Ana Sayfa 117. Sayı Şimşeğin çocuğu Niko

Şimşeğin çocuğu Niko

1113
Tesla 1930 yılında Time dergisinin kapağında.

Tesla, Edison’un doğru akım endüstrisini yok etmiş, oluşturduğu alternatif akım sistemi ile yeni bir endüstri düzeneği kurmuş ve bu düzenek üzerinden Westinghouse ve General Electrics gibi dev tekeller türemişti. Tesla hepsini kablosuz enerji üretimi ve bedava elektrik ile tehdit edince…

 

Bilim ve sanat tarihini inceler­ken, insanlığın dönüm noktala­nın inşa eden portreler arasın­da kurduğumuz tarihsel materyalist ilişkiler zincirinin halkaları arasına üç kişiyi oturtmakta daima güçlük çekmişimdir. Bu kişiler, 1450-1516 yılları arasında yaşamış olan Hollandalı ressam Hieronymus Bosch, 19. yüzyıl Katalan mimarı Antoni Gaudi ile Sırp fizikçi Nikola Tesla’dır. Her üç isim de kendilerinden önce aldıkları tarihsel mirası, yaşadıkları dönemlerin çok ilerisine sıçratabilmişlerdir. Bugün Bosch resmi, Ortaçağ ve Rönesans döneminden ziyade, 20. yüzyılın sürrealist ekolü içerisinde değerlendiri­lebilmektedir. Çağdaşı olan tüm sanatçılar Meryem ve İsa resimleri yaparken, Bosch kendi köşesinde yaptığı resimlerde dini kurumlan yermiş ve 500 yıl sonrasının sanat ekollerinden sürrealizmin te­rini atmış, gerek Dali ve gerekse de Picasso’ya ilham kaynağı olmuştur. Sanat tarihinin bir diğer ayrık ismi olan Antoni Gaudi de oluşturduğu mimarlık ekolü ile mimarlık tarihinin içerisine adeta bomba gibi düşmüştür. Kendinden önce ve sonra devraldığı ve devrettiği bir ilk yoktur. Bu yüzden de dünyanın tüm mimarlık okullarında, mimarlık tarihi ders müfredatının içerisinde, Gaudi mimarisi ayrı bir başlık altında okutulur.

 

Tekellerin aforoz ettiği mucit

Ve Nikola Tesla… Bilim tarihinin elektrik ve elektronik alanında, 20. Yüzyılda gerçekleştirilen tüm buluşların altındaki tek isim olan Tesla’nın üzerin­deki giz perdesi ölümünün üzerinden 57 yıl geçtikten sonra yavaş yavaş kalkmaya başla­dı. Az sonra değineceğimiz gibi Tesla’nın üzerine FBI tarafından çekilen giz perdesinin altında, 20. yüzyıl bilim tarihinin, sonuçları çok ağır olacak hesaplaşmaları yatıyor. Bu hesaplaşmanın notlarını şöyle aktarabiliriz.

Birincisi elektriği hayatımıza sokan Michael Faraday değil, Nikola Tesla’dır. Faraday’ın tek yaptığı kaleme al­dığı önemli bir yapıt olan Elektrik Üze­rine Araştırmalar adlı eserinde elektrik ve manyetizma arasındaki ilişkilerin de­neylerini göstermiş olmasıdır. Elektriği başta ampul olmak üzere yaşamımıza sokan, radyoyu, radarı, florasanlı ampu­lü, bilgisayarı, faks makinesini ve daha aklınıza gelebilen bütün elektrikli ve elektronik aletleri geliştiren Tesla olmuştur. General Electric, Westinghouse, Marconi and Morgan gibi ABD en­düstrisinin dev tekelleri Tesla’nın bu­luşları üzerinden şekillenmiş, fakat ken­disi hayatı boyunca hiçbir kurumsal iliş­kiye girmemiştir.

İkincisi, ABD’nin bu dev tekelleri General Electric’in direktifleri doğrul­tusunda Tesla’yı sumen altı etme kararı almışlardır. Neden? Çünkü Tesla, para­sız ve doğayı kirletmeyen bir elektrik üretiminin mümkün olduğunu açıkla­mıştır. Bu açıklaması başta General Electric olmak üzere tüm ABD şirketle­rini paniğe düşürmüş ve bütün kapılar yüzüne kapatılmıştır. Beş kuruş parasız ve borç içinde New York’ta bir otel odasındaki ölümü derin anlamlar içermektedir.

 

8 Ocak 1943 gecesinin yoğun trafiği

Bu yüzden Tesla’nın portresini çize­bilmek için 8 Ocak 1943 ge­cesinden başlayabiliriz. Tesla’nın 5 Ocak ile 8 Ocak tarihleri arasında Hotel New Yorker’daki odasında tek başına kalp yetmezliğinden öldüğü tahmin edilmekte. Tesla’nın otel görevlilerine rahatsız edilmek istemediğini söylemesi ve günlerce odasından dışarı çıkmaması bir alışkanlık haline geldiğinden, ölü­münün üzerinden 2-3 gün geçmesine karşın kimse Tesla’nın öldüğünü fark etmez. 8 Ocak gecesi, diğer tüm Yugos­lav mültecileri gibi FBI gözetiminde olan Tesla’nın mülteci yeğeni Sava Kosanovich, yanında iki bilim editörü George Clerk ve Kenneth Sweezey ile bir­likte Tesla’nın odasına girer. Otelin üç yöneticisi ve Yugoslav Büyükelçili­ği’nden bir temsilcinin şahitliğinde Kosanovich, Tesla’nın vasiyetini arar. Kosanovich Tesla’nın yazılarını ve deney aletlerini toparlar. Toplanan bu eşyalar bugün Belgrad’daki Tesla Müzesi’nde sergilenmektedir. Aynı gece Pentagon’dan Albay Erskine FBI’yı arayarak harekete geçirir ve Tesla’nın öldüğünü haber verir. FBI yetkilileri, Yabancılar Dairesi Komiseri Fitzgerald ile birlikte, otel odasına girerler ve Tesla’nın tüm eşyaları iki büyük kamyona yüklenir. Tesla’nın tüm araştırma kâğıtları ve ma­kaleleri, Manhattan Storage and Warehouse Co. adlı New York’taki bir depo şirketine gönderilir. Bu depoyu Tesla 1934 yılından beri kullanmaktadır. FBI kayıtlarında Tesla’nın makalelerinin 50 kutu içerisinde depolandığı belirtilmek­te. Yabancılar Dairesi, ABD Deniz Kuv­vetleri İstihbarat Servisi’ni arayarak, Tesla’nın tüm makalelerinin ve araştır­ma kâğıtlarının mikrofilme çekilmesini emreder.

