Ana Sayfa Dergi Sayıları 123. Sayı Enceladus’da keşfedilen yeraltı denizinde yaşam olabilir mi?

Enceladus’da keşfedilen yeraltı denizinde yaşam olabilir mi?

720
0
Enceladus’un temsili resminde, merkezde büyük bir kayaç çekirdek, dışarıda buzdan bir kabuk ve güney kutbunda ikisinin arasında bir sıvı su denizi görülüyor. Ayrıca güney yüzeyindeki püskürtüleri de görebilirsiniz.

Enceladus Satürn’ün bilinen 50’den fazla uydusundan birisi. Ayın yedide biri çapında olan bu küçük gökcismi, bugüne dek pek önemli sayılmıyordu. Şimdilerde ise, buzdan yüzeyinin altında dev bir yeraltı denizinin keşfedilmesiyle, Dünya dışında yaşam ihtimalinin en önemi seçeneği haline geldi.

Normalde bu boyuttaki gökcisimleri, oluştuktan sonra çok hızlı soğuduklarından aktif ve sıcak çekirdeklere sahip olmaz. Ama 2005’de güney yarıküresinde tespit edilen buz püskürtüleri, Enceladus’un umulandan daha fazlasını gizlediğine bir işaret olmuştu.

10 yıldır Satürn yörüngesinde dolaşarak veri toplayan uzay gemisi Cassini’nin ölçümleriyle Enceladus’un sırrı da açıklığa kavuşmuş oldu. Verilerin geçtiğimiz aylarda açıklanan sonuçlarına göre, uydunun kayaç çekirdeği ile buzdan oluşan kabuğu arasında dev bir su kütlesi bulunuyor. Bu yeraltı denizi, yaklaşık olarak Kuzey Amerika’da bulunan dünyanın en büyük tatlı su gölü Süperior genişliğinde (yaklaşık 80 bin km2). Yüzeyin yaklaşık 50 km altında bulunan deniz, uydunun güney yarıküresinin yarısına yakın bir alanını kaplayacak şekilde, 50. paralele kadar uzanıyor.

Bu yeraltı denizinin varlığı ilginç bir yöntemle kütleçekim ölçümleri sayesinde tespit edildi. Cassini 2010-2012 arasında yaptığı üç alçak irtifalı uçuş sırasında, uydunun kendisi üzerindeki kütleçekim etkisini ölçmüş ve verileri radyo sinyalleriyle yaklaşık 850 milyon yıl ötedeki Dünya’ya göndermişti. Projede görev alan İtalyan ve Amerikalı biliminsanlarından oluşan bir ekip, kütleçekim frekansındaki en küçük kaymaları bile izledi. Ekibin üyesi olan Kaliforniya Teknoloji Enstitüsü’nden David Stevenson, “Düşündüğünüzde, bir uzay gemisinin hareketlerini saniyede bir milimetrelik kesitler halinde izlemek, gerçekten olağandışı bir şey. Bunu keşke şu Malezya uçağına da yapabilseydik” diyor.

Sonuçta ekip, Enceladus’un kuzey ve güney yarıküreleri arasında dikkate değer bir asimetri olduğunu tespit etmiş. Uydunun değişik kısımlarında bu asimetriye neden olabilecek kütle yoğunluğu farklılaşmaları hesaplanmış ve güney yarıkürede, uydunun buz kabuğunun altında buzdan daha yoğun bir şeyin varlığı böylece ortaya çıkarılmış.

“Elbette sadece böyle bir veriyi yorumlayarak, orada bulunanın ne tür bir madde olduğunu söyleyemezsiniz” diye ekliyor Stevenson. Ama Güneş Sistemi’nde ve dışında en yaygın maddenin kayaç ve buz olduğu bilindiğinden, buradaki maddenin yoğunluğunun da kayaç ve suyun değişik halleri ile açıklanabileceği varsayılıyor. Bu koşullarda bu maddenin sıvı haldeki su olmasının en olası açıklama olduğunu söylüyor Stevenson. “Bu tür bir analizde, sadece elinizdeki veriye yoğunlaşamazsınız. Evrene ve bu uyduya dair bildiğiniz diğer şeyleri de dikkate almanız gerekir. Bu durumda sıvı su, verilere uyan tek açıklamadır.”

