Ana Sayfa 102. Sayı Güle güle Tuncay Hoca…

Güle güle Tuncay Hoca…

668
Ortada, atkılı. Üniversiteden çıkılmış öğle yemeğine gidiliyor (31 Aralık 1978).

Dergimizin yazarı değerli bilim insanı Prof. Dr. Tuncay Altuğ’u yitirdik. Uzmanlık alanı (biyoloji, tıbbi biyoloji, genetik) gereği yıllardır araştırdığı kansere genç denebilecek bir yaşta yenik düştü sevgili dostumuz, ağabeyimiz, hocamız. Akademik çalışmalarını, unvanlarını burada sayıp dökmenin fazla anlamı yok; merak eden internetten bulur nasıl olsa. Biz Tuncay Hoca’nın Bilim ve Gelecek çalışmalarında fark ettiğimiz iki önemli niteliğine vurgu yapmak istiyoruz.

Birincisi tam bir bilim neferiydi Tuncay Altuğ. Dergimizin kuruluşunda, bin bir zorlukla yoluna devam etmesinde her zaman yanı başımızda ve en öndeydi. Evrim Kuramı konusunda bir toplantı mı yapacağız, bir seminer veya kurs mu vereceğiz, aklımıza gelen ilk isimdi. Hiçbir zaman reddetmedi. Herkesin anlayabileceği bir dille ve görselliği yoğun olarak kullanarak yaptığı sunuşlar, bu konuda bir yayın yaptığımızda ilk başvuru kaynağımızdır. Arşivimizde bulunan “Evrimin Kanıtları” konulu sunuşunu farklı toplantılarda defalarca vermiştir. Son bir araya geldiğimizde bu sunuşu bir kitaba dönüştürmeyi düşünmüştük birlikte; umarız gerçekleştiririz bunu.

Tuncay Altuğ, öğrencilerinin çalışmalarıyla yakından ilgilenirdi.

Hurafelere, dogmalara karşı savaş açmıştı Tuncay Altuğ. Bilimsel düşüncenin, aydınlanmanın, laikliğin taviz vermez bir savunucusuydu. Bu konuda bir milim geri adım attığını görmedik. Doğaüstüne, fizikötesine, mistisizme, dogmaya kayan düşüncelere her zaman karşı durmuş ve bu konuda hepimize örnek olmuştur. Bu noktada bir parantez açalım: Tuncay Altuğ’un ölümü üzerine İstanbul Bilim Üniversitesi’nde düzenlenen toplantıda açılış konuşması yapan yetkilinin Tanrı’dan, bu dünyanın bir tiyatro sahnesi olduğundan, herkesin rolünü oynayıp gideceğinden söz etmesi yakışık almamıştır. Tuncay Hoca anılacaksa, ömrü boyunca reddettiği dinsel düşüncenin temalarından değil, bilimden, laiklikten, bilimsel düşünceden söz etmek gerekir. Çünkü böyle yaşadı ve bunun mücadelesini verdi.

Dergimizin her yıl düzenlediği yemekli toplantıların vazgeçilmez ismiydi Tuncay Altuğ. 2009 yılındaki Bilim ve Gelecek Dayanışma Yemeği’nde.

İkincisi tam bir dosttu Tuncay Ağabey. Sanıyoruz onu tanıyan herkes aynı şeyi vurgulayacaktır. Ne zaman başımız sıkışsa omuz verirdi, yanımızda olurdu. Abone şampiyonlarımızdan biriydi. Dergimize dosya da hazırlar, konferansını da verir, abone de yapar, yemek bileti de satar, bir derdimiz olduğunda sohbetini de esirgemezdi. Son derece dinamik bir insandı Tuncay Altuğ. Her işe koşar ve hepsini de becerirdi; bu niteliğiyle hep şaşırtmıştır bizleri. Hem saygın bir kişilikti hem de sevecen bir dost. Bu ikisini birleştirmek herkesin harcı değildir.

Büyük bir bilim insanını, bir bilim neferini, bir dostu yitirdik. Ama gerek miras olarak bıraktığı eserleri gerekse anısı hep yanımızda olacak. Güle güle Tuncay Hoca…

Önceki İçerik‘Matematik Noktası’ sizi bekliyor
Sonraki İçerikTuncay Altuğ’un ardından…