8 Ocak gecesinin bu yoğun trafiği içerisinde FBI’a yeni bir bilgi ulaşır: Tesla 1932 yılında Governor Clinton Hoteli’nin emanetine depozitini ödeye­rek bir kutu bırakmıştır. ABD devlet başkanı bilim danışmanlığı FBI’a kutu­nun içindeki dokümanların derhal alın­ması talimatını gönderir. Kutunun için­de Tesla’nın kablosuz enerji aktarımı projesi, yeni bir torpido silahının plan­ları ve çalışma modeli ile Tesla’nın “Ölüm Işını” adını verdiği yüksek dalga frekans silahının projesi vardır. FBI’ın toparladığı tüm belgeler ve projeler, ABD devlet başkanının emriyle FBI ta­rafından TOP SECRET olarak mühürle­nir ve projelerin kamuda tartışılması ya­saklanır. Tüm bunlar bir gece içerisin­de, 8 Ocak 1943 yılında gerçekleşir. Tesla ve araştırmaları bir giz perdesinin ardına itilir.

FBI kayıtlarında, Tesla’nın ölmeden önce 5 Ocak günü Pentagon’dan Albay Erskine’i aradığı ve “teleforce” adını verdiği mikrodalga silahını Pentagon’a vermek istediği, fakat Albay Erskine’in telefondakinin bir deli olduğunu düşü­nerek, Tesla’yı ciddiye almadığı iddia ediliyor. Tesla biyografisindeki FBI’ın bu üçüncü sınıf polisiye roman senaryo­su önemlidir. 5 Ocak günü Tesla’yı ha­tırlamayan Albay Erskine 8 Ocak gece­si, Yugoslav Büyükelçiliği’nin Tes­la’nın otel odasına girdiğini haber alır almaz FBI’ı ve Deniz Kuvvetlerini nasıl harekete geçirebilmiştir? Bu sorunun yanıtı FBI kayıtlarında bulunmamakta­dır. Birincisi Nikola Tesla adı Ameri­kan kamuoyunda o günlerde yakından bilinen sansasyonel bir içeriğe sahipti. İkincisi Tesla’nın araştırmaları Pentagon tarafından yakından izleniyor ve Tesla FBI tarafından sürekli takip edili­yordu. Üçüncüsü Tesla öldüğünde yaşa­mını Yugoslav Hükümeti’nin kendisine bağladığı maaşla idare ediyordu ve Yu­goslav Büyükelçiliği ile yakın temas­taydı. Dolayısıyla Tesla’nın Pentagon’u aradığı iddiasının temeli çok zayıf kalı­yor. FBI’ın tüm kaygısı Tesla’nın araş­tırmalarının Sovyet Kızılordusu’nun eli­ne geçmesi olasılığıydı ki bu araştırma­ların önemli bir kısmının Sovyetler’in eline geçmiş olduğu da, Sovyet bilim tarihinin gelişimi içerisinde görülebili­yor. Tesla’nın tüm kaygısı Alman faşiz­minin durdurulması gereğiydi ve bilim­sel çalışmalarını da bu yüzden silah ta­sarımına yöneltmişti. Tesla’nın mikro­dalga silah tasarımı ile deprem ve tsunami silahı uzun yıllar boyunca bir söy­lenti olarak kaldı. Uluslararası bilim çevreleri genelde bunun bir palavra ol­duğunu iddia etmelerine karşın söylen­tiler doğruydu.

Tesla’nın patentleri piyasaya çıkıyor

18 Ekim 1993 yılında ABD Savun­ma Bakanlığı, kısa adıyla HAARP ola­rak bilinen projenin ‘High Frequency Active Auroral Research Program’ın Gakona-Alaska tesislerinde başlatıldığı­nı açıkladı. Raythenon Corporation ta­rafından hayata geçirilen proje, Alaska, Massachusettes, Stanford, Penn State, Tulsa, Clemson, Maryland, Cornell ve UCLA olmak üzere ABD’nin 9 üniver­sitesi ve MIT’nin ortaklığı ile uygula­maya kondu. HAARP projesinin patent­leri (ABD Patent Dairesi’nde 4.686.605, 4.712.158 ve 5.038.664 no’lu kayıtlarıyla) Bernard Eastlund ta­rafından alındı. Her üç patentin ilk ka­yıtları Tesla’nın adına kayıtlı ve Tesla bu patentleri Colorado testlerinden sonra almıştı. Bernard Eastlund, bu üç 11 patentin geliştirilmesi patenti ile kayıtara geçti. Patentlerin içeriği ise şu 4.686.605: Dünya atmosferinin, ionosferin ve/veya magnetosferin değiştirilmesinin metodu. 4.712.158: Seçili bir bölge üzerinde suni elektron siklonu oluşturma metodu. 5.038.664: Dünya yüzeyinde rölativik partiküller oluşturma metodu. Söz konusu son patent Tesla’nın ölüm ışını adını verdiği ve düşman kuvvetlerin elektronik sistemini felç ederek elektronik bir duvar oluşturan sistemdir. Gerek Körfez Savaşı’nda ve gerekse de Yugoslavya’nın bombalanmasında kullanılmıştır.

Tesla Colorado Spring Laboratuvarı’nda saniyede 100.000’lik frekansıyla milyonlarca volt
elektrik üreten Tesla bobininin önünde otururken.

Tesla’nın sürekli tartışılan deprem ve tsunami silahının üzerindeki sır perdesi de 1999 yılının Eylül ayında, Yeni Zelanda Savunma Bakanlığı’nın açıklaması ile kalktı. Yapılan resmi açıklamada 1943 ve 1944 yıllarında ABD’li biliminsanlarının Yeni Zelanda’ya bağlı takımadalarda tsunami silahını denedikleri ve seçilen kıyı parçalarının denizaltında oluşturulan deprem dalgasının yarattığı dev dalgalarla başarılı bir şekilde vurulduğu belirtildi.

Yine 1997 yılında Rus Uzay İstasyonu MIR’den yapılan açıklamada, Tes­la’nın Colorado deneylerinin doğru olduğu ve şimşeklerin atmosferdeki belli katmanlarda ve düzenli bir şekilde gerçekleştiği belirtildi.

 

İcat Tesla’nın, patent başkasının

Kuşkusuz Tesla’nın yaşamındaki ironik yan, buluşlarının patentlerinin hep başkaları tarafından alınmış olmasıdır. Bu patent mücadelelerinden bir tanesi Marconi ile radyonun keşfi üzerinde ol­muş ve Tesla’nın ölümünden 6 ay sonra ABD Yüksek Adalet Mahkemesi, radyoyu ilk bulan kişinin Marconi değil Tesla olduğunu mahkeme kayıtlarına geçirmişti.

