Ana Sayfa 107. Sayı 1844 Elyazmaları / K. Marx Marx, Marksist olurken…

1844 Elyazmaları / K. Marx
Marx, Marksist olurken…

986

1844 Elyazmaları, ‘genç’ Marx’ın burjuva politik iktisada ve Hegel felsefesine yönelik eleştirilerini içeren ilk araştırmalarının notlarından oluşan bir eserdir. İlk Marksist kuşaklar (Mehring, Plehanov, Luxemburg, Lenin, Troçki vb.), 1932 yılında yayınlanan El Yazmaları’ından haberdar olmadılar. Birçok düşünürün kabul ettiği gibi Marx, burjuva iktisadının kavramlarını burjuva iktisadına karşı kullanmaya çalışır. Bir geçiş dönemi eseri olarak görülen bu çalışma, yayınlandıktan sonra üzerinde çok tartışılan ve konuşulan bir kitap olmuş, insandan, hümanizmadan, insanın yabancılaşmasından söz etmesi nedeniyle, “Batı Marksizmi”nin en çok dayandığı kaynaklardan biri haline gelmiştir.
Marx’ın başlangıçtaki çalışmalarının konusu felsefe, tarih ve hukuktu. Doktora tezini felsefi bir konuda yazmıştı. Ekonomik konularda bilgisi sınırlıydı, hatta bu alanda iddiası da yoktu. Engels’in deyişiyle “Marx, ekonomi politikten hiç anlamıyordu ve ‘iktisadi güçler’ gibi bir deyimin ne anlama geldiğini düşünemezdi”.(1)

Marx’ın başlangıçtaki çalışmalarının konusu felsefe, tarih ve hukuktu. Doktora tezini felsefi bir konuda yazmıştı.

