Ana Sayfa Bilim Gündemi Biliminsanları Pokémon go fanatiklerini yeni türleri gözden kaçırmamaya teşvik ediyor

Biliminsanları Pokémon go fanatiklerini yeni türleri gözden kaçırmamaya teşvik ediyor

129

Pokémon’un taksonomiye kazandırabilecekleri…

Birbirine geçmiş iki dünya: Pokémon’un arttırılmış gerçekliği, gerçek hayatta da yeni türlerin keşfedilmesini sağlayabilir mi?

Milyonlarca insan geride bıraktığımız ayların neredeyse tamamını yürüyerek geçirdi. Görünüşte, Pokémon Go’nun “arttırılmış gerçeklik” dünyasında çevrimiçi olarak “yaratıklar” yakalayıp oyunda ilerlemeye çalışıyorlardı. Ancak oyuncular akıllı telefonlarıyla mahalleden mahalleye, parklarda, hatta kimi zaman yüksek hızlı tren raylarında dolanıp dururken bazı gerçek vahşi hayvanların da yerlerini tespit edebiliyorlar.

Biliminsanları ve çevre korumacılar, toplumun normalde karanlık odalarında konsol oyunları oynamakla meşgul olan kısmına ulaşmak için ellerine geçen bu eşsiz fırsatı kaçırmayarak bütün Pokémon eğitmenlerini gördükleri gerçek canlıların basit bir fotoğrafını çekip paylaşmaları yönünde teşvik ediyor. Asıl soru şu: Acaba bu oyun sayesinde ne kadar sürede yeni bir tür keşfedilecek?

Başarının yüzde 90’ının alınteri olduğu ve dünya çapında milyonlarca oyuncunun kenarda köşede, çalılıklarda Pokémon ararken epey terlediği göz önünde bulundurulursa, bu hiç de öyle imkânsız değil. Görevleri gereği her Pokémon eğitmeni çok büyük olasılıkla yanında yüksek çözünürlüklü bir kamera da taşıyor. Üstelik bu yılın başlarında buna benzer bir vaka yaşanmıştı: Biliminsanları, Filipinler’de Arulenus miae adı verilen, yeni bir cüce şeytan çekirgesi (pygmy devil grasshopper) türünün, araştırmacılardan birinin Facebook fotoğraflarından birinde kendisine tanıdık görünmeyen bir böcek türünü tespit etmesiyle keşfedildiğini açıklamışlardı  (J. Skejo and J. H. S. Caballero Zootaxa 4067, 383–393; 2016).

Pokémon Go oyuncuları, dikkatli olun. Evee, Pidgey gibi adları olan hayali yaratıkların dünyasını fethetmek ile Uluslararası Zoolojik Adlandırma Kodunun tarihi karmaşıklığına dahil olmak arasında dağlar kadar fark var. Diyelim ki daha önceden gerçekten bilim camiasının haberdar olmadığı bir canlının fotoğrafını çekmeyi başardınız; o zaman ne olacak? İşte o zaman,  bırakın Nature* size yol göstersin.

Önce iyi haber; Kod (Twitter’da çok fazla karakter harcamamak için adını Kod olarak kısaltacağız) an itibariyle resmi olarak güncel ve eskiden olduğu gibi sizin doğumunuzdan önce popüler olup sonradan ölüp gitmiş olan ağaçlara göbekten bağlı değil. Gelenekselcilerin tüm yakınmalarına rağmen 2012 yılında, Kod’un belirlenmesinden sorumlu olan Uluslararası Zoolojik Adlandırma Komisyonu, internet basınını da tanımaya karar verdi. Dolayısıyla, bir türün yalnızca basılı akademik dergilerde resmi olarak adlandırılabileceği yönündeki kuralını esnetmiş oldu.

Ancak bir de kötü haberimiz var -eğer gördüğünüz değişik kelebeğin, kuşun ya da suaygırının fotoğrafı, internette gezinen arkadaş canlısı bir biyoloğa göre yeni bir türün kanıtı olabilecek nitelikteyse, çok büyük ihtimalle geri dönüp o hayvanı yakalamanız (hatta laf aramızda öldürmeniz bile) gerekir.