Dönemin ABD Devlet Başkanı Wallace, FBI ve ABD Deniz Kuvvetleri tarafından hayatı TOP SECRET olarak damgalanan Tesla, hayatı boyunca kim­seyle yakın bir ilişki kurmadı. Doğu ve Batı Avrupa dillerinin tümüne yazılı ve sözlü olarak hakimdi. Muazzam denebi­lecek bir kültür birikimine sahipti. Ha­yatı boyunca hiçbir şirket ya da kurum ile sürekli bir ilişki kurmadı. Hiçbir ku­rumsal yapı inşa etmedi. Belgrad’daki Tesla Müzesi ölümünden çok sonra Yugoslavya Hükümeti tarafından kuruldu. Buluşlarının patentlerini alma becerisini gösteremediği için, çalışmalarının üze­rinden daima başkaları büyük başarılar kazandılar. Uluslararası bilim toplantılarını, söz sırası kendisine geldiğinde yarıda bırakıp, bahçedeki güvercinleri beslemeyi tercih etti. Çocukluğundan beri doğayı gözleme tutkusu içerisinde oldu. Nerede nasıl davranacağını ve nasıl konuşacağını hiçbir zaman bilemedi. Hayatı boyunca kendi dünyasının içinde yaşadı. Tüm bu özellikleri ile Tesla, belki de gelmiş geçmiş en ünlü otistiklerden birisiydi. Fakat kesin olan bir şey var ki, 20. yüzyıl teknik uygarlığı tek başına onun beyninin içerisinde gerçekleşti.

Tesla 1930 yılında Time dergisinin kapağında.

Şimşeğin çocuğu

1856’da 10 Temmuz’u 11 Temmuz’a bağlayan gece Hırvatistan’ın küçük bir köyü olan Similyan’da doğdu. Doğduğu gece müthiş kasırgalı ve şimşekli bir geceydi. Tesla doğduğunda çakan muazzam şimşekten korkan ebesi, annesi Djuka’ya “Bu çocuk olsa olsa şimşeğin çocuğu olabilir” demişti. Tesla’nın annesinin güncesindeki bu satırlar, ilginç bir şekilde Tesla’nın yaşamını belirleyecek ve Tesla’nın günlük defterlerin­in edindiğimiz bilgiye göre 3 yaşından itibaren “elektrik” ve “şimşek” denen şeyi merak edecekti. 80’li yaşlarında kendisiyle yapılan bir röportajda şunları söyler Tesla: “80 yıldır kendime her gün bu elektriğin ne olduğunu soruyorum. Halen daha yanıtını bulamadım.”

Nikola Tesla aile içindeki adıyla Niko, dört kardeşin en küçüğüydü. Kendi­nden 7 yaş büyük abisi Dane, Tesla 5 yaşındayken attan düşerek ölmüştü. Anılarında erkek kardeşinin ölümünün, kendisinde travmatik bir etki bıraktığını ve ailenin tek erkek çocuğu olarak kendisini çalışmaya adadığını belirtir. İlkokula başladığında matematikteki üstün yeteneği öğretmeni tarafından fark edildi. Mekaniğe karşı yoğun bir ilgisi var­dı. Yaptığı ilk alet 6 yaşındayken gerçekleştirdiği kurbağa yakalama düzeneğiydi.

 

“Bir gün bu motoru yapacağım”

Tesla’nın bilimsel kişiliği Hırvatistan’ın Carlstadt kasabasında eğitim gördüğü Gymnasium ve Prag Üniversitesi, Graz Politeknik Mühendislik Fakülte­si’nde şekillendi. Yine anılarında Gymnasium’daki öğretmeni Profesör Poeschl’in hayatındaki önemine vurgu yapar. Poeschl elektrikteki son gelişme­leri, dinamoları, elektrik motorlarını Pa­ris’e gidip satın alarak okuluna getiren ve bu aletleri sökerek çalışma mekaniz­malarını öğrencilerine anlatan gerçek bir bilim insanıdır. Poeschl öğrencisi Tesla’nın okul hayatı boyunca günde birkaç saat uyuyarak sürdürdüğü yoğun çalışma temposunu ve elektriğe olan merakını fark etti ve Tesla’nın Prag Üniversitesi’ne gitmesini destekledi.

Tesla’nın Prof. Po­eschl ile tartışması da okul kayıtlarına geç­miştir. Tesla Faraday’ın elektrik jenera­törünün yetersiz oldu­ğunu ve bu jeneratörün dinamonun ileri geri hareketinin dışında, dairesel bir dönme ha­reketiyle bir elektrik motoruna dönüşebile­ceğini belirtir. Poeschl bunun imkânsız oldu­ğunu söyler. Fakat Tesla itiraz eder ve bir gün bu motoru yapacağını belirtir.

 

Alternatif akım motoru ve depresyon

Tesla tarafından 1888’de
imal edilmiş bir motor.

Babasının ölümü Tesla’nın omuzları­na, annesinin ve kardeşlerinin bakım sorumluluğunu yükler. Budapeşte’de babasının yakın bir arkadaşı Puskas bir telefon şirketi çalıştırmaktadır. Buda­peşte’ye taşınarak Puskas’ın yanında çalışmaya başlar. Tesla’nın kafasındaki tek problem alternatif akım motorunun çözümüdür. Otobiyografisinde alternatif akım motorunun denklemlerini Buda­peşte Parkı’nda Goethe’nin Faust eseri­ni okurken ve günbatımını seyrederken çözdüğünü belirtir. Problemin çözümü esnasında ağır bir depresyon geçirir, kendi tarifiyle masaya konan bir sineğin çıkardığı ses bile beyninin içinde büyük yankılar uyandırmaktadır. Alternatif akım motoru elektrikte bir devrimdir. Kendisinden önce birçok mühendisin deneyip beceremedi­ği manyetik alanda alternatif akım üreti­mini sağlamıştır. Tesla birden fazla akım kullanarak mo­torun şaftını döndür­müştür. Daha da önemlisi Tesla alter­natif akımlı motoru­nu icat ederken akı­mın kabloya ihtiyaç olmaksızın manyetik alanda iletilebildiğini keşfetmiştir. Bobine gelen elektrik ilk ha­reketi vermekte ve daha sonra motorun hareketli parçaları kabloya ihtiyaç olmaksızın hareket ede­bilmektedir. Depresyon dönemini geçir­dikten sonra Tesla alternatif akımlı mo­torun detaylarını tamamlar. Jeneratörler, motorlar ve transformatörler tasarlar. İki akımlı motoru, üç akımlı motora ge­liştirerek yeni buluşu çokfazlı motorun detayları üzerinde çalışmaya başlar.

Alternatif
akım motorunun 26 Şubat 1896 tarihli
patenti.

