ODTÜ’de 18 Aralık günü bir dönüm noktası yaşandı. TÜBİTAK’ın geliştirdiği “tamamen yerli” olduğu iddia edilen bir istihbarat uydusunun Çin’de uzaya fırlatılması törenini izlemek için Başbakan’ın ODTÜ’ye geleceğini haber alan öğrenciler, “Bilimi satan emperyalist savaş çığırtkanı Tayyip ODTÜ’den defol” yazılı pankartla bir eylem yaptılar.
ODTÜ’deki eylem anında sosyal medyada birinci gündem haline geldi. Polisin uyguladığı şiddetin boyutları, ODTÜ’deki herkesi isyan ettirdi. Rektörlük, saldırının ertesi günü bir açıklama yayınlayarak şiddeti kınadı ve protesto hakkını savundu. ODTÜ Öğretim Elemanları Derneği, Eğitim-Sen ODTÜ Temsilciliği ve ODTÜ Mezunlar Derneği “Şiddet varsa, polis varsa, ders yok” diyerek 20 Aralık günü ODTÜ’nün en büyük amfisinde 2000 kişiyle birlikte demokrasi dersi yaptı. Polis şiddetine karşı ODTÜ’nün bütün bileşenleri tek vücut oldu. Haliyle Başbakan çok kızdı. Televizyonda, canlı yayında rektöre de öğretim üyelerine de öğrencilere de açtı ağzını yumdu gözünü. Polis, üniversite öğrencilerini, evlerini basarak gözaltına aldı ve savcı terör örgütü üyeliğiyle suçlayarak dava açtı. Başbakan da AKP yanlısı medya da şundan kesin olarak emindi: Öğrencilerin protestosu Başbakan’ı değil “ilk yerli uydu”yu hedef almıştı ve öğrenciler polise taşlarla, sopalarla, molotof kokteylleriyle saldırmıştı. Oysa internette dolaşan olay görüntüleri açık bir şekilde, pankartla yürüyen öğrenciler polis barikatına 100 metre mesafedeyken polisin gaz bombalarıyla saldırdığını gösteriyordu.
Başbakan’ın ve medyanın antipropagandası tutmadı. Türkiye’nin her yanında üniversite öğrencileri ODTÜ’ye destek eylemleri yapmaya, akademisyenler polis şiddetini ve protestoya tahammülsüzlüğü kınayan açıklamalar yayınlamaya başladılar. ODTÜ öğrencilerine destek artmaya başlayınca gözaltındaki öğrenciler çıkarıldıkları mahkeme tarafından serbest bırakıldı. Polis saldırısıyla ve adli soruşturmayla bu sorunu çözemeyeceğini anlayan AKP iktidarı ise ODTÜ’yü yalnızlaştırmak için “makbul rektörlerini” devreye sokmaya karar verdi.
Bu satırlar yazılırken bütün bir ülkenin ikiye bölünmüş olduğunu haber veriyor gazetelerin internet siteleri. Evet, bir tarafta Başbakan, AKP yanlısı medya, polis ve gül kokulu rektörler; diğer tarafta ise baskıya boyun eğmeyen ve bilimi savunan üniversite öğrencileri, öğretim üyeleri ve çocuklarına sahip çıkan bir halk var.
Bu sefer sert kayaya tosladılar. Ne uzaya gönderdikleri, benzerlerini başka ülkelerin 60 yıl önce yaptığı istihbarat uydusunun büyük bir bilimsel gelişme olduğu yalanını yutturabildiler ne de Başbakan’a ve AKP’ye karşı büyüyen öfkeyi gizleyebildiler. TÜBİTAK’a kendi adamlarını yerleştirip Bilim ve Teknik’in Darwin kapağı kaldırıldığında binlerce kişiyle stadyumdaki Devrim yazısının D harfini kapatıp Evrim yazarak tepki gösteren ODTÜ olmuştu. ODTÜ’yü kınayan Marmara Üniversitesi rektörü yaratılışçılık sempozyumu düzenlerken Evrim sempozyumu düzenleyen ODTÜ olmuştu. Bütün üniversitelere cemaatçi rektörler atanırken “kendi seçtiğimiz rektör atanmazsa toplu olarak istifa ederiz” diyen yine ODTÜ olmuştu. Kısacası ODTÜ, bu ülkede evrimin, bilimin, aydınlanmanın önde gelen savunucuları arasındadır ve AKP’nin saldırısına karşı ODTÜ’yü savunmak bilimi ve ülkeyi savunmaktır.
***
Bu sayımızda yeni bir köşe açıyoruz: Nalân Mahsereci’nin iki ayda bir kaleme alacağı denemelerin oluşan “Patika” köşesi. Mahsereci ilk yazısında yürümek-düşünmek ilişkisini ele alıyor. İlgiyle takip edileceğine eminiz. Forum bölümümüzde tanıtılan Uzay Çobanları da bundan böyle Bilim Gündemi bölümüne katkı yapacaklar; kendilerine teşekkür ediyoruz.
Her yılbaşında özellikle cezaevindeki dostlardan yeni yılımızı kutlayan kartlar alırız. Biz de başta cezaevindekiler olmak üzere tüm okurlarımızın, yazarlarımızın, dostlarımızın yeni yılını özgür ve aydınlık bir Türkiye dileğiyle kutluyoruz.