Ana Sayfa 115. Sayı Darwin’in alaycı kuşları

Darwin’in alaycı kuşları

2308

Galapagos alaycı kuşlarının, evrim kuramını yaratma yolunda Darwin’e ilk önemli ilham kaynağı olduğunu söyleyebiliriz. Evrimsel düşüncelerinin özellikle Floreana Adası alaycı kuşu M. Trifasciatus ile tetiklenmiş olması, bu kuşa tarihsel bir boyut ve önem kazandırır.

Floreana Adası Alaycı Kuşu.
Kaynak: Zürih Üniversitesi Zooloji Müzesi

Charles Darwin’in H. M. S. Beagle gemisiyle yaptığı dünya yolculuğu, sadece kendi hayatını değil insanlık tarihini de değiştirdi. Beş yıla yakın süren ve aklına evrim kuramının tohumları ekilen devriâlemine dair, “[Ona] kafamın ilk gerçek talimi ya da eğitimini borçlu olduğumu hissetmişimdir hep” diye yazacaktı yıllar sonra Darwin. Yolculuğundan döndükten yirmi üç yıl sonra yayımladığı Türlerin Kökeni adlı kitabıyla, yani “tek bir eserle hem yeni bir ilim hem de yeni bir felsefe” yaratacaktı.

Yolculuğun akıllarda en fazla iz bırakan kısmı şüphesiz Beagle’ın 15 Eylül-20 Ekim 1835 tarihleri arasında Galapagos Takımadaları’nı ziyaret etmesidir. İrili ufaklı çok sayıda, her biri bir tane ya da birden fazla yanardağdan oluşan, Ekvator hattında bulundukları halde iki farklı mevsime sahip olan, düzensiz aralıklarla meydana gelen kuraklık ve aşırı yağış olaylarının canlıları üzerine güçlü çevresel baskılar yarattığı bu adaların, evrim biliminin doğuşundaki payı büyüktür. Darwin, “Tüm görüşlerimin kaynağıdır” diyecekti Galapagoslar’dan bahsederken…

Sadece beş hafta süren Galapagos konaklaması Darwin’in ancak dört ayrı adaya ayak basıp incelemeler yapmasına olanak sağladı. Adalar, barındırdıkları kaplumbağalar, kertenkeleler, kuşlar, bitkiler ve diğer canlılarıyla olduğu kadar jeolojik yapılarıyla da dikkatini çekti genç gezginin. Darwin, evrimsel düşüncenin aklında filizlenmesini bu adalarda karşılaştığı pek çok canlıyı gözlemlemiş olmasına borçluydu elbette, fakat bunların arasında bir yabani kuş grubunu doğal habitatında gözlemlemesi geliştireceği kuram doğrultusunda fevkalade önemli bir rol oynadı. Ancak sıkça sanıldığı gibi, bunlar Darwin’in ünlü ispinoz kuşları değildi, bunlar alaycı kuşlardı! Darwin, Galapagoslar’ın faunasının keşfini yaparken üç ayrı alaycı kuş türünden örnekler edindi (günümüzde aslında dört farklı türün mevcut olduğunu biliyoruz [1]). Bunlar San Cristóbal Adası’ndaki Mimusmelatonis (M. melatonis), Floreana Adası’ndaki M. trifasciatus ve Isabelaile Santiago Adaları’ndaki M. parvulus türleriydi. (Adaların o zamanki adları farklıydı, günümüzdeki adlarını kullandık.)