“Mümkünlük” sınırlarını sürekli zorladı

Tesla müthiş bir matematikçiydi. Ay­nı zamanda küçük yaşlarından itibaren tutkulu bir doğa gözlemcisiydi. Çocuk­luğu çılgınca akan nehir sularına kendi­ni atıp, suyun gücünü incelemekle geç­miş ve bu tutkusu yüzünden birkaç kez ölümün eşiğinden dönmüştü. Bu özellikleri ve aldığı iyi eğitim Edison gibi bilim insanları ile Tesla arasındaki ay­rım çizgisini belirtiyordu. Otobiyografi­sinde hiçbir zaman Edison gibi deneme yanılma yöntemiyle çalışmadığını, problemi matematik olarak kafasında çözmeden hiçbir deney yapmadığını be­lirtir. İlginçtir ki, denediği hiçbir aletini ikinci kez denemeye ve geliştirmeye ge­rek duymadı. Ürettiği makineler daima tüm detaylarıyla matematik olarak çö­zümlendikten sonra istisnasız çalıştı.

Alternatif akımlı motoru Budapeş­te’de Faust okuyup, günbatımını seyre­derken çözdüğünü belirtmiştik. Tesla bilimin, sanat faaliyetinin bir uzantısı olduğuna ve bir bilimci ile sanatçı ara­sında hiçbir fark olmadığına inanıyor­du. Döneminin romantik geleneğini ya­kından takip ediyordu. Eğer tarif ede­bilme çabamızı zorlarsak, Tesla’nın ro­mantik sanat geleneğinin bir dehası ol­duğunu belirtebiliriz. Belki de bu yüz­den hayatı boyunca hiçbir zaman buluş­ları üzerinden nasıl para kazanabileceği gibi bir soruyu kendisine yöneltmedi. Bu özelliği de örneğin Edison ile ara­sındaki en büyük farktı. Edison daima “mümkün olabilecek buluşlar” üzerinde başkalarının fikirleri üzerinden büyük paralar kazanırken, Tesla mümkünlük sınırını asla bilmedi ve matematik problemleri ile daima zamanının “mümkünlük” sınırlarını zorladı ve o sınırları darmadağın etti.

 

ABD’deki ilk adımlar

“Geride bıraktıklarım her anlamda sanatsal ve büyüleyiciydi. Ve bulduğum makineleşmiş, kaba ve cazibesi olma­yan bir şeydi. Amerika dedikleri bu muydu?” (1884)

ABD’ye adım attığında Tesla’nın günlük defterine düştüğü satırlar böy­leydi. Avrupa kültürünü ve sanatını ola­bilecek en yüksek düzeyde özümsemiş Tesla, ABD’ye adım attığında beş para­sızdı. Cüzdanı, valizi ve tren bileti Pa­ris’te çalınmış, kuvvetli hafızası saye­sinde hatırladığı tren bileti numarasını söyleyerek Calais Limanı’ndan gemiye binebilmişti. Atlantik’i üzerindeki elbi­seleri değiştirmeden geçmek zorunda kaldı. Atlantik yolculuğunu banyo yapamadan ve elbiselerini değiştiremeden yapmak zorunda kalması, hayatında de­rin bir iz bıraktı. Bir daha asla elini bir kez kuruladığı havluyu ikinci kez kul­lanmadı. Temizlik hastalığına tutuldu. New York’a indiğinde cebinde sadece İngiliz arkadaşı Charles Batchellor’un Edison’a kendisi için yazdığı referans mektubu vardı. Cüzdanı çalınmış oldu­ğundan mektubu da gümrük görevlileri­ne kimlik olarak gösterip gümrükten geçti. Prag, Paris, Budapeşte ve Berlin’den sonra New York gözüne inanıl­maz derecede çirkin gözüktü.

1917 yılında Amerikan Elektrik Mü­hendisleri Enstitüsü kendisine verdiği Edison Altın Şeref Madalyası’nı aldığı törende Tesla New York’ta attığı ilk adımları şöyle anlatmıştı:

“İlk birkaç adımda kaybolmuştum bile. Yolumun üzerinde bir atölyede, bir elektrik ustasının önündeki dinamoyu tamir etmeye çalışırken gördüm ve ka­famı uzatıp yardıma ihtiyacı olup olma­dığını sordum.”

Tesla 29 yaşında, ABD’deki ilk zamanlarında.

Avrupa yapımı olan dinamoyu çöze­meyen usta, Tesla’nın yardım önerisini kabul etmiş ve Tesla da ceketini çıkarıp, akşamüstüne doğru dinamonun tamirini bitirmişti. Usta Tesla’ya iş önerdi, fakat Tesla kibarca öneriyi reddedip çıkmak üzereyken eline tutuşturulan 20 dolar ile şaşkınlığa düştü. O geceki otel ve ye­mek parası çıkmıştı.

 

Edison’la karşılaşma ve hayal kırıklığı

Ertesi gün 5. Avenue’daki Edison Şirketi’nin önündeydi. Tesla anılarında Edison’u gördüğünde hayal kırıklığına uğradığını, hayalinde canlandırdığı Edi­son tiplemesinin yerine, pazar günü ki­lise ayinine giden bir çiftçiye benzeyen birini bulduğunu söyler. Tesla Edison’a alternatif akım motor projesini anlattığında, Edison Tesla’ya yeni elektrik te­orileri ile ilgilenmediğini, pratik beceri­si yüksek bir mühendis aradığını söyler. O günlerde Edison yeni bir sipariş al­mıştır, gemi mühendisi Louis Nixon’un transatlantik yolcu gemisinin aydınlat­ma sistemini kurmakla meşguldür. SS Oregon adlı yolcu gemisi zamanının en büyük ve modern gemisidir ve ilk defa gemilerde kullanılan gaz lambaları yerine elektrikle aydınlatma sistemi kurula­caktır. Teknik bir arıza çıkmıştır ve ge­miye yerleştirilen iki jeneratörün dina­moları çalışmadığı için gemi hareket edememektedir. Jeneratörlerin gemiden tamir için dışarı çıkarılması imkânsız­dır. Tesla, Edison’a Paris’teki Continental Edison Şirketi’nde çalışırken bu tip dinamoları tamir ettiğini söyleyerek işi alır. Dinamoların ana bobinleri yan­mıştır. Tesla sabaha karşı iki jeneratörü de çalışır hale getirir. ABD’deki hayatı SS Oregon gemisinin jeneratörlerini ta­mir ederek başlar. Edison, karşısına birdenbire çıkan bu Sırp mühendisin becerisi karşısında hayrete düşmüştür.

