Neandertaller, çevrelerinde ulaşabilir besinleri yedi ve bu topluluklar arasında belirgin farklı diyetlere yol açtı.
Kuzey İspanya’daki El Sidrón Mağarası’nın Neandertalleri sert yaşam koşullarında yaşadı. Ama yaklaşık 50.000 yıl önce tükenmelerinden önce, mantar, yosun ve çam fıstığı yediler. Bir birey, rahatsızlıklarını tedavi etmek için bitkiler ve küf bile kullanmış olabilir. Bu mahrem portre, beş Neandertal’e ait sertleşmiş diş plakasından yapılan DNA analizinde ortaya çıktı.(1)
Çalışma aynı zamanda yok olan bir hominin türünden ilk mikrobiyomu yeniden oluşturuyor ve insanlarla Neandertaller arasındaki samimiyete (belki de öpüşmeye) işaret ediyor. Avustralya’nın Adelaide Üniversitesi’nde paleomikrobiyolog olan çalışmanın yöneticisi Laura Weyrich, “Çalışma gerçekten farklı bir resim çiziyor; gerçekten kimler olduklarını, neredeyse kişiliklerini ortaya çıkarıyor” diyor.
Almanya-Jena’daki Max Planck Enstitüsü’nde İnsan Tarihi Bilimi alanında çalışan Christina Warinner, ekibin mikrobiyomu yeniden yapılandırmasını övüyor. Neandertallerin ağzının günümüzde nadir bulunan mikroplar tarafından kolonize edildiği gerçeğine dayanarak “İnsan mikrobiyomunun yüzeyini kazımaya başladık” diyor.
Ortak yazarlar Adelaide Üniversitesi’nden Alan Cooper ve Liverpool Üniversitesi’nden Keith Dobney, ilk olarak, 20 yılı aşkın bir süredir insanoğlunun dişlerinde kalsifiye plak tabakasından (diştaşı olarak da bilinir) DNA dizilimi yapmaya çalıştı. Çift, geçmişteki diyet ve hastalıklar hakkında bilgi edinmeyi umuyordu, ancak bulaşma izleri, antik mikropları ve gıdaları tespit etme girişimlerini bulanıklaştırdı.
Ancak antik DNA analizinde yapılan iyileştirmeler, bu iz sekanslarının tanımlanmasına ve eski plak araştırmalarına ışık tutulmasına olanak sağladı.
Yünlü gergedan
2013’te yapılan bir çalışmada, Cooper liderliğindeki bir ekip, yaklaşık 10.000 yıl önce yerleşik tarımın gelişmesi nedeniyle nişasta tüketimindeki büyük artış ve 19. yüzyıl Sanayi Devrimi sırasında, işlenmiş un ve şekerin de girmesiyle oluşan insan diyetindeki büyük değişikliklerle birlikte, ağız mikrobiyomunda gerçekleşen altüst oluşları ortaya çıkarmak için, korunmuş plakları diziledi.(2)
Weyrich’in ekibi, El Sidrón ve Belçika’daki Spy Mağarası’ndan gelen Neandertal plak DNA’larını karşılaştırdı. Analiz, Spy sakinlerinin yünlü gergedan ve yabani koyunları tüketirken, El Sidrón’dakilerin bitkileri tükettiğini ortaya çıkardı. Her ikisi de mantar yemişti.
Bununla birlikte, Almanya, Tübingen Üniversitesi’nden bir paleobiyolog olan Hervé Bocherens, plaklardaki DNA’nın yemekleri ve beslenme farklılıklarını tanımladığından emin değil. Bitki ve hayvan DNA’sı veritabanları, Neandertallerin yemiş olabileceği soyu tükenmiş türlerden yoksun olabilir ve daha önceki çalışmalar, her iki grubun da et yediğini desteklemektedir. Bocherens, “Şu anda, sonucun sağlıklı olduğunu düşünmüyorum” diyor.
Tükrükteki değişim
El Sidrón Neandertal’leri muhtemelen bitkileri ilaç tedavisi için kullandılar. Kısmen salisilikasit içeren, aspirinde tarihsel olarak kullanılan kavak ağacının DNA’sına ve bir kişinin dişinde penisilyum küfüne (penisilin kaynağı) rastlandı. Weyrich, Neandertallerin, Enterocytozoon bieneusi bakterisinin neden olduğu görünür bir diş absesi ve mide enfeksiyonunu tedavi etmeye çalıştıklarından şüpheleniyor.
Methanobrevibacter oralis adlı bir mikropun genetik kanıtı, başka bir bakış açısı sunuyor; çünkü aynı zamanda modern insanların ağzında bulunuyor. Genom karşılaştırmaları, mikrobun modern soyunun, ev sahiplerinin son ortak atasından yüz binlerce yıl sonra Neandertal’den ayrıldığını gösteriyor. Bu durum, archabacterium’un insan ve Neandertal arasında iletildiğine işaret ediyor. “Türler arasında tükürük değiştiriyorsanız, öpüşme ya da en azından gıda paylaşımı söz konusudur” diyor Weyrich. “Bu, aralarındaki etkileşimlerin hiç kimsenin hayal etmediği kadar dostça ve çok daha samimi olduğunu göstermektedir.”
Dipnotlar
1) Weyrich, L. S. et al., Nature http://dx.doi.org/10.1038/nature21674 (2017).
2) Adler, C. J. et al., Nature Genet. 45, 450–455 (2013).
Dergi Referansı: Nature 543, 163 (09 March 2017) doi:10.1038/543163a