Bir biliminsanının karşılaşabileceği en ciddi eleştirilerden biriyle yüz yüze Schön. Verilerin tahminlere uygun şekilde değiştirilmesiyle suçlanıyor. Nasıl utanç verici bir durum olduğunu varın siz düşünün. listverse.com sayfasının kurucusu Jamie Frater’ın hazırladığı, bilim tarihindeki 10 hilekârlık ve aldatma listesinin 10. sırasında Schön’ün adı geçiyor. Birincilik Piltdown Adamı’na, ikincilik ise Sokal Vakası’na gitmiş.
Bilim, Teknoloji ve Toplum başlıklı dersimizin Ekim 2013’teki ilk oturumunda, dönem boyu çalışması yürütülecek bir proje hakkında bilgi alıyorduk. Hocamız Prof. Ulrike Felt tarafından seçilen dört vaka dört gruba dağıtıldı ve maalesef üzerinde çalışmak istediğim konu bir başka ekibe verildi. Bir gün Jan Hendrik Schön skandalına geri dönmeye o zaman karar vermiştim, nihayet bu imkânı buldum.
Bilim dünyası her ne kadar dürüstlük örnekleriyle dolu olsa da, bilim son tahlilde bir insan faaliyeti olduğu için aksi durumlara rastlanması şaşırtıcı değil. Wunderkind Schön (harika çocuk Schön) olarak bilinen parlak bir fizikçinin kahramanı olduğu süreç, böylesi bir tespiti destekler nitelikte.
Olaylar, 2000-2002 yılları arasında Schön’ün 20’den fazla makalesinin yayımlanmasıyla başlıyor. Schön o sıralarda New Jersey’deki Bell Laboratuvarları’nda, nanoteknoloji alanında araştırmacı olarak çalışmakta. Çığır açıcı nitelikteki makaleler elektroniğin çeşitli sorunlarıyla, alışılmadık maddelerin elektriksel özellikleriyle ilgili. Anlaşılması zor işlere imza atan Schön, artık yükselen bir yıldız rolünde. Çalışmaları yayımlanır yayımlanmaz, kendi alanının zirvesine yerleşiyor ve Nobel adaylarından biri olarak gösteriliyor. Performansının doruk noktasındayken ayda 4 veya 5 makale teslim ediyor, bunlar Science ve Nature gibi en iyi dergilerde kendilerine yer buluyor. Kasım 2001’de rekor sayıda makale sunuyor, 7 tane. Birkaç yıl içerisinde ünlü dergilerde yaklaşık 90 makaleye imza atıyor. 2013 Nobel Fizik Ödülü sahiplerinden Peter Higgs’in, kendi soyadıyla anılan Higgs bozonuyla ilişkili, ödül getiren 1964 tarihli makalesinden bugüne 10’dan az çalışma yayımlamış olmasını düşünelim. Bu karşılaştırmaya bakınca, Schön isminin 21. yüzyılın başında bilim topluluklarını sarsması tuhaf kaçmıyor hâliyle.
2001’de Schön’ün Bell Laboratuvarları’ndaki ekibi, yalıtkanların yarı-iletkenlere, lazerlere, ışığı soğuran araçlara dönüştürülebileceği raporunu veriyor. Bilgisayarların devre sistemlerini etkileyecek olan bu muazzam gelişim, sonu gelmez imkânlar sunacak gibi görünüyor. MIT’den David Kaiser için “moleküler elektronik” isimli bu harika alanın amaçlarından biri, bilgisayar çiplerini tek moleküllü bileşenlerden oluşacak şekilde küçültmek. Schön’ün buluşlarının ardı arkası kesilmiyor ve Science dergisi editörleri bunlardan birini, 2001 yılının buluşu olarak nitelendiriyor.
Nisan 2002’de profesörler ve araştırmacılardan oluşan bir komite Schön’ün ulaştığı sonuçlara daha yakından bakmayı deniyor. Meraklı isimler, iyi donanıma sahip laboratuvarlarda denemelerde bulunuyorlar ancak makalelerdeki verileri elde edemiyorlar. Princeton Üniversitesi’nden Lydia Sohn ve Cornell Üniversitesi’nden Paul McEuen ortada sıra dışı bir durum bulunduğu kanısındalar. Bunun üzerine Bell Laboratuvarları, bağımsız bir soruşturma başlatıyor. Soruşturma komitesi başkanı, Stanford Üniversitesi elektrik mühendisliğinden profesör Malcolm Beasley, Schön’ün farklı makalelerden aldığı bilgilerle oynadığını, tahminlerine uymayanları sildiğini belirtiyor. 24 makaleden 16’sında (Science dergisine göre bu sayı 17) uydurma sonuçlar kullanıldığı tespit ediliyor. Bunlardan 8’i Science, 5’i ise Nature’da yayımlanmış. Komiteye göre Schön’ün yaptıkları üç başlıkta değerlendirilmeli: “verilerin değiştirilmesi”, “verilerin gerçekçi olmayan kesinliği” ve “sonuçların bilinen fizik bilgileriyle çelişmesi”. O sırada 32 yaşında olan ve Einstein’a benzetilen Schön, pişmanlık duyduğunu, hatalar yaptığını söylüyor ancak deneysel gözlemler kullandığını ekliyor.