Darwin’in ilham kaynağı

Biyolojik evrim tarihi açısından şu önemli notu düşmeden geçmeyelim: Darwin -ispinoz kuşlarının aksine- değişik adaların alaycı kuşları arasında önemli farklılıklar bulunduğunu gözlemlemiş, her çeşidin belli bir adaya özgü olabileceğini not defterine kaydetmişti. (2) Örneğin keşfini yaptığı ikinci ada olan Floreana Adası’ndaki alaycı kuşun ilk önce uğradığı San Cristóbal Adası’ndaki alaycı kuştan önemli derecede farklılıklar arz ettiğini saptamış ve notlarına bundan böyle bu kuşları toplamaya itina göstereceğine dair bir yorum eklemişti. Adadan adaya değişen farklılıkların sadece kuşlar için değil başka canlı grupları için de geçerli olduğuna zamanla ikna olacaktı. Yolculuğunun sonuna doğru not defterinde kaleme aldığı şu tümceler türlerin sabit olmayabileceği, aksine zamanla değişebileceği fikrinin aklına yavaş yavaş yerleşmeye başladığını göstermektedir: “… Birbirinin görüş mesafesi içinde yer alan, pek az hayvanla donatılmış, küçük yapısal farklılıklar arz eden ve doğada aynı yeri işgal eden kuşların yaşadığı bu adaları gördüğümde, bu canlıların sadece birer ara çeşit olduklarını tahmin ettim (…) Eğer bu düşüncelerin en ufak bir temeli varsa, takımadaların jeolojisini incelemek kayda değer bir çalışma olacak; zira bu olgular türlerin sabitliği görüşünü kökten sarsacaktır.”

Galapagos alaycı kuşlarının, evrim kuramını yaratma yolunda Darwin’e ilk önemli ilham kaynağı olduğunu söyleyebiliriz. Evrimsel düşüncelerinin özellikle Floreana Adası alaycı kuşu M. Trifasciatus ile tetiklenmiş olması, bu kuşa tarihsel bir boyut ve önem kazandırmıştır. Tercihen büyük Opuntiamegasperma kaktüsü üzerine yuva kuran ve yerde yaşayan böceklerden beslenen, fakat bunun yanı sıra meyve, nektar, polen hatta kimi zaman yengeç ve kertenkelede tüketen bir kuştur M. trifasciatus. Günümüzde onun hakkında bir kötü ve bir de iyi haber var.

Soyu tükenme eşiğinde

İsmi dünyada en nadir kuş türleri arasında geçen ve sadece Galapagoslar’da yaşam süren M. trifasciatus’un soyu tükenmek üzeredir. Darwin’in zamanında Floreana Adası’nın alışılmış sakinlerinden olan bu kuşa ne yazık ki bu adada artık rastlanmıyor. Fakat soyu henüz tükenmiş değil. Kuşlar halihazırda Floreana Adası’nın (173 km2) yanı başında yer alan iki tane küçücük adada mekan tutmuş durumdalar: Champion (0,1 km2) ile Gardner (0,8 km2) Adaları. Geçmişten günümüze intikal eden çeşitli kayıtlardan anlaşıldığı üzere, Floreana’daki M. Trifasciatus popülasyonu Darwin’in Galapagoslar’ı ziyaret edişinden 30-35 yıl gibi nispeten kısa bir süre sonra yok olmuştur. Adaya insanların (bazı kaynaklara göre Beagle’ın yolcularının) soktuğu kedi, köpek ve karasıçanlar tarafından avlanmaları ve habitatlarının -özellikle beslendikleri ve yuvaladıkları O. megasperma kaktüsünün- yaban keçileri tarafından tahrip edilişi bu alaycı kuşların ortadan kalkmasının başlıca nedenleri olarak gösterilir.

Geçtiğimiz son on yılda, M. Trifasciatus popülasyonunun tehlikeli bir şekilde tükenme eşiğine geldiği gözlemlendi. Uluslararası Doğayı ve Doğal Kaynakları Koruma Birliği (IUCN) tarafından “kritik soy tükenme tehlikesi” altında olan türler listesine alındı. Bu, neslinin tükenmesi büyük bir olasılıkla gerçekleşecek anlamına gelmektedir. 2003-2008 yılları arasında M. Trifasciatus sayısı Champion Adası’nda 20-52, Gardner Adası’nda ise 65-179 arasında değişti. Özellikle La Niña denilen ve kuraklık ile kötü hava şartlarının hâkim olduğu 2006 yılından sonra, 2007 yılında bu kuşlardan Champion’da sadece 38 ve Gardner’da 98 tane kaldı. Neyse ki 2008 yılına gelindiğinde sıra dışı elverişli hava koşulları, alaycı kuşların sayısının tekrar artmasına neden oldu ve günümüzde toplam 400-500 kuşa ulaşılmış olması olumlu bir gelişme sayılabilir. Ancak bu iki adacık daha kalabalık bir alaycı kuş popülasyonunu kaldıramayacağı için, hava koşullarının tekrar kötüye gidebilme olasılığı kuşlar üzerinde Demokles’in kılıcı gibi sarkan bir tükenme tehdidi oluşturmaktadır. Bir diğer tehdit unsuru ise, Floreana Adası kaynaklı göç olayının sona ermiş olması nedeniyle her iki adacıktaki kuş popülasyonunun genetik çeşitliliğini yitirmiş olma ihtimalidir.

