Ana Sayfa 22. Sayı Yitirdiğimiz hocaların hocası büyük arkeolog Prof. Dr. Tahsin Özgüç

Yitirdiğimiz hocaların hocası büyük arkeolog Prof. Dr. Tahsin Özgüç

2101
Prof. Dr. Tahsin Özgüç (1916-2005)

1943 yılı, Ankara III. Türk Tarih Kongresi… Ben, arkeoloji bölümünden yeni mezun bir doktora adayıyım ve katıldığım ilk kongre. Birçok önemli, yaşı oldukça ilerlemiş, saygın arkeolog ve tarihçi arasında, birbirinden hiç ayrılmayan iki genç ve güzel insan, çiçek gibi … dikkatimi çekiyor. Sevgili Hocam, Profesör Arif Müfit Mansel’e soruyorum: “Kim bu gençler, herhalde arkeologlar?” Hocam kendine has konuşma tarzıyla, “O… Onlar geleceğin ünlü arkeologları olacaklar… Nimet Dinçer ve Tahsin Özgüç, nişanlılar, Ankara’da yetişen ilk arkeologlar, Ankara Üniversitesi Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesi’nde, Atatürk feyziyle okudular” diyor.

Prof. Dr. Muhibbe Darga

Bu satırları yazacağım hiç mi hiç aklıma gelmezdi. Düşünüyorum yarım yüzyıldan fazla zaman geçmiş… Onları ilk gördüğüm günü, dün gibi anımsıyorum . “Onları” diyorum, ilk gördüğüm gün gibi, hiç ayrılmadılar Nimet Hanım’la Tahsin Bey; Platon’un kalpleri misali, ebedi ayrılık gelinceye kadar…

1943 yılı Kasım ayı, Ankara III. Türk Tarih Kongresi… 2. Dünya Savaşı bütün acımasızlığıyla, vahşetiyle sürmekte… 20 yıllık genç ve zengin olmayan Türkiye Cumhuriyeti tarihe önem veriyor, tarihine ve yurdunun arkeolojine sahip çıkıyor, mütevazı başkenti Ankara’sında kongre düzenliyor. Ben, arkeoloji bölümünden yeni mezun bir doktora adayıyım ve katıldığım ilk kongre. Birçok önemli, yaşı oldukça ilerlemiş, saygın arkeolog ve tarihçi arasında, birbirinden hiç ayrılmayan iki genç ve güzel insan, çiçek gibi … dikkatimi çekiyor. Sevgili Hocam, Profesör Arif Müfit Mansel’e soruyorum: “Kim bu gençler, herhalde arkeologlar?” Hocam kendine has konuşma tarzıyla, “O… Onlar geleceğin ünlü arkeologları olacaklar… Nimet Dinçer ve Tahsin Özgüç, nişanlılar, Ankara’da yetişen ilk arkeologlar (1936- 1940 ), Ankara Üniversitesi Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesi’nde, Atatürk feyziyle okudular”. Sevindim, bilgiyi almış, merakımı yenmiştim. Kongrenin yanılmıyorsam üçüncü günü, merak ve heyecanla Tahsin Özgüç’ün bildirisini dinledim, hayranlık ve gıpta ile… Konusu: “Samsun hafriyatının 1941-1942 yılı neticeleri” (III. Türk Tarih Kongresi bildirileri). O zamanki bilgimle konuyu, kazı buluntularını anlamaya çalışmış, Arif Hoca’ya da birçok sorular sormuştum. Sonraki yıllarda anladım ki, Tahsin Hoca “Karadeniz arkeolojisinin” de öncülüğünü yapmış.

İlk kuşak arkeologlardan

1916 yılında doğan, Prof . Dr. Dr. h. c. mult. Tahsin Özgüç, Türkiye’mizde arkeoloji eğitimi almış ilk kuşak arkeologlardan. Ankara Üniversitesi’nde kurulan Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesi’nde, Arkeoloji Bölümü’ndeki zamanının ünlü hocaları, Prof. Aziz Kansu, Prof. H. H. von der Osten, Prof. B. Landsberger ve H. G. Güterbock’dan dersler görmüş. Arkeoloji eğitimi alırken, Eski Asurca ve Hittitçe’yi de öğrenmiş. Adı geçen hocalarıyla Anadolu’nun dört bucağında, güç koşullarda yaptıkları bilimsel gezilerin önde giden, çalışkan arkeoloğu olmuş. Arkeoloji lisansını başarıyla aldıktan sonra, mezun olduğu bölüme asistan olarak atanarak, parlak kariyerine başlıyor. 1948 yılında habilitasyon tezi olarak sunduğu “Ön Tarih’te Anadolu’da Ölü Gömme Adetleri” konulu teziyle, bilimsel yetkinliğini kanıtlayarak “arkeoloji doçenti” unvanını almış. Bu çalışmasıyla “arkeoloji dünyasında” yerini alan genç Tahsin Özgüç’ün parlak kariyerinde ulaştığı profesör / hocalığıyla (1954), hafirlik ve yöneticilik hayatı da başlamış oluyor.

