Ana Sayfa 132. Sayı Bir grup aydın tartışıyor: Kültür

Bir grup aydın tartışıyor: Kültür

281

Edge.org adresimde mukim Edge, John Brockman ve bir grup biliminsanının 1981 yılında oluşturduğu The Reality Club adlı oluşumunun uzantısı. “Yeryüzü bilgisinin sınırlarına ulaşmak amacıyla, dönemin en rafine beyinlerini bir odada toplayıp kendilerine sordukları soruları birbirlerine sormalarını” sağlamak amacıyla yola çıkan Edge, kendini Royal Society’nin öncülü Invisible College’a benzetiyor. Özellikle geleneksel bilim dalları ile toplumbilimleri arasında bir köprü kurma amacını taşıyan bu gayri resmi oluşum, bilimadamlarının yanısıra teknoloji dünyasının “digerati”lerini ve vizyonerlerini de içine katarak geniş tartışmalar yürütüyor. “Üçüncü kültür” adını verdiği bu ortam içinde “kim ve ne olduğumuzu yeniden tanımlayan, geleneksel aydının yerini alacak” yeni bir aydın tipi yaratmak gibi bir misyon tanımlıyor kendisine Edge. Ölçeksel olarak sanayi devrimini kat be kat aşan günümüzün teknoloji devriminin bugün ve gelecekte ne etkiler yaratacağını bizzat bugünün içinden tartışan beyinlerin buluşma noktası diyebiliriz Edge için. Daha önce tanışmadıysanız edge.org ile tanışmanın tam zamanıdır. Edge’i kısaca anlattıktan sonra, sadede yani elimizdeki kitaba gelebiliriz. Bu kitap, Edge serisinin bir ürünü. Dolayısıyla kitaptaki makalelerin ve yazar kadrosunun çeşitliliğini Edge’in temel özelliklerini hesaba katarak düşünmemiz gerekiyor.

Kültür gibi geniş bir kavram etrafında farklı noktalara odaklanan makalelerin ortak noktası günümüzün teknoloji devrimini henüz yaşarken yorumlamaya çalışmaları ve radikal bir değişimden geçen toplumu anlayabilmek, yorumlayabilmek adına farklı yaklaşımlar getirmeye çalışması. Bu yazıların yanıtlar sunmak yerine doğru soruları sormakla meşgul oldukları söylenebilir ama kitabın tamamına hakim bakışaçısının Daniel C. Dennett imzalı Kültürün Evrimi adlı ilk makalede özetlendiği söylenebilir. Kültürü bir toplumbilim kavramı olmanın ötesinde, Darwinist bir yaklaşımla ve Richard Dawkins menşeli mem kavramı üzerinden tanımlayan bu makale, bize kültürün de tıpkı DNA gibi nesilden nesile somut örüntüler halinde aktarılışını açıklayan düşünce modellerinin çerçevesini çiziyor. Bu bakışaçısı biyoloji ile toplumbilimler arasındaki çizginin hiç de sanıldığı kadar keskin olmadığı cesur yeni bir dünya tasviri çiziyor. Kitaptaki birçok makalenin de bu yolu izlediği ve genelde anlatı olarak, toplumbilim yöntemleriyle yorumlanan birçok kavramın bilimsel, ampirik bir ışık altında yeniden yorumlanabileceğinin ipuçlarını verdiği söylenebilir.

Tüfek, Mikrop ve Çelik kitabının yazarı Jared Diamond’ın, toplumların karar almadaki kör noktalarını farklı sebepleriyle listeleyen Bazı Toplumlar Niçin Felaket Getiren Kararlar Alırlar? başlıklı yazısı ve sanatın evrensel değerlerinin ipuçlarını Darwin üzerinden arayan Denis Dutton’ın Sanat ve İnsan Gerçeği adlı yazısı kitabın ağır toplarından sayılabilir. Diğer yandan Silikon Vadisinin popüler vizyonerlerinden Jaron Lanier’in internetin temel motorlarından biri olan kolektivist üretimi kavramına karşı şeytanın avukatlığını yapan yazısı ve hemen akabinde bu yazı dolayısıyla birçok isimle devam eden tartışma, teknolojinin toplumsal çıktılarıyla ilgili kafa açıcı örnekler. Benzeri bir şekilde Dijital Güç ve Hoşnutsuzlukları başlıklı Evgeny Morozov ve Clay Shirky arasındaki sohbet de Facebook, Twitter, Google gibi günümüzün popüler internet mecraları üzerinden iktidar ilişkilerini sorguluyor.

Kitaptaki makaleleri arka arkaya (ya da yan yana) koyduğunuzda ortaya çıkan bakışaçısına tekrar değinmemiz gerekiyor. Bilim ile toplumbilim arasındaki çizginin silinmesiyle ortaya çıkan düşünme biçimleri genelde fikir cimnastiği olarak tezahür ediyor etrafta. Bu türde birçok kitaba rastlamak mümkün. Dahası bu sınırın flulaştığı yerde New Age fikirlerinin havada uçuşmaya başladığına da bolca şahit oluyoruz. Farklı düşünce modellerinden ve bilim dallarından kasti biçimde dağınık alıntılar yaparak büyük çıkarımlara ulaşmak oldukça popüler bir yaklaşım. Bu kitap ise, tıpkı Edge’ten bahsederken özetlediğimiz gibi asri rönesans adamlarının elinden çıkmış makalelerinden oluşuyor. Bu açıdan kitabın en bahtsız yanının kapağı olduğu söylenebilir. “Bir kitabı kapağıyla yargılamayın” sözü sanki bu kitap için söylenmiş gibi. Stonehenge’in arka fonunda göklere yükselen fütüristik kent imgesi ilk anda elinizde New Age fikirlere fütursuzca yelken açmış bir kitap izlenimi uyandırıyor. Sakın aldanmayınız!

Önde Gelen Bilim İnsanları Toplum, Sanat, iktidar ve Teknolojiyi Tartışıyor

Editör: John Brockman

Alfa Bilim Kitapları, 2013

Önceki İçerikJosephus Problemi
Sonraki İçerikKitapçı Rafı – 132