Gerçekten de daha önceki gözlemler ve bilgiler de, bir yeraltı denizinin varlığına dair ipuçları içeriyordu. Ekipten başka bir bilimci, Arizona’daki Gezegen Bilimi Enstitüsü’nden Candice Hansen Koharbeck bunu vurguluyor ve yine de kütleçekim verileri elde edilmeden önce, bunun sadece ikinci derece kanıtlara dayanan bir tespit olduğunu ekliyor.

Bu ipuçları neydi? 1980’lerde Voyager’ın çektiği fotoğraflar Enceladus’un yüzeyinde su-buz volkanlarının varlığı şeklinde yorumlanabilecek kraterleri gösteriyordu. Cassini’nin yaptığı incelemelerde ise güney kutbunda alışılmışın dışında bir sıcaklık gözlenmiş, 2005’de su buharı ve organik kimyasalların püskürdüğü dört dev çatlak tespit edilmişti. 2008 ve 2009’da yapılan alçak uçuşlarda plazma spektrometresi denen bir aletle, uydunun gayzerlerinden çıkan püskürtülerdeki elementler ölçülüp tanımlanmıştı. Ayrıca uydunun atmosferinde negatif yüklü su molekülleri tespit edilmişti, ki bunlara Dünya’da şelalelerin yakınında ve kırılan okyanus dalgalarında rastlamak mümkündü. Bütün bunlardan hareketle yüzeyin altında, yüzeye göre daha sıcak bir sıvı su kütlesinin bulunma ihtimali üzerinde duruluyordu. Kütleçekim verileriyle bu kesin bir kanıta kavuşmuş oldu.

Ancak yine de güney yarıküredeki püskürtülerle yeraltı denizi arasında bir bağlantı olup olmadığı belirlenmiş değil. Bilimciler henüz bunu kesinleştirecek verilerden yoksun. Enceladus’un bu ilginç aktivitesinin küçük sırrı, Satürn’ün kütleçekiminin hissettirdiği güçlü gelgit kuvveti de olabilir. Ana gezegenin çekim kuvveti, Enceladus’un yüzeyindeki buzun şeklini deforme ederek çekerken sürtünme ve ısı yaratır ve buzu sıvı hale dönüştürür. Bu sıvı su kayganlaştırıcı bir rol oynar; böylelikle daha fazla buz kütlesinin sürtüşmesini ve daha fazla su ortaya çıkmasını sağlar. Yani uydunun buz püskürtülerinin, yeni keşfedilen buz altındaki denizden değil, esneyen buzun yarattığı sudan ileri gelmesi olasılığı hâlâ geçerli.

Cassini’nin çatlak ağızlarından topladığı örnekler, organik moleküllerin yanı sıra tuz da içeriyor. Bu, suyun kayaçtan süzüldüğünü gösterir ve yaşamın gelişme imkânı bakımından iyi bir kimyasal işarettir. Evrende buna pek rastlamadığımızı düşününce, Satürn’ün minik uydusu Enceladus’un “özel” bir gökcismi olduğunu kabul etmek işten bile değil.

Şimdi biliminsanları Enceladus’ta yaşam izlerini aramaya koyulurken, Cassini’nin önündeki yeni görev ise aynı teknikle incelemeler yapmak için Satürn’ün yeraltı okyanuslarına sahip olabilecek diğer uyduları Titan ve Dione üzerinde uçmak.

Kaynaklar
1) http://blogs.discovermagazine.com/d-brief/2014/04/03/hidden-ocean-discovered-on-saturns-moon-enceladus/#.Uz3Af_l_uXx

2) http://www.popsci.com/article/technology/saturns-moon-enceladus-now-top-candidate-life?src=SOC&dom=fb

3) http://news.discovery.com/space/saturns-moon-enceladus-has-an-underground-ocean-140403.htm?utm_source=FB&utm_medium=DNews&utm_campaign=DNewsSocial