İlk dönemlerde ekonomik konularda bilgisi olmadığını kendisi de şu sözlerle belirtir: “1842-43’te Rheinische Zeitung’un başyazarı olarak, ilk defa, maddi çıkarlar denen şey üzerine yazı yazmak gibi zor bir yükümlülükle karşılaştım.” Marx, toprak mülkiyetinin parçalanması, orman kaçakçılığı, serbest  ticaret ve himayecilik gibi konular üzerine gazetede yapılan tartışmalar nedeniyle iktisadi sorunlarla ilgilenmek zorunda kalır. Öte yandan Engels’in “Ekonomi Politiğin Bir Eleştiri Denemesi” adlı makalesi, Marx’ı klasik iktisadın konularını incelemeye teşvik etmiştir.
Engels, bu denemesinde politik iktisadın ikiyüzlülüğünü ortaya koyar. Gerçek olguları açıklamakta çaresiz kalan politik iktisadın, Malthus (1766-1834) gibi gerici teorisyenleri ortaya çıkardığını vurgular. Kapitalizmin bunalımlarını izah etmekten yoksun iktisatçıların nasıl da gerici teoriler ürettiklerini sergiler. Malthus’un gerici karakterdeki “Nüfus teorisi” bunlardan biridir. Malthus’un görüşlerinin gericiliği Fransız Devrimi’nin getirdiği demokratik eşitlik ve özgürlük ilkelerine karşı olmasından kaynaklanmaktadır. Engels, adı geçen yazıda Malthus’un teorisini çürütür. Marx, Engels’in iktisat üzerine bu ilk makalesini, “İktisadi kategorilerin eleştirisine katkının dâhice bir taslağı” (2) olarak değerlendirmiştir. Ekonomi politik konusunda Engels’den etkilenerek Marx şunu yazar: “Ekonomi politik, bu zenginlik bilimi, öyleyse aynı zamanda vazgeçme, yoksunluklar, esirgeme bilimidir. İktisatçı, senden yaşam ve insanlık olarak aldığı şeylerin yerine, para ve zenginliği koyar ve senin yapamadığın her şeyi senin paran yapar.”
Engels’in düşünceleri ekonomik ve toplumsal sorunlarla sınırlıydı. Oysa Marx, ekonomik, toplumsal sorunları yeni bir felsefi anlayışla ele almayı amaçlar. Bu nedenle, hem politik iktisadı, hem yaygın olan komünist akımların düşüncelerini, hem de Hegel’in ilk eserini felsefi bakış açısıyla inceler. Ama bu incelemeleri bir iktisatçı gibi değil, bir filozof olarak yürütür. Marx, politik iktisat üzerine şunu söyler: “İnsanal duygular ekonomi politiğin dışında, insanlık yokluğu ekonomipolitiğin içinde yer alır.” (3) Toplumlara, insan ve hümanizm açısından da bakan Marx, özel mülkiyet sisteminin anti-hümanist yanlarını da açığa çıkarır. Çünkü insanlar dünyasının değersizleşmesi, nesneler dünyasının değer kazanması ile orantılı olarak artar. (4)
Hegel, kendinden önceki iktisatçıların ortaya attığı sorunları felsefi genellemelere götüren ilk filozoftu. Marx’ın, o zamanki düşüncesine göre Hegel felsefesinin gerçek kaynak ve gizemi Düşüncenin (Tinin) Fenomenolojisi adlı ilk eseridir. Bu nedenle, öncelikle bu eseri incelemeye yönelir, değerlendirmelerde bulunur. Vardığı sonuç özetle şudur: “Hegel, modern ekonomi politiğin bakış açısında yer alır. Gerçi Hegel emeğin özünü kavramıştır; ama emeğin sadece olumlu yönünü görür ve olumsuz yönünü, yani yabancılaşmayı görmez.” (abç) (5)
Marx’a göre Hegel, politik iktisat biliminin görüş açısını aşamamıştır. Hegel’in Düşüncenin Fenomenolojisi adlı eserinde yabancılaşmanın ele alınması, ekonomi politiğin görüşlerinin felsefi dile çevrilmesidir. Marx’a göre Hegel, Adam Smith’i felsefeleştirmiştir. Burada Marx, Hegel ile Adam Smith’in aynı bakış açısına sahip olduğunu ileri sürer. Ne var ki, Hegel üzerine doktora çalışması yapan bir yazar şunu ileri sürmektedir: Eğer Marx, Hegel’in Jena dönemindeki yazılarını okumuş olsaydı, “Hegel, modern ekonomi politiğin bakış açısında yer alır” sözlerini kullanmayacaktı. Çünkü Hegel, Adam Smith’in iyimserliğini paylaşmaz; emeğin olumsuz yanlarını da görür. (6) Sayama adlı yazar, Hegel’de politik iktisadı aşan bir boyut olduğunu vurgular.

Hegel, kendinden önceki iktisatçıların ortaya attığı sorunları felsefi genellemelere götüren ilk filozoftu.

