Mevcut sistemde bilimsel çalışmalar için bütçe oluşturabilmek başlı başına bir sorun. Ioannidis, hiç olmazsa küçük adımların atılabileceği görüşünde. Ona göre hangi bütçe yöntemi olursa olsun, bilimin uzun vadeli hedeflerine uygun hareket edilmeli. Biliminsanlarının zamanlarını fon aramakla geçirmek zorunda kalmasını kabul etmiyor, bunun akıllıca olmadığını yazıyor.
Bir projenin gerçekleştirilmesi için gerekli maddi kaynağın sağlanması, bilimsel çalışmaları en çok etkileyen faktörlerden biri durumunda. İnsan Genomu Projesi, CERN’deki araştırmalar, İnsan Beyni Projesi (HBP) ilk akla gelen örneklerden. Hatırlanırsa Türkiye’nin ve kimi başka ülkelerin CERN yatırımları konusundaki çekinceleri, İnsan Genomu ve İnsan Beyni projelerine yönelik eleştiriler genellikle finans odaklıydı. Mevcut iktisadi düzende bilimsel çalışmalar için bütçe oluşturabilmek başlı başına bir sorun oluyor.
HBP örneği
Araştırmaların ihtiyaç duyduğu finans desteği sağlansa bile tartışmalar sona ermiyor. İnsan beynini simüle etmeyi hedefleyen HBP için 1 milyar doların üzerinde bütçe ayrıldığında fikir ayrılıkları başlamıştı. Sinir bilimciler şu sıralarda HBP’nin rotasından şaştığı eleştirisini yöneltiyorlar. Temmuz ayı başında BBC’de çıkan habere (1) göre 200’ün üzerinde biliminsanı Avrupa Komisyonu’na iletilmek üzere açık bir mektup kaleme aldı. Mektuba http://neurofuture.eu/ adresinden erişip imzalamak mümkün. Yazılanlar ciddiye alınmadığı takdirde ilgili fonların boykot edilmesi hedefleniyor. Projenin başındaki isim olan Henry Markram, bu eleştirilerin İnsan Genomu Projesi’ne de yöneltilmiş olduğuna dikkat çekiyor. Bizi ilgilendiren nokta, HBP’nin diğer küçük çaplı projelere ayrılabilecek maddi kaynakları engellemiş olduğu iddiası. Markram bunu kabul etmiyor ve bütçe bilgi teknolojileri tarafından geldiği için sinir bilim çalışmalarını sekteye uğratmadıklarını düşünüyor ancak muhalifleri ikna edebilmiş değil.
Ioannidis’in yaklaşımı
HBP tekil bir örnek değil ve bütçeye sahip olmak dışında sürecin nelere mal olduğu bir diğer büyük sıkıntı. Tıp ve istatistik profesörü John P. A. Ioannidis, biliminsanlarının zamanlarını hibe, bağış, vb. bulmak amacıyla harcamalarından kurtulmalarını sağlamak için bazı öneriler sunuyor. 29 Eylül 2011 tarihli, Nature’da çıkan yorumunun (2) başlangıç noktası bu. Ioannidis’e göre araştırma fonu sağlama sistemi, biliminsanlarının bilim yapmalarına zaman bırakmıyor. P. Higgs’in eleştirilerini hatırlayalım. 2013 Nobel fizik ödülü sahibi ünlü fizikçi, sürekli bir performans ölçümü yapılmasını, gelir merkezli bakış açısını eleştirmişti. Bir biliminsanını değerlendirirken, çalıştığı kuruma kazandırdığı paranın dikkate alınması cidden rahatsızlık verici.
Ioannidis’in 2010 tarihli bir makaleye dayanarak verdiği bilgiye göre, tıp, fizik ve kimyada Nobel kazanmış isimlerin çalışmalarının yüzde 30’unun arkasında doğrudan bir fon yok. Yazarın da belirttiği gibi, titizlik gerektiren klinik denemeler ve büyük ölçekli projeler için detaylı bütçe planlamaları yapılması anlaşılır ancak her işte bu süreçler yinelendiğinde problemler çıkıyor ki zaman bunlar arasında en önemlisi.