Budapeşte’deki telefon firması ka­pandıktan sonra Tesla patronu ile birlik­te Paris’e gelmiş ve orada Edison’un Paris şirketinde çalışırken Batchellor ile tanışmıştı. Batchellor’ın teşvikiyle ABD’ye gelen Tesla, bir şeyin farkında değildi. Edison imparatorluğu doğrudan akımlı elektrik jeneratörlerinin patenti üzerine kurulmuştu. Bu birçok sorun yaratsa da işleri yolunda gidiyordu Edison’un. Ne var ki Batchellor altından kalkmak zorunda oldukları büyük çaplı aydınlatma sistemlerinde birden fazla doğrudan akımlı dinamoyu birbirine bağlama probleminin çözümü için Paris’te tanıştığı bu genç Sırp mühendisin dehasına güvenmişti ve Tesla’yı bu yüzden ABD’ye gitmesi için teşvik et­mişti. Tesla bu gerçekle kısa bir süre sonra yüzleşti. Edison Tesla’nın alternatif akımlı motor üretimi için paraya gereksinimi olduğunu anladığında, kendi­ne Şikago’daki Haverly Tiyatrosu’nun 647 ampulünün aydınlatma sistemi için doğrudan akımlı jeneratörlerin senkro­nizasyon tasarımı için 50 bin dolar tek­lif etti. Tesla geliştirdiği regülatör sistemi ile jeneratörleri birbirine senkronik bir şekilde bağladı. Edison’un tasarımına eklediği ek bir fırça tasarımı ile jeneratörler düzenli bir şekilde çalışıyordu. Edison Tesla’nın tasarımının patentini kendi adına aldı. Ve Tesla’ya söz verdi­ği 50 bin doları vermedi ve üstelik kaba bir şekilde kendisini tersledi. Tesla birdenbire günde 18 saat, haftada 7 gün Edison’a çalıştığını ve üstelik Ediso­n’un ticari atılımının temelini attığını fark etti.

İşin gerçeği Edison tam anlamıyla bir kör cahildi. Hırvatistan’ı Avrupa’­nın ortasında yabanıl bir orman zanne­diyordu. Bir keresinde Tesla’ya Hırva­tistan’da insan eti yiyip yemediklerini bile soracak kadar dünya kültüründen habersizdi. Tesla, Edison’un kendisine söz verdiği parayı vermemesi üzerine istifa etti.

 

Edison ile arasındaki fark

Tesla’nın ayrılmasından sonra Edi­son, Tesla’nın tasarımları sayesinde Amerikan elektrik endüstrisini eline ge­çirdi. Tesla alternatif akımlı motorunu Amerikan şirketlerine kabul ettirmeye çalışırken, halen daha bir gerçeğin farkında değildi. ABD endüstrisi doğrudan akımlı elektrik endüstrisinin üzerine kurulmuştu ve Edison da parayı buradan kazandığı için kurulu sistemi değiştir­mek istemiyordu. Tesla alternatif akımlı elektrik sistemini kurabilmek için, tüm sistemi değiştirmek zorundaydı ve bu­nun için de bir alternatif akım endüstrisi şirketine ihtiyacı vardı. Bu ise muazzam bir sermaye anlamına geliyordu. Edison’un sistemi 115 volt üzerinden çalışıyordu. Bu ise günümüzde kullandığı­mız yüksek voltajın ihtiyacını karşılayamayacak bir sistemdi ve üstelik yarım mil ötede bir enerji istasyonuna ihtiyacı vardı. Bu zenginler açısından problem yaratmıyordu. Onlar, ihtiyaçları olan elektrik istasyonunu kurduruyorlardı. Edison’un iş yaptığı toplumsal kesim de bu zenginlerden oluşuyordu. Tesla ise toplumdaki herkes için evlere kadar gi­ren bir elektrik üretiminin hayalini ku­ruyordu. Ohm Kanunu’nu yaratıcı bir şekilde kullanarak alternatif akımlı enerji üretiminde voltajı düşürüp, yük­seltebileceğini fark etmişti. Kentlerin aydınlatılması için düşündüğü bugün kullandığımız ampul tasarımı ile de ilgi­lenen olmadı.

 

Pentagon’un emrine girmedi

Genel olarak bakıldığında Tesla’nın hayatı ve buluşları kapitalizmin bilimsel gelişmenin önünde nasıl bir engel oluş­turduğunun açık bir örneğidir. 19. yüz­yıl kapitalizminin sermaye sınıfı Tes­la’nın buluşları ile ilgilenmedi. Zira ser­mayenin ön planda tuttuğu kâr mantığı ile Tesla’nın geniş halk kitlelerine hiz­met mantığı hayatı boyunca karşıya gel­di. Ölümünden sonra bile tüm buluşları kilit altında tutuldu; silah sektörüne ve dev Amerikan tekellerine kaynak oluş­turdu.

Tesla 2000’li yılların teknolojisini 1900’lerin başlarında teorik olarak oluş­turmuştu. Üstelik halen daha “parasız elektrik” gibi buluşları hayatımıza gire­bilmiş değil. Bir an için hayal kurmayı deneyin ve 1900’lerin başlarında insan­lığın bugün kullandığımız teknik ve tek­nolojik donanımla kuşanmış olduğunu düşünün. 100 yıl içerisinde bugün gelebildiğimiz noktayı düşünmeye çalışın. Yani kapitalizmin cenderesinden kurtu­labilmiş bir bilimin insanlığa sunabile­ceği hizmetleri düşünün.

Acıdır ki; bir zamanlar, Etiyopya’nın İtalyan işgalinden kurtulması için Eti­yopya halkına elektronik savunma sis­temlerini kendi köşesinde tasarlayan Tesla’nın buluşları üzerinden, son yıl­larda Irak ve ülkesi Yugoslavya katle­dildi.

Tesla en fazla naif olmakla suçlana­bilir. Tipik bir 19. yüzyıl Avrupalı ro­mantik olmakla suçlanabilir. Fakat ölü­münün üstünden 57 yıl geçtikten sonra Batılı yazarların FBI kayıtlarına inana­rak, ölmeden önce mikrodalga silahını FBI’a vermek istediğini söylemeleri, deyim yerindeyse düpedüz terbiyesiz­liktir. Tesla mikrodalga silahını Yugos­lavya’nın Nazi işgalinden kurtulması için tasarlamıştı. Ölümünden sonra otel odasına FBI’ın, Yugoslavya Büyükelçiliği’nden sonra girebilmesi de, Tes­la’nın vatanına olan derin sevgisinin ka­nıtından başka bir şey değildir. Bugün şu gerçeği itiraf etmek gerekiyor. Tesla FBI ile değil fakat Yugoslav Hükümeti ile doğrudan temasta oldu. İsteseydi ra­hatlıkla Pentagon’un emrine girebilirdi. Bunu seçmedi. Ve bu yüzden de sadece FBI’ın değil fakat ABD ekonomisini elinde tutan tüm şirketlerin korkulu rü­yası haline dönüştü. Çünkü…

 