Prof. Nimet Özgüç

Bu tarihten sonraki yıllarda kendisi gibi akademisyen olan sevgili eşi Nimet Hanım’la, üniversitedeki derslerinden sonra kalan aylarını -yaz tatili dahi yapmadan- bilimsel, sistemli kazılarına adamışlardır. Söz konusu tarihlerde, arkeoloji bilim dünyasında hemen hiç bilinmeyen, Eski Anadolu uygarlıklarının çok önemli kültürlerini ortaya çıkaran kazılarını kısaca dile getirelim.

Kültepe ve yürüttüğü diğer kazılar

Çok az araştırılmış Elbistan (Maraş) Ovası’nda Karahöyük kazısında (1947) çok ilgi çekici arkeolojik buluntularla beraber, muhteşem Luvi resim yazısı / Hitit hiyeroglifleriyle yazılmış taş stel gün ışığına kavuşmuş ve hemen yayımlanmasıyla, arkeoloji ve filoloji uzmanlarına Anadolu tarihi açısından çok önemli bir belge sunulmuştur. Bugün hâlâ filologlar bu stel üzerinde çalışmakta ve yeni görüşler, varsayımlar dile getirmektedir.

Prof. Tahsin Özgüç ve Prof. Nimet Özgüç’ün yıllarca kazılarını birlikte yürüttükleri Kültepe-Kaniş’de bulunmuş çiviyazılı bir tablet.

Tahsin Hoca bu kazıdan bir yıl sonra, 1948 yılında çok büyük bir Anadolu uygarlık merkezi olan Kültepe (Kayseri) kazılarına eşi Nimet Özgüç’le beraber başlamış. Bu yıla kadar, kazı çalışmalarını yetiştirdiği arkeologlarla büyük aşkla, yılmadan, sağlık sorunlarına da aldırmadan sürdürmüştür Tahsin Hoca. Çağının, yani MÖ 2. binyılının ilk yüzyıllarında yerel bir krallık şehri, aynı zamanda çok büyük, faal bir ticaret merkezi Kültepe – Kaniş (Asurca tabletlerdeki eski adı; Boğazköy kökenli Hititçe tabletlerde Neşa), Eski Anadolu’nun ilk çiviyazılı tablet arşivlerinin Kaniş Pazar yeri, eski adıyla Karum’daki tüccar evlerinde gün ışığına çıkarıldığı kazı merkezidir. Tahsin Özgüç Hocamız, arkeoloji dünyasındaki ününü, yarım yüzyıldan fazla sürdürdüğü Kültepe – Kaniş kazılarıyla taçlandırmıştır. Kaniş – Karum’un Asurlu tüccarlarının evlerinde koruduğu, özel arşiv niteliğinde kişisel yazışmaları Eski Asurca yazılmıştır. Çoğu ticari / ekonomik içerikli adı geçen yazılı tabletlerin adedi 25 bine ulaşmıştır bugün. Kazının ilk yıllarında yüzlerce bulunan bu tabletlerin okunmasını ve yayımlanması görevini üstlenen, Tahsin Hoca’nın Dil, Tarih ve Coğrafya Fakültesi’nde beraber eğitim aldığı, Kültepe misyonunun iki yetenekli filologu Prof. K. Balkan ve Prof. E. Bilgiç Hocalardı. Ne yazık ki her ikisini de en verimli yaşlarında kaybettik. Tahsin Hoca’nın gün ışığına kavuşturduğu Eski Asur dilinde yazılmış bu tabletlerin yayını, adı geçen ünlü Türk Asiryologların vefatından sonra, onların yetiştirdiği talebeleri (bugünün öğretim üyeleri) tarafından devam ettirilmiş ve ettirilmektedir. Ayrıca, Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi’nde korunan, bu çok önemli çiviyazılı belgelerin yayımlanmasında yabancı uzmanların çalışmalarına da Tahsin Hoca onay vermiştir, özellikle ünlü Fransız Asiryolog Prof . Dr. P. Garelli ve uzman öğrencilerine. Kültepe kazılarında bulunan çiviyazılı arşiv belgelerindeki mühür baskılar ve kazıda ele geçen mühür matrisleri de eşi / mesai arkadaşı Prof. Dr. Nimet Özgüç tarafından bilim dünyasına sunulmuştur. Tahsin Hoca, Kültepe- Kaniş Sitadel ve Pazar yeri- Karum kazılarının arkeolojik materyalini, zaman geçirmeden ciltler halinde yayımlayarak, arkeologların, tarihçilerin, paleoantropologların bilgilerine büyük katkılar sağlamış ender arkeologlardan biridir. Kültepe-Kaniş Kazı buluntuları, Anadolu tarihinin MÖ 2. binyılının başlarında Orta Anadolu Kızılırmak bölgesinin politik, sosyoekonomik tarihini yeniden yazdırdığı gibi, Erken Hitit döneminin muhteşem kültürünü de ortaya çıkarmıştır. Ayrıca, o tarihlerde Anadolu’nun Kuzey Suriye ve Mezopotamya ile politik, kültürel ve ekonomik ilişkilerini gün ışığına çıkarması da çok önemli tarihsel bir olgudur. Asur (Musul, Qalat –Şergat Tepesi) Şehri’nin kazılarında ortaya çıkarılamayan yazılı belgelerin / tabletlerin Kültepe- Kaniş Karum’unda bulunması, Asur tarihini, özellikle sosyal tarihini bir projektör gibi aydınlatmıştır. Dileğimiz, Kültepe – Kaniş kazılarının ve Kültepe tabletlerinin yayımlanmasının, gelecekte de aynı hızla, aynı coşkuyla, yıllarca Kültepe misyonunda görev alan, yetiştirdiği mesai arkadaşları ve öğrencileri tarafından, kesintisiz devam etmesidir.