Araştırma bütçesi biliminsanlarına eşit şekilde dağıtıldığı takdirde ayrılan pay, masrafları yüksek projeler karşısında yetersiz kalacak ama matematik gibi bir disiplinde bunun getirisi büyük olabilir. Ioannidis’in hesaplamasına göre, ABD Ulusal Sağlık Enstitülerinin yıllık harcaması 300.000 araştırmacıya eşit olarak paylaştırılsa her biri yıllık 50 bin dolardan fazlasını almış olacak. Bir başka yöntem ise kura çekimine dayalı dağıtım. New York’ta bulunan, fizik ve kozmoloji üzerine çalışmalar yürüten bir enstitü bu şekilde, 1 ile 15 bin dolar arasındaki fonları bölüştürüyor. Böylesi bir süreçte hiç fon alamayan kişiler olacağı unutulmamalı. Daha az kişiye daha fazla para mı yoksa daha fazla kişiye aynı miktar mı tartışması sürüyor.
Öne çıkan, ünlü biliminsanlarına daha kolay destek verilmesi düşünülebilir ancak konumlarından ziyade hazırladıkları proje planına dikkat edilmesi onlar için bir engel teşkil ediyor. MacArthur isimli program ise parlak ve yetenekli isimlerin neler yapacağına aşırı bir şekilde müdahale etmiyor ve 5 yıl için 500 bin dolar gibi yüksek bir rakam sunuyor. Tabii yılda 20-30 kişi seçtikleri için fazlasıyla sıkı bir inceleme yapıyorlar ve ortaya yeni bir iş yükü daha çıkıyor. İltimas tehlikesi ise işin bir başka boyutu. Hak eden ancak program dışında kalanların olması yüksek ihtimal. Değerlendirme yönteminde önceden belirlenmiş bir formülün kullanılması ve seçilecek isimlerin otomatik bir sistem üzerinden gerçekleştirilmesi, söz konusu iki tehlikeden uzak durulmasını sağlayabilir.
Avrupa ülkelerinin ölçüme dayalı, metrik sistemlere daha alışık olduğu ifade ediliyor. İngiltere’de uygulamaya konulan Research Excellence Framework (REF) sonuçları 18 Aralık 2014’te yayımlanacak. İtalya’da işe alımlarda, kayırmacılığı önlemek için ölçümler kullanılıyor, benzer uygulamalar Almanya’daki Max Planck Enstitülerinde de var. Mevcut sistemlerin esas sorunu, değerlendirmelerin yeterince sağlıklı olmaması. Ioannidis nicelikten ziyade niteliğe önem verilmesi, makalelerde yazarın kendi çalışmalarından yaptığı alıntıların sayılmaması gibi öneriler getiriyor. Ayrıca veri paylaşımı, iyi hazırlanmış bilimsel raporlar, vb. pratiklerin de ödüllendirilmesi kanaatinde.
Başvuru formlarının ve süreçlerin basitleştirilmesi, zaman kazanmaya yardımcı olacak değişikliklerden biri. Ioannidis, Ulusal Sağlık Enstitüleri ve Howard Hughes Tıp Enstitüsü’nde (HHMI) benzeri uygulamaların bulunduğunu belirtiyor. HHMI, 5 yıl sonunda hibeyi yenilerken, elde edilen sonuçlardan ziyade gösterilen çabaya odaklanıyor. 10 yıllık desteğin devam etmesi ve üçüncü kez hibenin verilmesi kararı alınırken, sonuçlara daha fazla ağırlık veriliyor.