Alaycı kuşları için umut

Bu karamsar tablodan sonra iyi habere geçelim: Son yıllarda, bir Floreana alaycı kuşunu kurtarma projesi gün ışığına çıktı. Galapagos Doğayı Koruma Tröstü, Charles Darwin Vakfı, Durrell Vahşi Yaşamı Koruma Tröstü ve Zürih Üniversitesi tarafından ortaklaşa yürütülen bu projenin amacı, Champion ve Gardner Adaları kuşlarını Floreana’da tekrar bir araya getirip tek bir karma popülasyon yaratmak ve böylece Floreana Adası’nda M. trifasciatus’un neslinin tükenişini önlemektir. Bu restorasyon projesini başarıya ulaştırabilmek için farklı kollardan çalışmalar yürütülüyor.

Alaycı kuşlara yaşanabilir ve sürdürülebilir bir ekosistem sağlanmasının önkoşulu, kuşların tükenişine neden olan, insanların zamanla adaya soktuğu karasıçan, keçi, kedi ve köpek gibi canlıların telef edilmesidir. Ayrıca, yavru kuşların ölümüne yol açtığı varsayılan bir tür parazit sineğine karşı önlem alma gerekliliği de değerlendirilmektedir.

Ancak bu eradikasyon programı başarıyla sonuçlansa dahi, alaycı kuşların Champion ve Gardner Adaları’ndan alınıp Floreana Adası’na yerleştirilmelerinden önce biliminsanlarının yanıtlaması gereken iki önemli soru vardı. Bunlar, alaycı kuşların uzun bir süre iki ayrı adada sınırlı kalmış olmalarıyla ilgiliydi: Acaba bu süre zarfında kuşlar farklı yönlere doğru evrimleşerek birbirlerinden genetik anlamda uzaklaşmış mıydı? Çünkü eğer Champion ve Gardner alaycı kuşları “ata” Floreana türünden önemli derecede uzaklaşmışlarsa, bir araya getirildiklerinde başarılı şekilde çiftleşemeyeceklerdir. Bir diğer önemli husus ise Floreana Adası’nda elde edilecek olan karma popülasyonda yeterince büyük bir genetik çeşitliliğin sağlanıp sağlanamayacağıdır; çünkü popülasyonun hayatta kalma şansını azami seviyeye çıkarmak ve doğal seçilimin işlevsel hale gelebilmesi için genetik çeşitliliği de mümkün olduğu kadar büyütmek gerekir.

Yapılan genetik incelemeler bu ikinci soruya olumlu bir yanıt getirdi: Dar bir alanda sınırlı kalan Champion alaycı kuşu popülasyonunun genetik çeşitliliğini soy içi üremeden dolayı bir nispette yitirdiği, öte yandan Gardner kuşlarının böyle bir durumdan henüz mustarip olmadığı, dolayısıyla karma bir popülasyon kurulduğunda genetik çeşitliliğin yeterince zengin olabileceği sonucuna varıldı. Ancak Champion ve Gardner kuşları birbirlerinden genetik olarak ne kadar uzaklaşmıştı? Bu uzaklaşmayı en iyi şekilde ölçebilmek için ata Floreana kuşuna ihtiyaç vardı -ama bilindiği üzere Floreana Adası’nda bu kuşlar artık yoktu. İşte bu aşamada bu soruya cevap arayan bilim insanlarının aklına çok parlak bir fikir geldi: Darwin’in ve H. M. S. Beagle’ın kaptanı Robert Fitzroy’un özel koleksiyonlarındaki Floreana alaycı kuş örnekleri bugün Londra’daki Natural History Museum’da hâlâ mevcuttu. O zaman, 1835 yılından kalma bu iki örnek, yukarıdaki sorunun yanıtını vermek adına yardımcı olabilirdi!