Marx, daha önceki Hegel’in Hukuk Felsefesinin Eleştirisi adlı eserinde Hegel felsefesiyle hesaplaşmaya girişmiş, Hegel’in “devlet, toplumu oluşturur” şeklinde ifade ettiği düşüncesinden sıyrılmıştı. Marx, Hegel’in Hukuk Felsefesinin Eleştirisi isimli kitabını okuduğunda önemli bir sonuca varmıştı: Devleti anlamanın anahtarı toplumdur. Marx devletin, toplum tarafından belirlendiği görüşüne ulaşmıştı. Peki ama toplum nedir, nasıl gelişir? Daha doğrusu kapitalist toplumun sırrı nedir? Bunun gibi sorular Marx’ı ekonomi politik araştırmalara sürüklemiştir.
Marx, 1844 Elyazmaları’nda önemli kavramlara, değer ve artı-değerin kaynağını oluşturan düşüncelere henüz ulaşmamıştır. Hâlâ ekonomi politiğin kavramlarını kullanmaktadır. Ama önemli bir saptama yapmıştır: Ekonomi politik bilimi tek boyutludur, emeğin yabancılaşmasını görememiştir. Zenginliğin kaynağı olarak emeği yüceltirken, emeğin yabancılaşmasını fark edememiştir. Klasik ekonomi politiğin en önemli eksikliklerinden biri, tarihsel olmayan insan anlayışıdır. Öyle ki, “insan doğası” değişmez bir veri olarak kabul edilir. İnsan, hem tarihsel hem de toplumsal koşullardan bağımsız ele alınır. Bunun sonucu olarak da ekonomi politik, tarihten kopartılmıştır. Tarihten koparılmış ekonomi politik konusunda tarihçi Eric Hobsbawm şunları söyler: “Tarihten koparılan ekonomi politik dümensiz bir gemi gibidir ve tarihsiz iktisatçılar da geminin rotasının ne olması konusunda fazla düşünce üretemezler.” (7) Ekonomi politiğin, tarih ve diğer sosyal bilimlerden koparılması şu sonucu doğurmuştur: “Ekonomik malzemelerin incelenmesi, bu tür mekanizmaları meydana getiren öznelerin davranışlarını belirleyen toplumsal faktörler ile diğer faktörlerin incelenmesinden ayrılmıştır.” (8)
Üretici emeğin her şey, oysa emekçinin hiç bir şey olduğunu savunan özel mülkiyet sistemi, insanın yadsınmasıdır. İnsanın tek boyuta indirgenmesidir. Özel mülkiyet sisteminde emek zenginliğin aracıdır. Hegel, ifadesini kapitalist sınıfta bulan yabancılaşmanın bir yanını dikkate alır. Ve kapitalistin bu tür yabancılaşmasını olumlar. Ama emekçinin yabancılaşmasını görmezlikten gelir. Burjuva toplumunun açıklanmasına ekonomi politiğin katkısı yoktur. Örneğin, klasik ekonomi politik, “insanların yaşamın sıradan işlerini yürütürken aslında ne yaptığını ya da faaliyetlerinin neden ve nasıl değiştiğini” açıklayamıyor. Ekonomi politik, sermaye, rant, sermaye birikimi gibi kavramları ‘verili’ ve değişmez kavramlar olarak ele almaktadır. Örneğin, sermaye birikiminin nasıl oluştuğunu açıklamadan, onu veri olarak kabul eder. Böylece sermaye birikiminin arkasında yatan gerçeği gizler.
Ekonomi politik, emeğin zenginlik yaratan, özel mülkiyeti artıran yanını görür. Ama işçinin yoksullaşmasını ve çalışma koşullarını görmezlikten gelir. Öte yandan, “ekonomi politik işçi (emek) ile üretim arasındaki dolaysız ilişkiyi göz önünde tutmaması sonucu, emeğin özündeki yabancılaşmayı gizler.” (9)
1844 Elyazmaları’nda dört şey göze çarpar: Birincisi, Marx, ilk defa ekonomi politiği ele alır, Kapital’deki meta analizinin tohumunu atar; ikincisi, yabancılaşma kavramı üretim alanına, toplumsal, ekonomik alana taşınır; üçüncüsü, ekonomi politiğin sınırlarına dikkat çeker; dördüncüsü, Hegel’in “modern ekonomi politiğin bakış açısında yer aldığını” vurgular ve emeği, insanın öz etkinliği olarak kavradığına dikkat çeker.

DİPNOTLAR
1) Engels’in F. Mehring’e Mektubu, aktaran A. Cornu, 1844 Elyazmaları, s.250.
2) Marx, Ekonomi Politiğin Eleştirisine Katkı, Birinci Basımın Önsözü, s.27.
3) Marx, 1844 (Ekonomi politik ve Felsefi) Elyazmaları, s.40.
4) Marx, 1844 (Ekonomi politik ve Felsefi) Elyazmaları, s.140.
5) Marx, 1844 (Ekonomi politik ve Felsefi) Elyazmaları, s.220.
6) Keiji Sayama, Die Geburt der bürgerlichen Gesellschaft, s.206.
7) Eric Hobswamm, Tarih üzerine, s.158.
8) Eric Hobswamm, age, s.158.
9) Marx, 1844 (Ekonomi politik ve Felsefi) Elyazmaları, s.142.

Önceki İçerikPatika sizi yürümeye çağırıyor!
Sonraki İçerikTür kavramına ilişkin farklı yaklaşımlar Tür nedir, nasıl oluşur?