Merak nedir? Bir bilme arzusu mudur? Karşı konulamaz zihinsel bir iritasyon mudur? Bastırılması gereken bir kötü huy mu yoksa hayatı anlamlı kılan ve geliştirilmesi gereken bir erdem midir? Merak etme yetisini imkânlı kılan meta düzey bilişsel beceriler olmaksızın soru sormak mümkün müdür? Merak sadece bilgiye götüren bir araç mı yoksa fazlası mıdır? İçsel bir değeri var mıdır? Neden merak eden zihinler, sonunda doğru teoriler üretemeseler dahi bir hayranlık uyandırır bizde? İnsanı diğer canlılardan ayıran ve bizi özel kılan bir yeti olarak “merak” merak edilmeyi hak etmiyor mu sizce de?
Felsefenin doğuşu meraktan ayrı düşünülemez. Merak etmeyen bir varlık hakiki bir sorgulama ve öğrenme isteği içinde olmadığından teorik bilgi ve düşünsel yaşamdan uzak kalmaya mahkûm olacak ve bilmek belki de onun için sadece pragmatik ya da zaruri bir değere sahip olacaktır. Ama insanoğlu bunun çok ötesinde metafizik, etik ve teorik bilgi peşinde koşan, bilme uğrunda birçok fedakârlık yapan bir varlık. Bunun sorumlusu içimizdeki dinmeyen merak dürtüsü değil de nedir?
İlginçtir ki, merak gibi felsefenin merkezinde duran –ya da böyle bir beklentide olduğumuz-bir konuya ilişkin gerek günümüzde gerekse felsefe tarihinde yazılmış eserler oldukça az ve bu eksikliğin farkına varan Boğaziçi Üniversitesi Felsefe Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. İlhan İnan, günümüz felsefecilerinin bu konuya dikkatini çekmek ve gerekli akademik birikimin oluşması yönünde bir öncülük yapma düşüncesiyle, 7-8 Mart 2014 tarihlerinde merak üzerine felsefe tarihinde bir ilk olma özelliği taşıyan “Curiosity: Epistemics, Semantics and Ethics” (Merakın Epistemolojik, Semantik ve Etik Boyutu) adlı uluslararası akademik konferansı düzenledi. Uzun yıllar merak ve soru sorma problemleri ekseninde dil felsefesi ile ilgilenen İnan, merak üzerine yazmış olduğu “Philosophy of Curiosity” (2012, Routledge) adlı kitabını çıkardıktan sonra bu alanla ilgilenen ve merak konusuna ilişkin yayın yapmış, Amerika, İskoçya, Fransa, İsviçre ve Slovenya gibi farklı ülkelerdeki saygın üniversitelerde görev yapan akademisyenleri bir araya getirdi; merak üzerine farklı yaklaşımların ele alındığı bir etkinlik gerçekleştirildi.
Konferansın ilk gününde daha çok merak ve erdem ilişkisine değinilirken, ikinci gün ise merakın bilgi ve dille olan ilişkisi üzerinde duran bildirilere yer verildi. Konferansa Slovenya’dan katılan Nenad Miscevic (Central European University) konuşmasında İlhan İnan’ın nesneyle doğrudan tanışıklığı gerektiren bilme türünün merak ile ilişkisinin önemine ve bu yaklaşımın merakı epistemik bir değer olarak anlamamıza ışık tutabileceğine değindi. Bir diğer konuşmacı, Micheal Brady (University of Glasgow), merakı, yeni, beklenmedik, karmaşık ve bilinmeyeni anlamaya yönelten bir duygu olarak ele alırken, merak duygusunun bilinmeyeni anlama isteğini değerli kıldığını öne süren etkileyici bir konuşma yaptı. Merak ve etik ilişkisine değinen Elias Baumgarten (University of Michigan) merakın özellikle sekülerleşen dünyada iyi ve anlamlı bir hayat için gerekli olduğunu savundu. Konferans katılımcılarından dünyaca tanınmış felsefeci Kevin Mulligan (University of Geneva) merak ve ilgi ilişkisi üzerine eğilirken, Pascal Engel (University of Geneva) merakın neden aslında mutlak bir erdem olarak görülmemesi gerektiğini ve hatta nasıl zaman zaman bir ahlaki kusur olabileceğini vurgulayarak zihin açıcı bir konuşmayla dinleyicileri düşünmeye davet etti. Konuşmacılar arasında bir diğer önemli isim olan Dennis Whitcomb (Western Washington University) dinamik sunumuyla sorgulamanın normları ve merak ilişkisi üzerinde durdu.