Bazı enstitüler bütçe dağıtımı sırasında, başvuranın geçmişte aldığı hibe miktarına bakıyor, miktarın yüksek olması adayın şansını yükseltiyor. Hâliyle bilim insanları portföylerini geliştirmek ve destek alabilmek için normalde hiç girişmeyecekleri işler tasarlıyorlar. Ioannidis bu yöntemin, bir ressamın yaptığı resmin niteliğiyle değil boya ve fırçalara harcanan parayla değerlendirilmesine benzediğini belirtiyor, haklı olarak. Tabii büyük projeler tasarlama telaşına düşüldüğünde, küçük ve yaratıcı çalışmaların göz ardı edilmesi olasılığı yükseliyor. Üstelik büyük projeler nadiren hedefledikleri bilimsel başarılara ulaşabiliyor.
Mevcut sistemde yapılması istenen değişikliklerin dirençle karşılaşacağını, tartışmalara yol açacağını belirten Ioannidis, hiç olmazsa küçük adımların atılabileceği görüşünde. Büyük değişimler elbette çok daha zor. “Milyarca doların, en iyi nasıl dağıtılacağını bilmeden araştırmalara harcanması bir skandal” diyor Ioannidis. Ona göre hangi bütçe yöntemi olursa olsun, bilimin uzun vadeli hedeflerine uygun hareket edilmeli. Biliminsanlarının zamanlarını fon aramakla geçirmek zorunda kalmasını kabul etmiyor, bunun akıllıca olmadığını yazıyor.
Özetlersek…
Ioannidis’in fonlar için hazırladığı analiz kısaca şöyle:
1) Herkese fon sağlamayı amaçlayan eşitlikçi sistem: Küçük çaplı projelere destek sağlanabiliyor, yönetimsel anlamda iş yükü azalıyor, hakemlik sürecindeki hatalardan kaçınılıyor. Büyük araştırmalar desteklenmiyor, sıra dışı biliminsanlarının fark edilmesi güçleşiyor. Bazı üniversiteler uyguluyor.
2) Rastgele dağıtım: Yönetimsel anlamda iş yükü azalıyor, hakemlik sürecindeki hatalardan kaçınılıyor. Desteklenmeyi hak eden her biliminsanını kapsamıyor. Foundational Questions Institute uyguluyor.
3) Kariyere bağlı dağıtım: Yapılmış işleri dikkate alıyor. Genç biliminsanları için uygun değil, iltimasa açık, sınırlı sayıdaki seçkin biliminsanına veriliyor. MacArthur Fellows Program uyguluyor.
4) Otomatik etki göstergeleri: İltimas olasılığı düşük, mümkün olduğunca nesnel, kısa sürede yüksek sayıda ismi değerlendirme imkânı sunuyor. Kriterler kusurlu olabilir, uzlaşılması zor, veri tabanlarındaki bilgiler hataya açık. UK Research Excellence Framework uyguluyor.
5) Bilimsel vatandaşlık: Bilimdeki iyi işlerin ödüllendirilmesi, kötü eylemlerin cezalandırılması ile bilimi geliştirebileceği düşünülüyor. Otomasyonu zor, hakemlik sürecinde hatalara açık. Hakemlere yönelik teşviklerde uygulanıyor.
6) Geniş hedefli projeler: Proje başvuruları ve değerlendirmeleri kolay, yeniliklere izin veriliyor. İltimasa açık olduğu gibi abartılı işlere sebep olabiliyor. Howard Hughes Medical Institute uyguluyor.
Ioannidis, yukarıdakilerden iki veya daha fazlasının bir arada kullanılabileceğine de işaret ediyor; örneğin 4 ve 5 numarada özetlenmiş yöntemler. Paranın herhangi bir şeyi baş aşağı çevirebileceği bir sosyo-ekonomik yapıda bu tartışmalar kolay sonuçlanacak gibi görünmüyor.
Dipnotlar
1) http://www.bbc.com/news/science-environment-28193790
2) Ioannidis, J. P. A., Fund people no projects, Nature 477, 529-531 (2011).