Soruşturma komitesi, Schön’ün deneylerinde kullandığı transistörler kırılmış olduğu ve aynı özelliklerde olanlarını yapma girişimleri başarısızlıkla sonuçlandığı için, karar vermekte zorlanıyor. Bu da yetmezmiş gibi Schön, yetersiz bellek sebebiyle bilgisayarındaki ham veriyi sildiğini açıklıyor. Söz konusu belirsizliğe rağmen aslında her şey, herkes için yeterince açık. Bell Laboratuvarları’nın başkanı Bill O’Shea, 77 yıllık tarihlerinde ilk defa böylesi bir suiistimalle karşılaştıklarını, bundan derin üzüntü duyduklarını dile getiriyor. Kaiser, Schön’ün Almanya’daki laboratuvarında bulunan ham veriyi silmesi, sadece sonuçları taşıması ve diğer hilelerin hepsini planlı bir hileler silsilesi olarak değerlendiriyor. Tarihe yaptığı yolculukta, bunları diğer alanlardaki sahtekârlıklar ile karşılaştırıyor. Makaleler değerlendirmeye alınıp yorumlandıktan sonra, Schön’ün çalışmalarını beklentilere cevap verecek şekilde kâğıda aktardığı düşüncesinde.
Yaşananlar üzerine Max Planck Enstitüsü, Stuttgart’taki katı hâl araştırmaları bölümünün başına atanmış olan Schön ile çalışmayacaklarını açıklıyor. İlgili laboratuvarların direktörü Klaus Irslinger’e göre tüm bunlar Schön’ün kariyeri için ölümcül, kendisinin artık hiç şansı yok. Daha ileri giden Irslinger, Schön’ün bir okulun sınıfının önünde bile duramayacağını iddia ediyor.
Konstanz Üniversitesi’nin bu skandala tepkisi, Schön’ün doktorasını geri çekmek oluyor. Schön üniversiteyi mahkemeye veriyor ve 2010 yılında mahkeme lehine sonuçlanıyor. Ancak üniversite temyiz hakkını kullanıyor, 2011 Eylül ayında Mannheim’daki Baden-Württemberg İdare Mahkemesi doktoranın geri çekilmesinin yasal olduğunu açıklıyor. Hakim Reinhard Schwan’a göre, bir kişinin doktoraya hak kazanması, bağımsız araştırma yapabileceği, bilimsel topluluğun güvenilir bir üyesi olabileceği anlamına geliyor. Eğer kişi temel bilimsel ilkeleri ihlal ederse, Schwan bu unvanın geri alınması gerektiği kanaatinde. Hakim konuşmasında Schön’ü teselli etmeyi ihmal etmeyerek, doktor unvanı olmadan da iş bulabileceğini öne sürüyor.
Schön’ün hızlı yükselişi ve düşüşü üzerine dikkat çekici bir kitap yazmış olan eski New Scientist raportör ve editörü Eugenie Samuel Reich ise, konunun yönetici ve laboratuvar boyutuna da yer veriyor. Schön’ün tek suçlu olarak ele alınması yerine Bell Laboratuvarları’nın finansal sorunlarına, kadro değişikliği neticesinde niteliğin düşmesine vurgu yapıyor. Reich’a göre, Schön’ün sınırlı maddi imkânlarla böylesine cezbedici sonuçlar elde etmesi, zor bir dönemdeki kurumun sıkı denetimini aşmayı kolaylaştırmış. Burada durmayan Reich, 17 makaleyle ilgili editör ve eleştirmenlerin yazışmalarını ele geçirip inceliyor. Science ve Nature dergilerinin, nanoteknoloji ile ilgili yayınlarını artırmak için, Schön’ün makalelerine alışıldık olandan daha az sıkı bir kontrol uyguladıklarını görüyor. Örneğin Science dergisinin, Schön’ün ilgili makalelerini basıma gönderme hızının normalden yüzde 25 daha yüksek olduğunu, en az bir durumda kendi kurallarını bile ihlal ettiklerini tespit ediyor.
Bir biliminsanının karşılaşabileceği en ciddi eleştirilerden biriyle yüz yüze Schön. Verilerin tahminlere uygun şekilde değiştirilmesiyle suçlanıyor. Nasıl utanç verici bir durum olduğunu varın siz düşünün. listverse.com sayfasının kurucusu Jamie Frater’ın hazırladığı, bilim tarihindeki 10 hilekârlık ve aldatma listesinin 10. sırasında Schön’ün adı geçiyor. Birincilik Piltdown Adamı’na, ikincilik ise Sokal Vakası’na gitmiş. Sayfada yer almayan daha pek çok olay var. Örneğin 2002’de Lawrence Berkeley Ulusal Laboratuvarı’nda yürütülen çekirdek araştırmasındaki veri hilesi; yine aynı yıl Fransa’da ikiz teorik fizikçiler Igor ve Grichka Bogdanov’a ait makalelerin yanlışlarının açığa çıkarılması; 2005’te Güney Koreli araştırmacı Hwang Woo-Suk’un, kök hücre ve klonlama üzerine Science’ta yayımlanan en az iki makalesinde uydurma veriler kullanması… Tabii Schön skandalı hepsinden ayrı bir yerde duruyor.
Bilim dünyası Schön vakasının üstesinden gelmiş olsa bile, bu tür olayların nesnel bilimsel araştırmaya gölge düşürdüğü bir gerçek. Bilim dergilerinin hakemlik sistemleri, bilimsel sorumluluk, etik ve diğer konuların tartışılması kendiliğinden gündeme geliyor. Görünen o ki insanlık her alanda sahtecilik, hilekârlık ile karşılaşmaya devam edecek.
Kaynak: Deutsche Welle, Science, American Scientist.