Haşhaş tüm yeryüzünde, gıda maddesi olma özelliğinin yanı sıra bundan daha önemli olarak, tarih boyunca kullanılan ve değeri hiç azalmayan en önemli tıp bitkisi niteliği taşır. Dünyada ekiminden hasadına ve satışına kadar son derece sıkı kurallara, düzenlemelere bağlanmış olması, haşhaştan uyuşturucu elde edilmesinden ve denetim dışı üretilmesi durumunda uyuşturucu özelliğinin suç işlemek, çıkar sağlamak, bağımlılık oluşturmak… gibi amaçlarla kullanılabilmesindendir.
Türkiye’de yakın tarihimizde haşhaş odağında önemli siyasal olaylar yaşanmıştır. 1961 Anayasasıyla getirilen özerk üniversite, özgür basın, erkler ayrımı, yönetimi denetleme yönünde yoğunlaşmış yüksek yargı, işçilere sendika hakkı koşullarının oluşturduğu ortamı çıkarlarına aykırı bulan ABD, -derenin üst tarafından “suyumu bulandırıyorsun” diye seslenen kurt benzeri- Amerikan gençlerinin kullandığı uyuşturucunun kaynağının Türkiye olduğunu savlayarak ülkemizde haşhaş üretiminin yasaklanmasını istemiştir. Araştırmacı Aytunç Altındal “Haşhaş ve Emperyalizm” adlı kitabında İhsan Sabri Çağlayangil’in sözlerine yer verir:
“Şurası net ve kesindir ki, 12 Mart’ın Haşhaş’la gizlenemeyecek bir göbekbağı olmuştur. Nitekim, 1971’deki Adalet Partisi (AP) hükümetinde Dışişleri Bakanı olarak görev almış olan İhsan Sabri Çağlayangil de, iktidardan uzaklaştırıldıktan beş yıl sonra bir gazeteye verdiği demeçte, ‘…12 Mart’ta CIA vardır; büyük ölçüde vardır. 12 Mart’ta haşhaş vardır…’ demiştir” (Altındal, 2003: 14).
Bu olay demokrasinin askıya alındığı, giderek ortadan kaldırılmasına girişildiği faşist baskı dönemleri ile yayılmacılığa verilen ödünler arasında doğru orantıya güçlü bir kanıt oluşturmaktadır. 12 Mart 1971 askeri bildirisiyle başlayan darbe döneminde söz konusu darbe yönetimince haşhaş ekimi yasaklanır. Bu kararın aynı zamanda geçimini haşhaş üretiminden sağlayan çiftçiye de ağır bir darbe olduğu, köylülerin gelirinin ortadan kaldırıldığı açıktır. Oysa ABD baskısının hiçbir tutarlı dayanağı yoktur. Yasak döneminde de ABD’ye uyuşturucu girişi hem de artarak sürmüştür (Bkz. Songar, 1974). Haşhaş ekim yasağı sınırlı da olsa ancak 1974’te Bülent Ecevit’in başbakanlığındaki yönetim döneminde kaldırılabilmiştir. (Bu bağlamda 12 Eylül 1980 askeri darbesinin hemen sonrasında,Yunanistan’ın 20 Ekim 1980’de NATO’ya geri dönüşünün, Yunan tarafı ödün vermeden, sorunsuz, engelsiz sağlanması bir diğer benzer yaşamsal olaydır).
Haşhaşın önemi tıpsal niteliğinden gelir. Bu niteliği ise morfin ve diğer alkaloidlerden kaynaklanır. Bunlardan ilaç aktif hammaddeleri üretilmektedir. Bu alkaloidlerden morfin, kodein ve tebainin uyuşturucu özelliği olmasına rağmen noskapin ve papaverin uyuşturucu özelliğe sahip değildir. Tıpta analjezik (ağrı kesici), anestezik (uyuşturucu) veantitüssif (öksürük kesici) olarak bu maddelerden yararlanılır.
Hasat edilen haşhaş kapsülleri çiftçiler tarafından kırılarak kabuk tohumdan ayrılır. Tohum serbest piyasada değerlendirilirken haşhaş kabuğu açıklanan fiyat üzerinden Toprak Mahsulleri Ofisine (TMO) teslim edilir. Haşhaşın alımında ve haşhaştan elde edilen opiatların satışında tek yetkili kurum TMO’dur. Bu durumda haşhaştan ekonomik değeri olan tohum ve kapsül kabuğu olmak üzere iki önemli ürün elde edildiği söylenebilir.
Dünyada uyuşturucu maddelerin ekimi, üretimi, ithali ve ihracını, ülkemizin de imzaladığı Birleşmiş Milletler (BM) Uyuşturucu Maddelere Dair 1961 TEK Sözleşmesi (Single Convention on Narcotic Drugs) ve değiştirilmesine ilişkin 1972 protokolüne göre düzenlenmektedir. 1961 Tek Sözleşmesi ülkelere, dünyadaki uyuşturucu madde işlerinin tek elden yürütülmesi hükmünü getirmektedir. Buna göre ülkeler, BM’nin uyuşturucu maddelerin kontrolü konusundaki yetkisini kabul etmektedir. Dünyada, haşhaş ekimi BM denetiminde, yasal ana üretici olarak Türkiye, Hindistan, Avustralya, Fransa, İspanya, Macaristan’da yapılmaktadır. Türkiye ve Hindistan BM tarafından geleneksel haşhaş üreticisi ülkeler olarak kabul edilmektedir. Son beş yıllık verilerin ortalamasına göre Türkiye, dünya yasal haşhaş ekim alanları içerisinde % 47’lik bir paya sahip bulunmaktadır. Ne ki bu elverişliliğe, üstünlüğe karşın yine dünya opiat üretiminin yaklaşık % 20’sini karşılamaktadır.