Tesla, Edison’a karşı savaşı kazanıyor

Tesla kurtlar sofrasında mücadele vermenin yöntemini öğrenmişti. Arka­daşı A. K. Brown ile birlikte Tesla Electric Company’nin kuruluşunu ger­çekleştirdi. Brown, Tesla’ya alternatif akım ile çalışan motorun tasa­rımının yeterli olmadığını ve sistemin tüm ek parçalarının jeneratörlerinin, transforma­törlerinin de tasarlanması ge­rektiğini anlattı. Tesla tek faz­lı, iki fazlı ve üç fazlı üç adet motor geliştirdi. 40’ın üzerin­de jeneratör ve transformatör tasarladı. Sistemin uzun mesa­felerde çalışması için yüksek voltaj aktarabilen ince kablo tasarımı ile sistemini tamamla­dı. Amerikan Patent Daire­si’nde sistemin tüm tasarımı Tesla’nın adına 30 ayrı patent ile patentlendi. Tesla kurduğu yeni sistemin tüm patent hak­larına sahipti artık. George Westinghouse adlı bir işadamı Tesla’nın yeni sistemi ile ilgi­lendi. Bugünkü Westinghouse imparatorluğu Tesla’nın bu­luşları üzerinden inşa edildi. Westinghouse firması alterna­tif akım sistemini günlük ha­yata ilk sokan şirket oldu. Tes­la yaptığı anlaşma ile patent hakkından büyük paralar kazan­dı. Amerikan sosyetesinin göz­de simalarından biri olmuştu. 1 Mayıs 1893 yılında Amerika’da gerçekleşen Dünya Fuarı’nın aydınlatma sisteminin ihalesini Westinghouse firması aldı. Bu tarihe kadarki süreç, Edison’un Tesla ile mücadelesi ile geçmiş­ti. Karşılıklı patent davaları açıldı. Sonunda Edison, şirketi­ni satmak zorunda kaldı. Tesla’nın tasa­rımı olan 96.620 ampulle aydınlatılan Dünya Fuarı, Tesla’nın uluslararası gös­terisi haline dönüştü. Tesla fuarda kadi­fe bir zemin üzerinde elektrik enerjisi ile döndürdüğü metal yumurtası ve vü­cudundan geçirdiği yüksek voltaj ener­jisi ile sistemin zararsızlığını ve üstün gücünü gösterdi. Edison, Tesla ile sür­dürdüğü mücadeleyi kaybetmişti.

 

Tesla’nın beyin dalgalarına ilişkin araştırmaları hâlâ bir sır

Tesla 1 Mayıs 1893 Dünya Fuarı’na Yugoslavya’dan gelmiş ve annesini he­nüz kaybetmişti. Londra ve Paris’te verdiği konferanslar ile uluslararası bir üne kavuşmuştu. Annesinin yanına ulaştığında, ölüm döşeğindeki annesi ile son konuşmaları Tesla’yı tüm haya­tını sorgulama sürecine soktu. Annesi­nin ölümünün ardından 6 hafta bilincini kaybetti. Bu 6 hafta içerisinde ilginç il­lüzyonlar gördü. Bilinçsiz olarak masa örtüsüne birtakım formüller ve elektrik düzenekleri karaladı. Bilincine yeniden kavuştuktan sonra şu satırları kaleme aldı:

“Artık büyük bir düşünceye yoğunlaşmalıyım. Tanrı’dan gelen insan aklı­nın gücüne. Beynimizin enerji üretimini doğanın enerjisi ile senkronize edersek tüm gezegenin geleceğini kurtarabili­riz.”

Ve bugün halen bir sır olarak kalan Tesla’nın insan beyninin dalgaları üze­rine çalışmaları böylece başladı. Westinghouse Tesla’nın buluşları üzerinde imparatorluğunu kuradursun, Tesla bu kez çok daha büyük bir projenin içerisi­ne adım atıyordu.

İnsan beyninin dalgaları üzerine ça­lışmalarında, beynin Beta, Alfa ve Teta boyutlarındaki dalga boylarını ölçtü. Bu dalga boylarının ölçümünü bugün mo­dern tıbbın ölçümlerine çok yakın ola­rak tespit etti. Normal bilinç düzeyinde­ki Beta durumundaki beynin EEG ölçümündeki dalga boyunu saniyede 14, dinlenme durumundaki Alfa boyutunu saniyede 7’inin altında ve uyku durumundaki beynin Teta boyutunu da sani­yede 3 devir birim olarak saptadı. Tesla-Schuman Rezonansı olarak da bilinen dünyanın doğal dalga boyunu saniyede 10 olarak saptamıştı. Bugün kesin ola­rak bu ölçüm 7,8 olarak saptanmış du­rumda. Tesla ELF (çok düşük dalga bo­yu) 7,8 Hertz dalga boyuna ayarladığı elektrik enerjisini kendi üzerinde dene­yerek, deney sonuçlarını kaydetti. Bu araştırmalar özellikle 60’lı yıllarda Sov­yetler Birliği’ndeki çalışmalarda gelişti­rildi. Vücudumuzun enerji haritası çıka­rıldı. Tesla’nın başlattığı beynin ön lobu ile arka lobu arasındaki enerji değişimi­nin verileri ve araştırmaların hangi aşamaya geldiği bugün halen kamuoyu ta­rafından bilinmemektedir. Bilebildiği­miz sadece Rus bilim insanlarının “telekinesis” olarak tanımladıkları çalışma­larda beynin normal Beta durumunday­ken, Alfa ve Teta boyutlarına geçilmesi durumundaki sonuçlarının gerek Tesla ve gerekse de Sovyet bilim insanları ta­rafında incelendiğidir.

Bu araştırmaların önemi şudur. Beynin Beta boyutundan, kişi uyanık durumdayken Alfa ve Teta boyutlarına sıçratılmasının sonuçları, “parapsikoloji-paranormal faaliyetler” olarak adlandırılan alandan başka bir şey değildir. Tesla araştırmaları bu alandaki incelemelerin insanlık tarihinde mistik olarak korunan örtüsünü kaldırmış, ruh denen şeyin de biyoenerjimizden başka bir şey olmadığını göstermiştir. Bu araştırmalar bilimin ulaştığı sınırlar bakımından, fizikötesi olarak tanımlanan alanın fizik içerisindeki tanımını mümkün kılmıştır.

 

Tesla’nın büyük ütopyası

Tesla’nın araştırmaları insan beyni ile sınırlı kalmadı. Adım adım küresel bir projeye doğru ilerlemeye başladı. Dünyamızın enerji potansiyeli ve insa­nın biyoenerjisinin dünyanın biyoenerjisi ile olan ilişkisini incelemeye başladı. Colorado’da kurduğu gözlemevi ve laboratuvarında yaptığı araştırmaların sonucunda bir ütopyaya ulaştı. Dünya’nın ve atmosferimizin sürekli olarak elekt­rik ile şarj edildiğini ve şimşeklerin at­mosferdeki düzenli uzay aralıklarında gerçekleştiğini saptadı. Bu saptaması 1997 yılında Ruslar’ın MIR Uzay İstas­yonu tarafından doğrulandı. Tesla bu saptamasından hareketle, kablosuz enerji aktarımı ile sadece telgraf mesaj­larının değil, sesin, görüntünün ve her türlü yazılı bilginin dünyanın istediği­miz yerine iletilebileceğini söyledi ve bu söylediklerini projeye dökmeye baş­ladı.

