Ana Sayfa 157. Sayı Sinestezinin yeni bir biçimi tanımlandı: Hareketleri duymak!

Sinestezinin yeni bir biçimi tanımlandı: Hareketleri duymak!

472

Dünya genelinde yetişkin nüfusun yaklaşık olarak yüzde 4,4’ü sinestezi olarak bilinen, beynin duyusal bilgileri karıştırmasına neden olan, kokuları seslere veya numaralara ve kelimeleri tatlara veya renklere dönüştüren ender bir durumu deneyimlemektedir.

Fakat biliminsanları, çok daha yaygın olarak görülen belirli bir sinestezi türünü keşfetmiş olabilir. Bir deney sırasında, beş katılımcıdan birinin hareketleri “duyabildikleri” ve bunun onlara yanıp sönen ışıkların yanma sönme örüntülerini tanımlama yeteneği verdiği anlaşılmıştır.

Sinestezi nadir bir durum olsa da, bir duyunun veya bir duyu yolunun, ikinci bir duyu yolu tarafından otomatik olarak uyarıldığı kapsamlı bir nörolojik fenomendir. Dolayısıyla, sinestezisi olan biri biftek tadarken, “pencere” kelimesini görebilir; bir başkası ise mavi rengi her görüşünde belirli bir müzikal notayı duyabilir. Beynin nasıl bir bağlantı ağı kurduğuna bağlı olarak, duyusal girdinin her türü birbirine karışabilmektedir. Ve şimdi, o tuhaf, yaşamı değiştiren fenomenler, sinestezinin tek biçimi olmayabilir gibi görünüyor; bunlar sadece en belirgin olanları olabilir.

City, Londra Üniversitesi’nden araştırmacılar tarafından yapılan yeni bir araştırmada, bu nörolojik karışıklığın birçoğumuzun duyusal bağlarının kesişmesine neden olabileceği öne sürülüyor, ancak bu çok ince bir şekilde oluyor, bizler farkına bile varmıyoruz.

Bilişsel nörolog ve araştırmanın yöneticisi Elliot Freeman, bu durumu The Guardian’dan Hannah Devlin’e “Birçoğumuzun farkına bile varmadığımız duyulara sahip olmamız durumu yaygındır” şeklinde açıklıyor.

Freeman kimi insanlarda birtakım iç seslerin hareket görüşlerine eşlik ettiği izlenimini veren bir fenomeni araştırmaya karar veriyor. Yani eğer siz mükemmel derecede sessiz dönen bir vantilatörü izliyorsanız, beyniniz kendi başına çok ince bir vınlama sesi üretebilir veya bilgisayar ekranında çok hızlı hareket eden dairelere ince bir ıslık sesi eşlik edebilir.

Duyma-hareket sinestezisi olan biriyle bilimsel literatürde daha önce yalnızca bir kez karşılaşılmıştır, bu yüzden Freeman ve ekibi, aynı etkiyi tekrar elde edip edemeyeceklerini görmek için 40 kişilik bir katılımcı grubu topladı.

Katılımcılardan, biri farklı dizilimleri olan işitsel sinyallerden ve diğeri de yanıp sönen ışıklardan oluşan örüntüler olmak üzere iki tür Mors alfabesi benzeri klibi izlemeleri ve dinlemeleri istenmiştir.

Önce, çiftler halinde gelen yanıp sönen ışıklardan oluşan bir klip serisini izlemeleri istenmiştir. Her bir çifti karşılaştırmaları ve modellerin aynı mı, yoksa farklı mı olduğunu tanımlamaları gerekmektedir.  Katılımcılardan özellikle yanıp sönen ışıklara eşlik eden sesler duyduklarında belirtmeleri ve bu duydukları sesin ne tür bir ses olduğu üzerine fikir yürütmeleri istenmiştir.

Araştırmacılar, katılımcıların yüzde 22’sinin ışıkları izlerken sesler duymalarını ve buna bağlı olarak örüntüleri tanımlamadaki başarılarını şaşkınlıkla karşılamıştır. “Bulgularıma göre iki tür insan var,” diyor Freeman, “Bunlar sesleri kasten üretenler ve üretmeyi denemeksizin zaten içsel seslere sahip olanlar.”

Araştırmacılar, ışığın hareketini “duyma” ve dizilimleri tam olarak tanımlama arasında bir bağlantının varlığını desteklemektedir, çünkü beyin görsel sinyalleri sesler olarak yeniden kodladığında, bu, katılımcılara ritmi takip etmeleri konusunda ilave bilgi sağlamaktadır.

Devamında, katılımcılardan sönük işitsel sinyallerin örüntüleriyle beraber klip çiftlerini dinlemeleri ve yeniden nelerin aynı, nelerin farklı olduğunu tanımlamaları istenmiştir.

Fakat bazıları, uyuşumsuz ışık çakmalarının eşlik ettiği bazı düğüm noktalarıyken, bazıları da değildi. Araştırmacılar, ilk deneyde hareketi duyanların -ve ışık örüntülerini tanımlamada daha iyi performans sergileyenlerin- alakasız ışık parlamaları ile beraber işitsel sinyaller gördüklerinde aslında ortalamadan daha kötü performans gösterdiklerini buldu.

Bu aşamada, bunun neden böyle olduğu belirsizdir; ancak bunun nedeni ilk deneyin sonuçlarında aranabilir. İlk deneyde daha fazla bilgi yarar sağlıyordu, fakat ikinci deneyde bu bilgiler dikkat dağıtıcı hale geldi.

Bunun inanılmaz derecede küçük bir örnek grup olduğunu belirtmek gerek. Aramızdan kaç kişinin bu tip bir durumu deneyimlemiş olabileceğini bulmak söz konusu olduğunda, bu deneyin sonuçlarının ne olacağı belirsizdir. Benzer eğilimlerin daha geniş, daha çeşitli katılımcı gruplarında yer alıp almayacağını görmek için daha fazla çalışma yapılması ve içsel olarak üretilen sesler söz konusu olduğunda kişisel raporlamanın sınırlandırılmasına yönelik tedbirlerin alınması gerekmektedir.

Ancak daha fazla çalışma ile beraber, insan beyninin birden fazla duyusal ipuçlarını nasıl bağladığını ve ayırdığını ve gerçekte orada bulunmayan şeyleri görmesini, duymasını, koklamasını ve hissettirmesini sağlayan sinirsel süreçleri daha iyi anlayabiliriz.

Freeman “Sonuçlara göre, diğer sinestezi türleri ile karşılaştırıldığında çok daha yaygın olduğu görülen bu “duyma-hareket” fenomeni, görüntü ve ses arasındaki doğal bağlantının kuvvetinden ötürü meydana geliyor olabilir” diyor. Çalışma Consciousness and Cognition dergisinde yayımlanmıştır.

Aşağıdaki adreste bulunan videoda, duyma-hareket sinestezisi olan ve olmayan kişiler için hareketin nasıl gerçekleştiği anlatılıyor:

Kendinizi denemek için aşağıdaki videoyu kullanabilirsiniz. Eğer ışıklar bir sırada yanıp sönerse, örüntüleri tanımlamak ne kadar kolay olurdu?

https://youtu.be/LSqeJk2XWXI 

KaynakScıence Alert
Önceki İçerikBazı insanlar neden dans edemez?
Sonraki İçerikCansızdan canlıya geçişi RNA ribozime mi borçluyuz?