Ana üretici ülkeler temelinde yasal haşhaş ekim alanları toplamı büyük iniş çıkışlar göstermektedir. Örneğin söz konusu değer 2003 yılında 138.149 hektarken 2013’te 71.009 hektardır. Buna göre dünya ekim alanlarında yıllara yansıyan bir istikrar olmadığı belirtilmelidir.
Dünya morfine eşdeğer opiat hammadde üretimi 2005 ile 2008 yılları arasındaki düşüşün ardından 2009 yılından başlayarak yeniden artmaya başlamış, 2009 yılında 428 ton, 2010 yılında 479 ton, 2011 yılında 541 ton, 2012 yılında 477 ton, 2013’te 593 ton olmuştur (INCB Narcotic Drugs Report 2013).
Dünyada haşhaş kökenli opiat hammadde üretiminin, tüketim miktarının üzerinde gerçekleşmesi fazla stok oluşmasına neden olmaktadır. Bu durumda da dünyada istemin artmaması nedeniyle üretici ülkeler arasında zorlu bir yarış yaşanmaktadır. Dünyada önde gelen yasal haşhaş üreticisi ülkelerden Avustralya, Türkiye, Hindistan, Fransa, İspanya, Macaristan arasında yoğun rekabet bulunmaktadır.
Birleşmiş Milletler’in, üyesi tüm ülkelere “Tıbbî ve bilimsel amaçlı opiat hammadde ihtiyaçlarını öncelikle geleneksel haşhaş üreticisi ülkelerden temin etmeleri” yönündeki tavsiye kararı çerçevesinde, en büyük opiat hammadde ithalatçısı olan ABD, geçmişte kendisiyle yapılan uzun pazarlıkların ardından aldığı kararla ithalatının % 80’lik kısmını geleneksel tedarik edici ülkeler olan Türkiye ve Hindistan’dan, kalan % 20’lik kısmını da diğer ülkelerden gerçekleştirmektedir. Bu uygulama kısaca 80/20 kuralı olarak bilinmektedir.
Türkiye’de haşhaş ekimi 3298 Sayılı Uyuşturucu Maddelerle İlgili Kanun ve Yönetmeliği çerçevesinde belgeye bağlı, kontrollü ve çizilmemiş haşhaş kapsülü üretimi şeklinde, yazlık ve kışlık ekim biçiminde yapılmaktadır. Bakanlar Kurulunca haşhaş ekimine izin verilen yerlerde TMO’ca yapılan planlama çerçevesinde, BM tarafından ülkemize verilen limit çerçevesinde haşhaş ekimi ve çizilmemiş kapsül üretimi yaptırılmaktadır. Türkiye’de haşhaş alım miktarı (diğer bakışla üretimi anlamına da gelir) koşullara göre yılda 20.000 ton ile 40.000 ton arasında değişmekte ve üreticilere 50 milyon TL ile 100 milyon TL arasında değişen tutarda ödeme yapılmaktadır.
Haşhaş Türkiye’nin öz (endemik) bitkilerindendir. Bu toprakları sevmektedir. Giderek, yaşamsal nitelikteki haşhaş üretiminin belli bir miktarın altına düşmemesi, güvence altına alınması zorunluluktur. Giderek ilaç sanayinin haşhaş üretimiyle olan bağlarının önemi de belirginleşmektedir. Bu bağlamda haşhaşın don, kuraklık, aşırı sıcaklar gibi olumsuz etkenlere karşı duyarlı olduğu göz önüne alınmalıdır.
Türkiye’de opiat üretimi TMO’ya bağlı olarak 1981’de, Bolvadin’de kurulan Afyon Alkaloidleri Fabrikasında (AAF) yapılmaktadır. AAF 20.000 ton yıllık işleme kapasitesiyle alanında dünyanın en büyük fabrikasıdır. Ülkemiz dünya yasal uyuşturucu madde tüketiminin yaklaşık % 30’unu karşılayabilecek düzeydedir. Haşhaş kapsülünden üretilen morfin ve türevleri ile haşhaş tohumunun ihracatından yıllık ortalama 80 Milyon US$ dolayında döviz girdisi sağlanmaktadır.
Bu yazıda sınırlı bir bölümü sunulan haşhaş üretimine ilişkin bilgilerden hareketle; Türkiye’nin söz konusu alanda verimliliği artırma çabalarını yoğunlaştırmasının, yerli ilaç sanayinin güçlendirilmesinin, opiat üretimini güvence altına alacak haşhaş üretim koşul ve yöntemlerinin oluşturulmasının gerekli, giderek zorunlu olduğu belirtilmelidir.
Kaynaklar
1) Altındal, Aytunç, “Haşhaş ve Emperyalizm”, Yeni Avrasya Yayınları, 2003.
2) “INCB Narcotic Drugs Report 2013”, United Nations, International Narcotics Control Board, New York, 2014.
3) Songar, Ayhan, “Haşhaş Meselesi ve Türkiye”, Hareket Yayınları, 1974.