Tesla’nın bu cümleleri sarf ettiği tarih 1899 yılının mayıs ayıdır. 1899 yılında Tesla’nın laboratuvarında telgraf çoktan ilkel bir alete dönüşmüş ve Tesla tele­vizyon, bilgisayar, cep telefonları, mo­dem hatlar üzerinde çalışmalara başla­mıştır. Tesla, Century Magazine ile te­masa geçerek, Colorado çalışmalarını makaleye dökmek istediğini belirtti. Dergi editörleri Tesla’dan sansasyonel aydınlatma teknikleri üzerine yazı bek­liyorlardı. Fakat Tesla’dan gelen yazı­nın üstbaşlığı “İnsan enerjisinin yüksel­mesinin problemleri”, alt başlığı da, “İnsan faaliyetlerinin ve çalışmalarının filozofik tartışması” idi. Makale dergide yayımlanmadı. Tesla yazısında kablo­suz enerji üretimi ile evrensel bir dünya sistemi kurulacağını, her türlü mesaj, görüntü ve filmin sınırsız bir şekilde dünyanın değişik ülkelerindeki insanlar arasında iletilebileceğini, uçağın gelişti­rilmesi ile ülkeler arasındaki sınırların kalkacağını ve insanların serbestçe yol­culuk yapabileceğini ve en önemlisi, dünyanın depolanmış enerjisinden herkesin basit bir alıcıyla sınırsız ya­rarlanabileceğini ve süreç içerisinde el emeğine olan ihtiyacın minumum düzeye ineceğini belirtiyordu. Tesla makalesinde insanlığın bu aşama­dan sonra uzaydaki diğer gezegen­lerle temasa geçeceğini bildiriyor­du. Tesla, makalesinde yer alan gö­rüşlerini beş ayrı buluşu üzerinde şekillendiriyordu. Bunlar sırasıyla:

– Tesla bobini (Voltaj ayarı yapa­bilen bobin).

– Transmitter (Dünyanın elektri­ğinin şarjı ile rezonans olan aydın­lanma alanları).

– Kablosuz sistem.

– Bireyselliğin sanatı (Bu Tes­la’nın düzeneğinde her bireyin ken­di dalga boyundaki alıcısının tasarı­mı idi. Her bireyin kendi istasyonu kendisine gönderilen mesajları ala­bilecekti. Bunu günümüzde kullanı­lan cep telefonu ve e-mail’in ilk prototipi olarak tanımlayabiliriz).

– Uzay ötesi dalgalar (Tesla ge­zegenimizin belli dalga boylarına tepki verdiğini tespit etmiş ve Dünya’yı sürekli vibrasyonda olan bir enerji topuna benzetmiştir. Dünya’nın etrafın­da oluşturulacak enerji tarlası ile Dün­ya’nın enerjisi hiçbir kayba uğramadan değerlendirilebilecek ve böylece geze­genimizi kirletmeyen temiz ve parasız bir elektrik elde edilebilecekti).

 

Kapitalizmin çarkına çomak sokunca…

Sonuç ne oldu? Tesla’nın ütopyasın­da tek bir etken eksikti (her zaman ol­duğu gibi): ekonomik etken. Tesla’nın açıklamaları Westinghouse firmasında alarm sinyallerine neden oldu. Tesla, Edison’un doğru akım endüstrisini yok etmiş, oluşturduğu alternatif akım siste­mi ile yeni bir endüstri düzeneği kur­muş ve bu düzenek üzerinden Westinghouse ve General Electrics gibi dev te­keller türemiş, imparatorluklarını inşa etmişlerdi. Şimdi Tesla hepsini kablo­suz enerji üretiminin yeni düzeneği ile tehdit ediyor ve kendi kurduğu endüstri­yi çöpe atıyordu. Westinghouse ve Ge­neral Electrics patronları kuşkusuz Tes­la’nın ne istediğini anlamıyorlardı. Tes­la patent ücretleri ile lüks bir yaşam ya­şıyordu. Derdi neydi?

Tesla’nın yegâne dostu Mark Twain Tesla’nın
laboratuvarında (1895).

Tesla’nın çabasını tek anlayabilen Samuel Clements (Mark Twain) oldu herhalde. Hayatında hiçbir zaman yakın dostluklar kurmamış olan Tesla ile Cle­ments arasındaki dostluk da 1910 yılında Clements’in ölümü ile sona erdi. Tesla ölümüne kadarki yılları, kablosuz sisteminin inşasını oluşturmak için çabaladı­ğı bir koşturmaca ile geçirdi. Bu süreçte ihtiyacı olan parayı temin edebilmek için tüm patent haklarını sattı. Yugoslav Hükümeti imdadına yetişti. Günlük ya­şamını sürdürebilecek bir maaş bağlan­dı Tesla’ya. 75. doğum gününde Einstein’ın rölativite teorisinin yetersiz oldu­ğunu, dinamik yerçekimi teorisinin ya­kında kendisi tarafından kamuoyuna su­nulacağını açıkladı. Konuşmasında ses, ısı, ışık, röntgen ve radyo dalgalarının yerçekimi ile olan ilişkisinden söz etti. Yerçekimi dalgalarından söz ettiği bu konuşması, 1980’li yıllarda tekrar hatır­landı. PSR 1913 + 16 olarak adlandırı­lan ve enerji kaybına neden olan “double neutron star”ın 1980’li yıllarda bu­lunmasıyla yerçekimi dalgalarının varlı­ğı kanıtlandı. Tesla bunu nasıl keşfet­mişti? Einstein’ın rölativite teorisine neden karşı çıktığını ve yerçekimi dal­galarının varlığını nasıl keşfettiğini hiç­bir zaman açıklamadı. Küsmüştü.

KAYNAKLAR

1) The Man Who Invented The Twentieth Century: Nikola Tesla, Forgotten Genius of Elecricity. Robert Lomas, Headline, Londra 1999.

2) Lightining in his Hand: The Life Story of Nikola Tesla, Inez Hunt and Wanetta W Draper, Omni Publications, Califorina 1977.

3) Tesla Said, Compiled by John T Ratzlaff, Tesla Book Company, N. Y. 1984.

4) Remote Viewing, Tim Rıfat, Century, 1999, Londra.

5) Spark of Genius, R. Lomas, The Indepen-dent Magazine, 21 Ağustos 1999, Londra.

Çocuk mucit

Çocuk daha sadece birkaç yaşında iken özgün buluşlar yapmaya başlamıştı. Beş yaşındayken, çevrede gördüklerine hiç de benzemeyen küçük bir sudolabı yaptı. Düz ve çarksız olmasına rağmen cereyanda dönüyordu. Yıllar sonra pervane­siz türbinini tasarlarken, bu olayı hatırlayacaktı.