Bunun çok zor olduğunu düşünüyorsanız, bazı (çok değil ama bazı) zoologların da sizinle aynı fikirde olduğunu bilmenizde yarar var. Bu için gereken nedir? Çoğu biyoloğa göre cevap hâlâ taze bir ceset. Geçen yıl Güney Afrika’da yakalayıp fotoğrafladıkları bir bombyliid’i (arı sineği türünü) tespit edip adlandırmaya çalışan iki biliminsanının hikâyesi de bu önermeyi destekliyor. Düzenlemelere göre resmi bir taksonomik adlandırma için holotip adı verilen bir referans örneğinin tedarik edilmesi zorunlu. Felaket! Sinek, öldürülüp listelerde ölümsüzleştirilemeden (!) kaçıvermiş. Tekrardan sineğin peşine düşmeye pek istekli olmayan küstah ikili de çoktan uçup gitmiş olan arı sineğinin yerine yalnızca çekmiş oldukları fotoğrafları kanıt olarak göstermekle yetinmiş (S. A. Marshall and N. L. Evenhuis ZooKeys 525, 117–127; 2015).

Biliminsanları “dijital toplayıcılar”ın sayıları hızla artan örnek toplayıcıları olduğu yönünde uyarıda bulundular. Ayrıca yeni çevre koruma düzenlemeleri de gerçek tür örneklerinin toplanmasını ve taşınmasını zorlaştırıyor. Biyoçeşitlilik topluluğunun da zamanın akışını yakalayabilmesi ve “öldürülüp muhafaza edilmiş örnekler olmadan tanınan taksonların hızla artan sayısına adapte olmaları gerektiği”ni söylüyorlar. Pek inandırıcı olmasa da yüksek çözünürlüklü fotoğrafların “çoğunlukla usulüne uygun bir tanımlama için yeterli kanıt barındırdığını” iddia ediyorlar.

Fakat kural kuraldır; kimi zaman kural haline gelmiş olmasının iyi nedenleri de vardır. Geçtiğimiz ay da dünyanın dört bir yanından gelen biyologlar bir ton karınca gibi bu fikrin üzerine çullandı. Bir fotoğrafı dürtmek ya da çevirmek mümkün değildir. Deponun bir yerlerinden bulunup çıkarılıp arka bacaklarını nazikçe gerdirmek de söz konusu olamaz. Üreme organları yeniden değerlendirilemez. Başka bir deyişle, bir fotoğraf üzerinde bilimsel işlemler yapılamaz; en azından usulüne uygun, doğrulanabilecek, yeniden üretilebilecek ve üzerinde oynama yapılabilecek işlemler. Raporun sonucu ise şöyle: “Uluslararası Zoolojik Adlandırma Kodu’nun ruhuna ve özüne yalnızca bir fotoğrafa göre yapılan tarifle kasıtlı olarak karşı gelinmiştir.”  (D. S. Amorim et al.Zootaxa 4137, 121–128; 2016)

Hem suaygırları o kadar da hızlı koşmuyorlar, yakalaması o kadar da zor olamaz. Diyelim ki cesur Pokémon Go oyuncumuzun elinde gerçekten de yeni bir tür var; hem de yalnızca bir fotoğraftan ibaret değil. Tabii ki bilmek istedikleri ilk şey bu türe annelerinin adını verip veremeyecekleri. Bu noktada zoologlar dikkate değer ölçüde rahatlar. Gezegenlerin, kimyasal elementlerin ve insanlarda görülen hastalıkların aksine konu doğal yaşam olunca hemen hemen her şey kabul görüyor. (Nitekim Dick Cheney, George W. Bush ve Donald Rumsfeld’in her biri, ayrı birer cıvık mantar kınkanatlısı –Agathidium– ile aynı adı taşıyorlar). Yine de gözünüz açık olsun; göreceği ilgi idolünüzün ya da kahramanınızın çok da hoşuna gitmeyebilir.

 

DİPNOT

1) Haberin kaynağı olan derginin “doğa” anlamına gelen adı kullanılarak kelime oyunu yapılmış.

 

Kaynak: http://www.nature.com/news/gotta-name-them-all-how-pok%C3%A9mon-can-transform-taxonomy-1.20275

(Nature 535, 323-324 (21 Temmuz 2016) ˡdoi:10.1038/535323b)

 

Önceki İçerikGalaksiler yıldız üretmeyi neden durduruyor?
Sonraki İçerikBaşkalarına yardım etmek bizi “biraz daha” mutlu yapıyor