Araştırmacılar, Darwin ile Fitzroy’un topladıkları kuşlardan ve günümüzdeki Champion ile Gardner Adaları’nda yaşayan kuşlardan elde ettikleri DNA örneklerini karşılaştırırlar. (3) Bir dizi moleküler biyoloji tekniklerine başvurarak, günümüz Champion ve Gardner kuşlarının 1835 yılındaki Floreana alaycı kuşu türünden ne zaman ve ne oranda ayrıldıklarını tespit etmeleri fazla zor olmaz. Champion’daki kuş grubunun ayrılması, bugünden takriben 280-350 yıl önce ve Gardner’dakilerin ise 250-400 yıl önce gerçekleştiğini saptarlar. Demek ki bundan 350-400 yıl öncesine kadar, bu alaycı kuşların hepsi ortak bir genetik yapıdaydı ve birbirlerinden uzaklaşmaları bu zaman diliminden sonra başlamıştı. Başka bir deyişle, Champion-Gardner kuş ara çeşitleri günümüzde birbirine genetik olarak hâlâ yakındı, dolayısıyla bir araya getirildiklerinde kısırlığın, alaycı kuşların ölüm oranı ve dolayısıyla çoğalmaları üzerine olumsuz bir etkisi olmamalıydı. Champion ve Gardner Adaları’ndaki kuşların bir kısmı alınıp Floreana Adası’na yerleştirilebilir ve bu şekilde orada yeniden bir alaycı kuşu popülasyonunun oluşması sağlanabilirdi.

Halen devam etmekte olan bu heyecan verici projenin başarıya ulaşması halinde tarihin en önemli restorasyon projeleri arasında yerini alacağı şüphesiz. Charles Darwin’in büyük torunu Randal Keynes, “Bu kuş, bilim tarihinin en önemli türüdür. Uzun vadeli geleceğinin güvence altına alınması, birey sayısı azalan iki tane ufacık popülasyonu ayakta tutmakla sağlanamaz” der haklı olarak; çünkü Floreana Adası alaycı kuşu, insanoğlunun hem kendine hem de dünyaya bakışını değiştirmiştir. Bunun ötesinde bu proje, evrim kuramını anlamanın yaşamsal önemini gözler önüne seren ve bu kuramın pratikte doğrudan uygulanır olduğunu gösteren bir “evrim projesi”dir aslında. Güzelliği, bir taraftan tarihi ve diğer taraftan da en ileri teknolojiyi bir araya getiriyor olmasıdır. Yukarıda açıkladığımız Champion ve Gardner Adaları kuş popülasyonları arasındaki genetik mesafeyi ölçme aşamasında hem kullanılan tarihi malzemeyi hem de uygulanan teknolojinin temel prensibini Darwin’in kendisine borçlu olduğumuzu düşünmek ne kadar ilginçtir!

Galapagoslar’dan sonra, Türlerin Kökeni eserini doğuracak yeni bir düşünce süreci başlayacaktır Darwin için… O, bu yeni başlangıcın ilk işaretini, Galapagoslar izlenimini değerlendirirken verir: “Öyle görünüyor ki, böylece, hem mekânda hem de zamanda, bu muazzam olaya, bu dünyada yeni varlıkların ilk ortaya çıkışına -bu sırların sırrına- biraz daha yaklaşmış gibiyiz.”

KAYNAKLAR

1) K. T. Grant ve G. B. Estes, Darwin in Galapagos, Princeton University Press, 2009.

2) S. Ölçer, Evrim Serüveni, Metis Yayınları, 2013.

3) P. E. A. Hoeck, M. A. Beaumont, K. E. James, R. B. Grant, P. R. Grant ve L. F. Keller, “Saving Darwin’s muse: Evolutionary genetics for the recovery of the Floreana mocking bird”, Biology Letters, 6, 212-215, 2010.

Önceki İçerikTürkiye’de kazılmış arkeolojik batıklar
Sonraki İçerikMemleketimin ‘çıldırmış’ insanları