Konuşmacılar arasında etkinliğin ev sahipliğini üstlenen İlhan İnan, meraka ilişkin oluşturulmuş belki de en kapsamlı teoriyi sunarak çalışmalarını geniş bir kitleyle paylaşmış oldu. Kendine has bir zihinsel durum olarak nitelediği merakı ele alan İnan, merakın bilinmeyenin kavramlaştırılması ile ve bunun da “gösterimsiz kavram” dediği bir kavram türü ile mümkün olduğunu savunuyor. Diğer bir deyişle, merak etmek ve soru sormak için bilmediğinin farkında olma yetisi ve merak edenin bu bilinmeyeni zihninde temsil etmesi gerekiyor. Ayrıca İnan, içsel bir zihinsel edim olarak gördüğü merakın her zaman için yönelimsel (intentional) ve de içlemsel (intensional) olduğunu ileri sürdüğü İ-İ modelini de dinleyicilerle paylaştı. Meraklısına, İlhan İnan’ın halihazırda İngilizce olarak yayımlanmış ve 2014 yılı içerisinde Boğaziçi Üniversitesi Yayınevi tarafından Türkçe tercümesi basılacak olan Merak Felsefesi kitabını tavsiye edebilirim.
Son olarak, aslında ilk konuşma olan ve konuya giriş mahiyetinde düşünülmüş kendi konuşmamdan söz etmek istiyorum. Doktora çalışmalarımda bana rehberlik eden ve birlikte merak üzerine bir araştırma projesi içinde bulunduğum hocam İlhan İnan’ın yüreklendirmesiyle bu konferansta ben de bunca seçkin felsefeci karşısında bir bildiri sunma cesaretini gösterebildim. Merakı entelektüel bir erdem olarak inceleyip, merak ile bilmenin karşılıklı ilişkisinden söz ettiğim sunumda, merak etmenin ve bilmenin ünlü felsefeci G. E. Moore’un ortaya attığı türden organik bir bütün oluşturduğunu ve tek başlarına ele alındıklarında değerlerinden söz etmek neredeyse mümkün değilken, bir bütünün parçaları olarak değerli olduklarını ileri süren bir düşünceyi paylaştım.
Beklenenin üzerinde katılımcının olduğu bu iki günlük konferansa olan yoğun ilgi, dinamik tartışma ve sorular, akabinde akşam yemeklerinde devam eden entelektüel paylaşımlar bizlere gösterdi ki, merak konusu oldukça merak uyandıran bir alan, fakat şunu da fark ettik ki felsefeciler olarak daha yolun çok başındayız. Merak üzerine yürütülen çalışmaların azlığı, en basitinden “merak nedir” sorunun yanıtlanabilmesi için gerekli kavramsal netliğin oluşmamış olması ve merakın değerinin genel olarak kabul görürken, gerekçelendirmesi karşısında güçlüklerin yaşanıyor olması, bizlerde bu çorak alanın yeşermesi adına hem nicelik hem de nitelik açısından doyurucu çalışmaların sayısının artmasının gerektiği kanaatini oluşturdu.
Konferansın hemen ardından, merakın ihmal edilmişliğinin farkındalığıyla gelen talepler üzerine, konferansın bir benzerinin 2014 sonbaharında Amerika’nın San Francisco eyaletinde ve 2015 Şubat ayında ise Slovenya’da düzenlenmesi adına ilk girişimler başlatıldı.