Ama deneylerinden bazıları da pek o kadar başarılı olmadı. Bir defasında ahırın damına çıktığında, aile şemsiyesini sıkıca tutarak, vücudunun hafifliğini ve başının dönmesini hissedene kadar serin dağ esintisinde havalanma fikri, onu uçabileceğine ikna etmişti. Çakılarak bilinçsiz yere yığılır ve annesi tarafından yatağına götürülür.

16 böcek güçlü motoru da, aynı şekilde, tam bir basan değildir. Bu, küçük tahta parçalarından oluşan bir yel değirmeni ve canlı mayıs böceklerine bağlanmış bir makara ve milden yapılmış hafif bir mekanizmadır. Tutkallanmış böcekler kanat­larını çırpınca, bunu umutsuz bir şekilde yaptıkları için, böcek gücüne dayanan makine havalanmaya hazırlanır. Ancak bu araştırma çizgisi, bir arkadaşı böceklerin tadını merak edince, sonsuza kadar terk edilir. Yakınında duran böcek dolusu kavanozu görünce, onları ağzına tıkmaya başlar. Genç mucidin midesi bunu kaldırmaz.”

(“Tesla: Zamanın Ötesindeki Deha”, Margaret Cheney)

 

1893 Chicago Dünya Fuarı’nda alternatif akım üreteci

Chicago Dünya Fuarı’ndaki
alternatif akım santralinde 1000’er
beygir gücünde 12 çift fazlı jeneratör yer alıyordu.

Westinghouse şirketi Dünya Fuarı’nda aydınlatma cihazından tamamen farklı olarak, bütün bir çokfazlı sistem sergiledi. Ana jeneratörden gelen akımla çalışan, büyük bir çiff-fazlı indüksiyon motoru serginin en önemli parçasıydı. Sergide, bunu takiben, transmisyon işlemi için voltaj yükseltmeye yarayan transformatörleri olan bir çokfazlı jeneratör; kısa bir transmisyon hattı; voltaj düşürmeye yarayan transformatörler; indüksiyon motorlarının işleyişi; bir eşzamanlı motor; bir tren motorunu harekete geçiren doğru akımı sağlayan bir dönel çevirgeç bulunuyordu. Sergiyle bağlantılı sayaçlar ve diğer çok çeşitli yardımcı cihazlar da mevcuttu. Ticari amaçlı bir sergiye uygun boyutlardaki aygıt; kamuoyuna, çokfazlı akımla enerjinin büyük uzaklıklara taşınabileceği ve sonra da -doğru akım sağlamak da dâhil- çeşitli amaçlar için kullanılabileceği bir evrensel güç sistemini gösteriyordu. VVestinghouse ve şirketinin çabalarını üzerinde yoğunlaştırdığı sistemi, yani alternatif akım ve çokfazlı sistemi çalışır halde sergiliyordu. Belli bir inandırıcılık payıyla, 1876 yılındaki Yüzyıl Sergisi’nin en önemli sonucunun Amerikan halkının orada ekmeği keşfetmesi olduğu söylenmiştir. Bu durumda daha da büyük bir inandırıcılık payıyla, 1893 Kolomb Sergisi’nin en iyi sonucunun çokfazlı alternatif akımın insanlığa yararına dair son ciddi şüpheleri de ortadan kaldırması olduğu söylenebilir. Henüz Niagara’daki belirleyici gösteri gerçekleştirilmemişti ama Dünya Fuarı onun gerçekleştirileceğini müjdeledi ve sanayi tarihinde çığır açtı. Bu mekanizma­yı gören, hayranlıkla eksiksiz kontrol paneline bakan ve güzel aydınlatma efektlerine tanık olan insanlardan çok azı, tarihi bir an yaşadıklarının ve bir devrimin başlangıcına baktıklarının farkındaydı.

Wardenclyffe Projesi, bedava enerji ve Tesla’nın aforoz edilmesi

Bora Ataman

1900 yılında New York’a dönen Tesla, J. Pierpont Morgan adında bir finansörün 150 bin dolarlık desteğiyle, Long Island’da kablosuz iletişim amacına yö­nelik dev kulesinin inşasına başladı (Wardenclyffe Profesi). Bu verici istasyonu, piramit şeklinde, sekizgen ve 54 metre yüksekliğinde bir yapıydı. Wardenclyffe’in bu kule sayesinde dün­yanın merkezi olacağı sanılmıştı. Tes­la’nın bu desteği alabilmesini sağlayan, onun bu kule vasıtasıyla çok uzaklara resim, mesaj, ses ve her türden veriyi gönderebileceği iddiasıydı. Oysa Tes­la’nın daha büyük bir amacı vardı. Sü­rekli olarak aşağı gördüğü hertziyan dalgalarla uğraşmamakta ve kendi “teta 4 dalgaları” olarak anılacak olan elektrik dalgalarıyla kablosuz enerji ak­tarımı sağlamaya çabalamaktaydı. Amaç yine aynıydı: Tüm insanlığa be­dava enerji sağlamak!

Tesla, bu sefer çok ileri gitmişti. Bu kapitalist sistemin kâr mantığını kökün­den sarsabilecek felaket bir fikirdi. Be­dava enerji, petrol gibi çok önemli bir ekonomik kaynağı yararsız hale getire­bilecek ve tüm endüstrinin dönüşümünü gerektirebilecek bir tehlikeydi. 1903’deki bu açıklamasından sonra ar­kasındaki bütün destekler çekildi ve ya­vaş yavaş ismi kitaplardan silinmeye başladı. Bunda o günkü ekonomik duru­mun da etkisi vardır. Marconi, 150 bin dolardan daha ucuza Atlantik’i aşan ilk mesajı yollamayı başarmış ve şirketinin hisseleri borsada kapış kapış satılmaya başlamıştı. Tesla’nın şirketi gözden düşmüştü. Tesla ise, Marconi’nin yaptı­ğının, kendisinin hâlihazırda yapabildi­ği önemsiz ve basit bir iş olduğunu ve Marconi’nin zaten kendisine ait patent­leri kullanarak bunu yaptığını söylemiş ve kendi amacının gerçekte ne olduğu­nu açıklama gafletinde bulunmuştur. Bu tarihten itibaren birçok kimse tarafından bir deli olarak anılmaya başlanacaktır.

1904 yılında Colorado Springs’deki elektrik şirketi Tesla’yı uğrattığı zarar­dan dolayı mahkemeye verdi ve 180 do­larlık mahkeme parasının ödenebilmesi için oradaki laboratuvarı satıldı. 1906 yılında yaptığı icatlarla zengin ettiği George Westinghouse, Tesla’nın kablo­suz enerji iletimi önerisini geri çevirdi.

___________________________________

Önceki İçerikFBI Tesla’nın peşinde
Sonraki İçerikYarın ve dün: Nikola Tesla