Güneş benzeri kütleye sahip yıldızlar, yaşamlarının sonunda şiddetli bir süpernova patlaması geçirerek beyaz cüceye dönüşürler. Tamamen karbon çekirdeğinden oluşan beyaz cüceler Dünya boyutlarında, ancak aşırı derece yoğundurlar. Öldükten sonra dahi etrafına ısı ve ışık yaymaya devam eden bu cisimler, çekirdeklerinde bir nükleer füzyon gerçekleştiremedikleri için ısı ve ışık kaybına uğrar ve sonunda sönerek kara cüceye dönüşürler.
Warwick ve Cambridge Üniversitesi astrofizikçileri tarafından yapılan araştırmada bir beyaz cüce çevresindeki kalıntılar içerisinde su mineralleri bakımından zengin olabilecek kayalık bir gezegen keşfedildi.
Araştırmanın yapıldığı GD61 kod numaralı beyaz cüce bizden 170 ışık yılı uzakta bulunuyor. Araştırmacılar Hubble Uzay Teleskopu’nu ve Hawai’de bulunan Keck Teleskopu’nu kullandı. Teleskoplar ile elde edilen gözlemlerde enkazın kütle bakımından yüzde 26’sının su olduğu belirlendi. Yapılan bu araştırmayı özel kılan etken ise kayalık ve yaşanabilir gezegenlerin oluşumunu izleme ve evrimi sorgulama şansı vermesidir.
Astrofizikçiler su kaynağının GD61’in süpernova patlamasından önce çevresinde dolanan 90 km çapındaki küçük bir gezegenden kaynaklandığını düşünüyor. Bugün Güneş Sistemi’nin en küçük gezegeni Ceres’in dış kabuğunun altında gömülü durumda buz olduğunu biliyoruz. Araştırmacılar tıpkı Ceres gibi bu gezegenin de yüzeyinin altının buz ile kaplı olabileceğini düşünüyor.
GD61 süpernova olarak patlamadan önce Güneş’ten daha büyük bir yıldızdı ve bir gezegen sistemine sahipti. Yaklaşık 200 milyon yıl önce bir süpernova patlaması ile beyaz cüceye dönüşen GD61 patlama sırasında sahip olduğu gezegenlerini de kaybetti. Su barındıran gezegen ise sabit yörüngesinden ayrılarak beyaz cücenin daha yakınında bir yörünge izlemeye başladı. Astrofizikçiler küçük gezegenin bu dengesizliğinin ise beyaz cüce çevresinde dolanan ve henüz keşfedilmemiş daha büyük bir gezegenden kaynaklandığını düşünüyor.
Warwick Üniversitesi Fizik Bölümü’nden Profesör BorisGansicke, “Yıldızın ölümüyle birlikte kayalık cisim gaz ve toz kalıntısıyla birlikte yakın bir yörüngeye çekilmiştir. Yıldızın yakınında dolanan bu gezegen mezarlığı sistemin geçmişi hakkında bilgi alabileceğimiz zengin bir kaynaktır. Sulu kalıntılar geçmişte su açısından zengin bir karasal cismin varlığını gösterir. Bu iki malzemeyi yani kayalık yüzey ve suyu Güneş Sistemi dışında ilk kez görmemiz çok heyecan verici. Bu keşif yaşanabilir gezegenlerin avı için önemli bir anahtar.” diyor.
Cambridge Astronomi Enstitüsü’nden JayFarihi ise “Büyük bir asteroitte su olması yaşanabilir gezegenlerin yapıtaşlarının olduğu anlamına gelir. Belki de sistemde hâlâ böyle bir gezegen var. Bir sistemdeki gezegenlerin asteroitlerce büyütülmesi kaçınılmazdır ve GD61′deki su gezegenlerin su zengini olmasını sağlayabilir. Sonuçlar bu ötegezegen sisteminde yaşanabilir gezegen açısından gerekli potansiyelin olduğunu gösteriyor.” diyor.
Beyaz cüceye ait gerekli verilen toplanabilmesi için Hubble Uzay Teleskopu’nda bulunan Kozmik Merkezli Tayfçekeri’nin morötesi tayfölçeri kullanıldı. Diğer gözlemler ise Hawai’de bulunan WM Keck Gözlemevi’nde bulunan 10 metrelik teleskop ile elde edildi. Edilen veriler Beyaz Cüce GD61’in dış katmanlarında farklı kimyasal elementlerin varlığını ortaya çıkardı. Şimdiye kadar birçok beyaz cüce etrafında çeşitli gezegenlerin varlığına rastladık.
Gelecekte Güneşimiz de GD61’in akıbetini paylaşarak şiddetli bir patlama sonucu beyaz cüceye dönüşecek ve çevresindeki gezegenleri de yok edecek. Bu nedenle enkazın detaylı bir şekilde incelenmesi Güneşimizin ve Güneş Sistemimizin geleceğini anlamamız için büyük bir öneme sahip.
Kaynak: Warwick Üniversitesi