Kültepe kazıları devam ederken Horoztepe (1957, Erbaa-Tokat), Kuzey Orta Anadolu İlk Tunç Çağı’nın özgün, zengin maden eşyalarıyla mezarlık kurtarma kazıları; Altıntepe (1959, Erzincan) Urartu sakral ve profan mimarlık buluntuları; mimaride freskler, zengin değerli madeni eşya; Maşat Höyük (Hititçe adı Tapigga, 1973) Hitit tarihinin yazılı belgelerin az olduğu Büyük Krallık Çağı’nın başlangıç dönemlerini aydınlatan Hititçe tabletleri içeren epigrafik ve gliptik malzemesi arşivi ( Ord. Prof. Dr. Sedat Alp tarafından yayımlanmıştır) ve Hititler’in anıtsal saray mimarlığını ortaya koyan büyük mimarlık buluntuları, Tahsin Hoca’nın sistemli kazılarının sonucu, Hitit Uygarlığı’ndaki yerlerini almıştır.

Kanımca Tahsin Hoca’nın kazıları kadar önemli araştırmaları içinden biri de, İnandıktepe kazılarında (Çankırı, eski adı Hititçe Hanhana; yakın arkadaşı, arkeolog / Müze Müdürü Raci Temizer tarafından 1965-1967 yıllarında yapılan kazılar) gün ışığına çıkarılan çok özel önemli buluntuların yayınlarıdır. İnandıktepe, Eski Hitit Çağı tapınağında bulunan rölyefli kült vazosunun muhteşem yayını ve yorumuyla, arkeolojik belgelerin sınırlı olduğu adı geçen çağın Hitit sanatına, özellikle görsel sanata aydınlatıcı büyük katkılarda bulunmuştur. Ayrıca Hitit din tarihi açısından önemli bir kült törenini, “Hieros Gamos / Kutsal evlenme” olgusunu ilk kez arkeolojik verilerle kanıtlamıştır. Daha nice bilimsel makaleler, özgün görüşleri, saptamalarıyla. Bu dergimizin aydın ve bilimsel tecessüsü (anlama merakı) olan okurlarına Tahsin Hoca’nın yayınlarını tanımaları için Tahsin Özgüç’e Armağan (Ankara, 1989) kitabının XI-XV sayfalarındaki “Bibliography of Tahsin Özgüç” bölümüne bakmalarını öneririz. Büyük Hoca’nın son yıllarda kaleme aldığı iki önemli kitabı, yalnız arkeologlara hitap etmeyen, her aydının zevkle okuyacağı iki eseridir; Kültepe-Kaniş/ Neşa Sarayları ve Mabetleri (Ankara, 1999) ve Kültepe Kaniş / Neşa (İstanbul, 2003) Bu ikinci kitap “The Middle Eastern Culture Center in Japan” tarafından yayımlanmıştır.

