“Toprak, yaşayışları bilgilerine uygun olan ulemanın etini yemez” diye bir hadis vardır. Gerçi bu hadisi, bilimle uğraşanların ve özü-sözü bir olanların fiziken ölseler bile anılarıyla ölümsüz olacakları biçiminde yorumlamak gerekir ama İslam dogmatikleri -madem Hz. Peygamber buyurmuş- böyle insanların bedenlerinin gerçekten çürümeyeceğini sanmışlardır.
Molla Fenari hocasının mezarını açıyor
Fakat hurafelere pabuç bırakmayanlar da var. Bunlardan biri de Yıldırım Beyazıt döneminin önde gelen bilginlerinden (aynı zamanda Osmanlı’nın ilk şeyhülislamı) Molla Fenari’dir (1350-1431). Fenari, hadisteki hükmü olduğu gibi kabul etmemiş ve doğru olup olmadığını anlamak için hocası Kara Alâeddin’in mezarını açıp ölüsüne bakmıştır.
Bundan sonrası söylence: Güya Fenari, hocasının bedenini bozulmamış halde görmüş ve hatta bu sırada gözlerinin kör olması için gaipten bir dua bile işitmiş.
Gerçi, o zamanlardan kalma bir kitapta, Fenari’nin bir aralık kör olduğunu ve gözlerinin sonradan yine açıldığı yazıyormuş ama bilimin bu söylencelerle değil, Fenari gibi “beynim kör olacağını varsın gözüm kör olsun” diyebilen insanlarla geliştiğini de biliyoruz.
Fatih, Hıristiyan hurafesini sorguluyor
Benzer nedenlerle mezar açtıran bir ünlü tarihi kişilik daha var. Hem de bir padişah: Fatih Sultan Mehmet.
Fatih, Ortodoks kilisesine göre, aforoz edilmiş olduğu halde ölenlerin cesedinin bozulmayacağına dair bir inanışı sınamak istemiş. Böyle bir şahsın mezarının açılmasını emretmiş. Gerçekten de mezar, Fatih’in gönderdiği memurlar huzurunda papazlar tarafından açılmış.
Burada ilginç olan nokta, Fatih’in Hıristiyanlara ait bir inanışı tartışmaya açmasıdır. Bu tür davranışlarını gören bazı Bizanslı ve Avrupalı tarihçiler “Fatih Hıristiyanlığa yakınlaşmıştı” türünden iddialar ortaya atmışlardır.
Oysa gerçek, Fatih’in dogmatik bir dinci değil, eleştirici düşünceyi kabul eden ve şüpheci felsefeyi savunan açık görüşlü bir kişilik olmasıdır. Zaten, Hıristiyanlığa eğilimi olmuş olsa bile, açtırdığı mezardaki çürümüş cesedi görünce bundan vazgeçmiştir!
Kaynak
1) A. Adıvar, Osmanlı Türklerinde İlim, Remzi Kitabevi.