Ana Sayfa Dergi Sayıları 122. Sayı Küçük ayak büyük adım attı!

Küçük ayak büyük adım attı!

1173
0
Güney Afrika’daki Sterkfonteim Mağaraları’nda bulunan Little Foot (Küçük Ayak) kod adlı fosil, bugüne kadar bulunmuş olan insan atası fosilleri içinde en bütün iskelete sahip olanı; iskeletin neredeyse yüzde 95’i mevcut. Fotoğraf: Ron Clarke.

Son zamanlarda sık sık Güney Afrika’dan insan atalarına ait yeni keşifler hakkında haberler duyuyoruz. Güney Afrika lokaliteleri çoğunlukla karstik yeraltı boşlukları şeklinde. Bu boşluklara çökelen organik materyal, fosil bakımından çok zengin depoları oluşturuyor. Sterkfontein bu lokalitelerden biri, jeomorfolojik olarak karstik yeraltı boşluklarından oluşan bir mağaralar sistemi. Günümüzde turistlerin fosil alanlarını görmek için uğradıkları önemli bir ziyaret alanı olan bu lokalitelerde, Johannesburg’da bulunan Witwatersrand Üniversitesi araştırmacıları tarafından 1920’li yıllardan beri çalışmalar sürdürülüyor.

Sterkfonteim Mağaraları’nda daha önce bulunmuş olan Little Foot (Küçük Ayak) kod adlı fosil hakkında, Journal of Human Evolution’da (İnsan Evrimi Dergisi) yeni bir makale yayımlandı. Makalede daha önceden de bildiğimiz Küçük Ayak kod adlı Australopithecus fosilinin, stratigrafik yaşı, yani kaç milyon yıl önce yaşadığı hakkında önemli bilgiler duyuruldu (Bruxelles ve diğ. , 2014). Küçük Ayak fosilinden, yine Sterkfontein’e yakın bir bölge olan Malapa’da bulunan Australopithecus sediba ile ilgili yazıda (“Neden dik yürüme, büyük beyin ve kılsız beden”, Ferhat Kaya, Bilim ve Gelecek, Ocak 2012) bahsetmiştim.

Küçük Ayak fosili, bugüne kadar bulunmuş olan insan atası fosilleri içinde en bütün iskelete sahip olanı; iskeletin neredeyse yüzde 95’i mevcut. Bunun en büyük nedeni Küçük Ayak’ın bu karstik çukura düşerek ölmüş olması, yani herhangi bir avcı tarafından öldürülüp parçalanmamış, ya da herhangi bir nedenden dolayı öldükten sonra parçalanıp taşınmamış. Bu fosil 1997’de Ron Clarke ve çalışma arkadaşları tarafından günyüzüne çıkarıldı. Ayrıca Küçük Ayak türüne ait dört ayrı ayak kemiği keşfedildi. Bu ayak kemiklerinde özellikle topuk bölgesi çok ilkin özellikler taşıyordu, bizler güçlü ve büyük topuk kemiklerine sahibiz. Bu durum bizim iki ayağımız üzerinde dik yürümemizi kolaylaştırır, topuk kemiği bir kaide olarak beden ağırlığının ayak üzerinde taşınmasını ve her adım attığımızda bu ağırlığın öne ve arkaya iletilmesini sağlar.

Bugüne kadar Küçük Ayak fosilinin yaklaşık olarak 2, 2 milyon yıl yaşında olduğu düşünülüyordu. Clarke’ın ilk izlenimleri bu fosilin Australopihtecus promtheus türüne ait olduğu yönündeydi. Ancak Lee Berger’in Australopithecus sediba keşfinden sonra bu iki türün yakın evrimsel ilişkiler taşımış olabileceği tartışmalar arasına eklendi. İki tür de çok benzer ayak fosillerine sahipti, sadece Au. sediba daha çok bize benzeyen bir el ve kalça kemiği anatomisi taşıyordu. Küçük Ayak fosilinin bulunduğu tabakalarda bugüne kadar yapılan tarihlendirme çalışmalarıyla 1, 5 milyon yıl ile 4 milyon yıla arasında tarihler önerildi; ancak bu son tarihlendirme çalışması fosilin 3 milyon yıl önce yaşamış olduğunu gösteriyor. Bu dönemde, yani yaklaşık olarak 3 milyon yıl önce, Australopithecus africanus bu bölgede yaşıyordu. Clarke uzunca bir dönem Küçük Ayak’ın Au. africanus’un bir varyasyonu olabileceğini düşündü, ancak analizler sonucunda Küçük Ayak’ın Australopithecus prometheus türüne ait olduğuna karar verdi.

Gerek günümüze daha yakın bir döneme, yaklaşık 2 milyon yıl öncesine tarihlendirilen Au. sediba’nın gerekse de Küçük Ayak’ın bizlerin ait olduğu Homo cinsine atalık ettiğini düşünmek için daha çok kanıta gerek var. Bu kanıtların en önemlisi anatomik alanda büyük beyin, yetenekli dik yürüme yani profesyonel dik yürüyen bir anatomi, kavrama ve tutma yeteneği olan eller. Anatomik karakterlerin yanı sıra kültürel kanıtlar, taş aletler. Bu kanıtlara henüz Güney Afrika buluntuları olan Au. sediba, Küçük Ayak ve Au. africanus’ta rastlamıyoruz. O nedenle Güney Afrikalı türlerin Homo cinsine doğrudan atalık ettiğini söylemek biraz spekülatif. Kaldı ki Doğu Afrika’da en eski taş aletler yaklaşık 3 milyon yıla tarihlendiriliyor ve en eski Homo cinsi de neredeyse bu taş aletler ile aynı yaşlarda. O nedenle Doğu Afrika’da daha farklı evrimsel değişimlerin rol oynadığını biliyoruz. Bu durumda, şimdilik Homo cinsinin Güney Afrika’da değil, Doğu Afrika’da evrimleşmiş olma olasılığı güçleniyor.

Kaynak

1) Bruxelles ve diğ. , “Stratigraphic analysis of the Sterkfontein StW 573 Australopithecus skeleton and implications for its age”, Journal of Human Evolution, published online March 14, 2014.