Yurtdışında en çok tanınan bilim insanlarımızdandı

Prof. Tahsin Özgüç, akademisyen  / hoca olarak yurdumuzda çok başarılı bir kariyer sergilediği gibi, yurtdışı üniversitelerinde de dersleriyle katkılarda bulunmuştur. Ankara’daki derslerine katılan yabancı öğrencileri arasında, Japon öğrencileri eksik olmamıştır, Kültepe-Kaniş kazılarında yıllarca çalışan Dr. O. Sachihiro, hocasından aldığı destek ile Kaman Höyük (Kırşehir) Japon kazılarını başarıyla yürütmektedir.

Tekkeköy Arkeoloji Vadisi Müze Evi’nin önünde bulunan Tahsin Özgüç büstü.

Tahsin Hoca’nın fakültedeki dersleri, bilim kurulları ve müzelerdeki konferansları parlak hitabeti yanında, zarif esprilerini dile getirdiği doyulmaz bilimsel konuşmalardı; yüzü hep mütebessimdi. Yetiştirdiği yüzlerce öğrenci arasından, başta Ankara Üniversitesi olmak üzere, ülkemizin sayılı bilim kurumlarında akademisyen / hoca olarak Nermin Sinemoğlu, Kutlu Emre, Önder Bilgi, Armağan Erkanal Öktü, Hayat Erkanal, Aliye Öztan, Fikri Kulakoğlu, Tuba Ökse, Tunç Sipahi, Tayfun Yıldırım ve başkaları, genç arkeolog adaylarını yetiştirmekte ve önemli tarihsel buluntulara gün veren kazıları yönetmektedirler. Yurt müzelerinde de hocanın öğrencileri, arkeolog ve yönetici nitelikleriyle, yetiştikleri ekolü temsil etmektedir.

Prof. Tahsin Özgüç yönetici olarak dekan, rektör, eski adıyla Türk Tarih Kurumu Başkanlığı yapmış ve Yüksek Öğrenim Kurumu üst düzey yönetiminde de görevler almıştır. Bu yöneticilik görevleriyle beraber arkeolojik kazılarına devam etmiş, bilimsel yayınlarını da gecikmeden bilim dünyasına sunmuştur. Tahsin Hoca, yurtdışında da yayınları, verdiği dersler ve konferanslarıyla en çok tanınan Türk bilim adamları arasında, “Dr. Dr. h. c. mult.” unvanlarıyla mümtaz bir yerdedir. Hocanın bilimsel saygınlığının, ona duyulan sevginin somut kanıtı, adına ithaf edilmiş, meslek arkadaşlarının bilimsel ürünlerinin toplandığı Tahsin Özgüç’e Armağan (Ankara, 1989) adlı muhteşem yapıttır.(1)

Ne yazık, ne üzücü … 21. yüzyılın beşinci yılı, arkeologların yaprak dökümü, hüzün yılı… Kimleri kaybetmedik ki… Tarih sırasıyla, “Troya Fatihi” Sevgili Osman, Prof. Dr. Manfred Korfmann; Milet Kazıları’ndan Prof. Dr. Bartheld Weber; Assos Kazıları Başkanı Prof. Dr. Ümit Serdaroğlu, aynı kazının üyesi arkeolog Yıldıray Özkan, 28 Ekim’de yitirdiğimiz, hocaların hocası, büyük arkeolog Prof. Dr. Tahsin Özgüç ve en son 15 Kasım’da aramızdan ayrılan, güzel, sevgili dostum, Ord. Prof. Dr. Arif Müfit Mansel ekolünden, fakültede seslendiğimiz adıyla “menekşe gözlü” Prof. Dr. Somay Onurkan Sözeri. Kuşkusuz kaybettiğimiz bu değerlerin hepsi, Anadolu arkeolojisine, Anadolu kültür tarihine ve evrensel kültür tarihine büyük katkılarda bulundular eserleriyle. Yüreğimiz sızlıyor onları anarken… Galaksilerinde ışıklar içinde yatsınlar.

DİPNOT
1) Ed. Kutlu Emre, Machteld Mellink, Barthel Hrouda, Nimet Özgüç, “Anatolia and the Ancient Near East”, Ankara, 1989.

Önceki İçerikTürkiye arkeolojisinin önemli isimlerinden Muhibbe Darga’nın ardından…
Sonraki İçerik“Kazı Başkanının Karavanası” üzerine: Bir “yaşam coşkunu”nun mutfağından damlayan tatlar ve anılar…