Ana Sayfa Sorularla Bilim İnsan canlılar dünyasının neresinde yer alır?

İnsan canlılar dünyasının neresinde yer alır?

1697

Varlık zinciri, yeryüzündeki yaşam formlarını sınıflandırmak için öngörülen  bir şemadır ve her canlı form, bu sınıflama sisteminde  biyolojik  yapısı ve davranış  örüntüsüne  bağlı olarak belirli bir yeri işgal eder. l7. ve 18. yüzyıllarda bilim insanları, canlıları yaratıldıkları andan itibaren hiç değişmeyen varlıklar olarak görüyor ve canlılar arasında varolan ilişkiler dizgesinin de başlangıçta oluştuğunu ve öyle kaldığını ileri sürüyorlardı.  Bu dizge içinde bitkiler en az mükemmel olan ve en alt basamakta yer alan yaşam formlarıydı. Hayvanlar ise bitkilerden sonraki halkaları oluşturuyordu. İnsan, doğal olarak yeryüzündeki  yaratıkların  en mükemmeli  şeklinde görüldüğü için merkezi konumda tutuluyor,  diğer canlılar da insana benzerlik derecelerine göre konuşlandırılıyordu; örneğin merdivenin  en alt basamağından  yukarıya  doğru  çıkarken böcekleri sürüngenlerden daha aşağıya, sürüngenleri kuşlardan daha aşağıya, kuşları kurtlardan  (memeli) daha aşağıya ve nihayet kurtları da maymunlardan  daha aşağı- ya yerleştiriyorlardı. Bu merdivenin en üst basamağına da haliyle insan oturtuluyordu.

17. ve 18. yüzyıl bilim insanları, öngördükleri varlık zinciri bir evrimsel şema sayılmasa da, canlılar dünyasını ilk kez bilimsel bir yaklaşımla ele almaları açısından önemli bir adım attılar. Bu yaklaşımın özünü de tanımlama ve sınıflama (taksonomi) oluşturur.  Sınıflamacılar o yüzyıllarda doğal düzenin devamlı sabit olduğunu düşünmekteydi. Onlara göre, her canlı organizma ayrı olarak yaratılmış; yapılarında hiçbir surette değişiklik olmamıştır. Bu nedenle, canlılar arasında yakınlık-uzaklık diye bir şey söz konusu değildir. Ancak, doğadaki canlı yapılar incelendikçe ve listeye yenileri eklendikçe, bazı sınıflamacılar artık ellerinde mevcut olan ölçeğin yeterli olmadığını ve canlılar dünyasının hiç de öyle doğaüstü açıklamalarla anlaşılamayacağı düşüncesini benimsemeye başladı. Bu düşüncedeki bilim adamları, dünyayı canlılar ve cansızlar dünyası şeklinde daha evrensel bir bakış açısı içinde algılayabilen doğacı bir yaklaşım benimsedi.

Carl Linnaeus, kendi adıyla anılan ve farklı organizmaların ortak özellikleri esasına dayalı mertebelendirme sistemini oluşturdu.

18.yüzyıl bilim insanları canlılar dünyasında olupbiteni açıklama yoluna başvurmaktan ziyade,  bu  dünyanın sınıflayıcısı olma alışkanlığını sürdürdüler. İlk sınıflamacıların çalışmalarını temel alıp daha da geliştiren Linnaeus adlı İsveçli doğa bilgini kendi adıyla anılan ve farklı organizmaların ortak özellikleri esasına dayalı mertebelendirme sistemini oluşturdu.  Bugün, bilim insanları hâlâ Linnaeus’un sistemini ve onun canlılar dünyası için öngördüğü ikili  adlandırma   dizgesini  kullanmaktadır. Her ne kadar sınıflama tekniğinin bilimsel anlamda gerçek öncüsü Linnaeus olsa da, aslında Linnaeus öncesinde Aristoteles’in de bir ölçüde canlıları sınıflama girişiminde bulunduğuna tanık oluyoruz; hayvanları üstünlük ve karmaşıklık derecesine göre bir çizgi üzerinde gösteren Aristoteles, bu çizginin tepesine de insanı yerleştirmiştir. Linnaeus’un hiyerarşik sisteminde tüm yaşam formları -mikroorganizmalar,  bitkiler ve hayvanlar- bir merdiven basamakları düzeninde ve belirli bir kurala göre yerlerini alır. Biyologlar, canlı organizmaları çok geniş ölçüdeki benzerliklerini temel alarak gruplandırır ve sistemin belirli bir yerine oturtur.  Her basamak bir üsttekinden daha az, bir alttakinden ise daha geniş kapsamlıdır. Örneğin Linnaeus’un hiyerarşik sistemini yansıtan şemaya göz attığımızda en üst kategorinin bitkiler ve hayvanlar diye iki ayrı âlem tarafından temsil edildiğini görürüz. Hayvanlar âlemi, süngerlerden insana kadar bütün çokhücrelileri içerir. Bunun hemen altındaki basamak ise omurgalılar şubesini oluşturup balıklar, kurbağagiller, sürüngenler, kuşlar ve memeliler sınıfını içerir. Bu sisteme göre aşa- ğı basamaklara indikçe her basamağın içerdiği organizma sayısı da azalır. Bu şekilde, örneğin bir şube sınıflara, sınıflar ailelere ve aileler cinslere, onlar da türlere ayrılacak şekilde sistem öngörülmüştür.

Bu sisteme bağlı kalarak, yalnız insan değil, tüm canlılar ırk düzeyine kadar indirilebilir. Bu dizge olmasaydı, günümüz modern biyolojisi bir kaos içinde kalırdı. Linnaeus’un mertebelendirme sistemine göre, insanın canlılar dünyasındaki yerini en genelden en özele doğru belirlemeye çalışalım.(1)

Âlem: Hayvanlar

Altâlem: Çokhücreliler

Şube: Kordata

Altşube: Omurgalılar

Sınıf: Memeliler

Altsınıf: Plasentalı memeliler

Takım: Primat

Alttakım: Antropoid

Üstaile: İnsanımsı

Aile: İnsansı

Cins: Homo

Tür: Sapiens

Dipnot:

(1)Buettner-Janusch,  J., 1966; Origins of Man, John Wiley and Sons, Inc. Rosen, S. I., 1974; Introduction to the Primates. Living and Fosil, London: Prentice-Hall International, Inc.

Kaynak: Metin Özbek, İnsanın Tarih Öncesi Evrimi, Bilim Ve Gelecek Kitaplığı s.18-20

Önceki İçerikCRISPR cephesinde son durum: Kuş gribi, HIV ve çılgın biliminsanları
Sonraki İçerikNazım Hikmet faşizmin bilim anlayışını nasıl eleştirmişti?