Ana Sayfa Bilim Gündemi Müziğe neden ayağımızla eşlik ederiz?

Müziğe neden ayağımızla eşlik ederiz?

291

Journal of New Music Research’te Oslo Üniversitesi’nden Prof. Rolf Inge Godøy ve çalışma arkadaşlarının yakın zamanda yayımladığı bir makalede, müzik ve vücut hareketleri arasındaki ilişkinin ardındaki teori araştırıldı.

Daha önceki çalışmalar insanların müzik dinlerken ses ile vücut hareketleri arasındaki benzerliği algılamaya yatkın olduğunu göstermişti. Motor konuşma algısı teorisi, benzerlik ilişkileri kurulmasının insanın kavrama yetisinde yattığını iddia ediyor. Bu teoriye göre, bir şeyi algılamak için, işlenmeye çalışılan bilginin duyusal etkileri aktif bir şekilde hareketlerle taklit edilmeli. Bu nedenle, müzik dinlerken insanlar zihnen sesi ürettiğine inandıkları hareketleri vücutlarıyla taklit ederler. Müzik deneyimimiz, vücut hareketimizin bir zihin imgesi oluşturmasına yol açar.

Prof. Godøy’a göre, müzikle ilgili hareketler, sesi yaratan ve eşlik edenler, beynimizde bir iz bırakır ve bir çeşit, müziğin göze çarpan özellikleriyle yakından bağlantılı bir şekil sunma olarak değerlendirilebilir. Buradaki temel düşünce, ses üreten imgelerin ve sesle ilgili hareketlerin müzik dinlerken ve müzikal imgelemlerde tekrar yaratılması. Bu nedenle motor teorisi, ses ve müzik dinlerken yapılan vücut hareketleri arasındaki benzerlikler için bir temel olabilir.

Ses ve hareketler arasındaki bağlantı açıkça gözlemlenmiş olmasına rağmen, araştırmacılar daha sistematik bilgilerin gerektiğini söylüyor. Bu aşamaya gelebilmek için biliminsanları ses takibi deneyi gibi insanların farklı seslere verdikleri jestleri tanımlamaya yönelik çok çeşitli araştırma teknikleri tasarlıyor. Bu deneyde, katılımcılara müzikal kaliteleri ve perdeleri değişen üç saniyelik sesler çalındı ve sesleri havada bir hareket yakalama teknolojisi ile işaretlemeleri istendi. Katılımcıların jestlerinde büyük oranda benzerlik görüldü, özellikle ellerinin dik konumu ile sesin perdeleri arasında.

Genelde, ritim ve yapı gibi ses özellikleri hareketle güçlü bir şekilde bağlantılı bulunurken ses uyumsuzluğunun ses ve hareket ilişkisine daha az bağlı olduğu bulundu. Sonuç olarak yazarlar gelecekte ses-hareket benzerliği ile ilgili tüm müzikal deneyimleri de kapsayan daha geniş istatistiksel verilere odaklanmak istiyor.

Çeviren: Nazlı Turan

Boğaziçi Üniv. Makine Mühendisliği Böl. YL

 

Kaynak: https://www.sciencedaily.com/releases/2016/07/160708082033.htm

Önceki İçerikÇin’in Ay üzerinde çalışma yapan uzay sondası çalışma saati rekoru kırdı
Sonraki İçerikTekeşliliğin evrimi cinsel yolla bulaşan hastalıklarla mı ilgili?