Ana Sayfa 159. Sayı 13 binyıllık iskelette diş dolgusu!

13 binyıllık iskelette diş dolgusu!

420

Elindeki diş matkabıyla ağzınıza doğru yaklaşmakta olan hekiminizi görür görmez çekinebilirsiniz; fakat bu işlem için bir taş alet kullanmadığından ötürü ona şükran duymalısınız.

İşte bu bizlere, binlerce yıl önce hayli gelişmiş bir diş bakımının neye benzediği hakkında fikir vermekte. Arkeolojik yerleşmelerde dişler üzerine yürütülen çalışmalar gösteriyor ki; prehistorik insanlar, diş problemlerinin üstesinden çeşitli pratik çözümlerle gelmekteydiler: Örneğin çürük dişler delinmiş, diş tacında (kron) meydana gelen yarıklar balmumuyla kapatılmış, kürdan yardımıyla diş eti iltihaplarıyla çürümüş dişler çıkartılarak rahatlama sağlanmıştır.

Geçtiğimiz günlerde çıkan bir rapora göre araştırmacılar, İtalya’daki bir buz çağı yerleşiminde, belki de şimdiye kadar bilinen en eski diş dolgusu örneğini keşfettiklerini duyurdular. Arkeologlar, Kuzey İtalya’daki Lucca yakınlarında bulunan Riparo Fredian’da, bundan 13.000 yıl kadar önce yaşamış birinin iskelet kalıntılarını ortaya çıkardılar. Bireyin her iki ön dişinde de (üst merkezi ön kesiciler) yüzeyden itibaren pulpa odacığına dek inen derinlikte büyük delikler bulunmaktadır.

Araştırmacılara göre bu dişler belki de bilinen en eski dolguörneğini taşımakta. © Stefano Benazzi

Biliminsanları, diş deliklerindeki yatay çizgileri yakın zamanda analiz etti ve mevcut izlerin, büyük olasılıkla elde taşınabilen bir aletin sıyırma ve kanırtma hareketleriyle oluştuğu sonucuna vardı. Bu buz çağı insanı muhtemelen çürümüş veya iltihaplanmış dişözü (pulpa) ağrısından şikâyetçiydi. American Journal of Physical Anthropology’nin çevrimiçi sürümünde 27 Mart’ta yayımlanan çalışmaya göre, bu acıyı dindirmek isteyenler; çürümüş dokuları bilinçli bir şekilde çıkartarak, diş kovuğunu bu süreçte genişletmiş olabilir.

Ancak sözü edilen dental uygulama henüz sonlanmamıştır. Biliminsanları, diş kovuklarının içerisinde rastladıkları katran benzeri yersakızı kalıntılarının, antiseptik özelliği nedeniyle ya da dolgu malzemesi olarak kullanılmış olabileceğini düşünmektedir.

Arizona Devlet Üniversitesi İnsanın Kökenleri Enstitüsü’nde post-doktora araştırmacısı olan Alejandra Ortiz, bahsi geçen çalışmaya dahil olmamakla birlikte, yazarların hipotezini son derece inandırıcı bulduğunu ekliyor. Live Science’e konuşan Ortiz: “Şimdiye kadar bilinen en erken dolgu işlemine dair tek kanıt, Slovenya’da bulunmuş olan 6500 yıllık bir insan dişiydi. Bu yeni bulgu, modern karbonhidrat zengini diyet nedeniyle artan diş çürükleri öncesinde ağız sağlığına verilen önemi gösterir” yorumunu yapıyor.

Diş kovuklarındaki yatay hatların analiz edilmesiyle, bu izlerin aslında elde taşınabilen bir aletin sıyırma ve kanırtma hareketlerinden kaynaklandığı sonucuna ulaşılmıştır. © Stefano Benazzi

Çalışmanın ortak yazarı, Bologna Üniversitesi’nde görevli arkeolog Benazzi ise; önceki buluntuya yakın bir yerleşmede belgelenen daha erken paleo-dental bir örnekten bahsediyor. Kuzey İtalya Villabruna’daki 14.000 yıl öncesine giden bu örneği, Benazzi ve çalışma arkadaşları birkaç yıl önce incelemişler. Her ne kadar Villabruna’dan gelen diş oyulmuş olsa da doldurulmadığı anlaşılmaktadır. Benazzi Live Science’e verdiği demeçte, Villabruna ve Riparo Fredian örneklerini bu dönemde bir şeylerin değiştiğine kanıt olarak gösteriyor.. Araştırmacılar, üst paleolitik dönemin sonlarına doğru yaşamış bazı topluklarda, başta çürük gibi diş hastalıklarının arttığını; bunun da diyet, gıda işleme veya kültürel değişikliklerle ilişkili olabileceğini düşündüren kanıtlara sahiplerdir. Benazzi bu yorumuna ek olarak, “Açıkçası kesin bir yargıda bulunamıyoruz. Bazı topluluklarda artan diş hastalıkları muhtemelen tedavisini de beraberinde getirdi”diye düşüncesini ileri sürüyor.

İleri okuma: Oxilia, G. et al., “The dawn of dentistry in the late upper Paleolithic: An early case of pathological intervention at Riparo Fredian”, American Journal of Physical Anthropology 2017, s. 1-16; DOI: https://doi.org/10.1002/ajpa.23216.

KaynakLıve Scıence
Önceki İçerikBeyin görüntüleme ile davranış eğilimlerinin tespiti
Sonraki İçerikDepresyon hafıza kaybında etkili