinlerle, meleklerle, muskalarla, bin bir türlü hurafe ve safsatayla da uğraşmak durumundayız. Eğer bunu yapmaz isek, gün gelir bilim de yapamaz duruma düşeriz. Ki, böyle bir tehlike ciddi olarak karşımızdadır. Evrim kuramına yönelik gerici saldırılar buna en güzel örnektir.
Türkiye’de bilim yayıncılığı yapmak, gericiliğe kararlılıkla göğüs germeyi, bilimsel düşüncenin toplumsallaşması için mücadele etmeyi gerektirir. Bilim ve Gelecek bu mücadelenin yayın organıdır. Diğer bazı bilim dergilerinden farkı ve varlık şartı budur. Bunu yapmasaydı, bir gereği de olmazdı. Biz bunu daha ilk sayımızdaki çıkış yazımızda açıkça ilan ettik. Elinizdeki sayının kapak dosyası da, işte bu perspektifle ve sorumlulukla hazırlandı. Okurlarımızdan ricamız, bu sayımızı mümkün olduğunca geniş bir biçimde yaymak, okutmak ve tartıştırmaktır.
***
Türkiye, tutuklu gazeteciler ülkesi oldu. Aralık ayı içindeki operasyonlarla, tutuklu gazeteci sayısı 100’e ulaştı. Ergenekon, KCK, Devrimci Karargâh adlı davalarda onlarca gazeteci, tamamen uydurma gerekçeler ve düzmece delillerle aylardır ve yıllardır cezaevinde yatıyor. 1,5 yıldır tutuklu bulunan idare müdürümüz ve editörümüz Baha Okar da bunlardan biri.
Görüldüğü gibi AKP’nin “ileri demokrasisi”nin yürürlükte olduğu Türkiye’de gazetecilik yapmak, gerçekleri yazmak, iktidarı eleştiren haber ve yorumlar yapmak, düşünce açıklamak oldukça tehlikeli. Ama iktidar gerçekle savaşmaktadır. Gerçek, zaman zaman bastırılabilir, susturulabilir, ama yok edilemez. Bütün bu davaların AKP eliyle yürürlüğe sokulan “yeni rejim”in birer aracı olduğu giderek daha fazla kesim tarafından görülüyor.
Bilim ve Gelecek emekçileri olarak tutuklu gazeteci ve yayıncı dostlarımızla dayanışmamızı bir kez daha vurgulamak istiyoruz.
***
Cezaevindeki okurlarımızdan her yıl olduğu gibi yine çok güzel ve anlamlı yılbaşı kartları aldık. Burada hepsini saymamızın olanağı yok. Biz de cezaevlerindeki bütün özgür insanların yeni yıllarını kutluyoruz. Mücadele dolu bir yıl olsun. Zalimlerin ve egemenlerin “kıyameti”, bizim ve halkımızın da onları silip süpürecek “tufanı” olsun 2012.
Geçtiğimiz günlerde çok değerli iki aydınımızı, iki toplum öncüsünü kaybettik: Server Tanilli ve Güney Gönenç. Bu topraklarda aydınlanma ve sosyalizm mücadelesi sürdükçe bu iki kahraman entelektüel hep aramızda olacaktır. Türkiye, bu insanlar sayesinde yaşanılası bir ülkedir hâlâ.
Dostlukla kalın… 2012 özgürlükler yılı olsun…