Ana Sayfa Sorularla Bilim Karanlık enerji nedir?

Karanlık enerji nedir?

1353

Hubble’ın Evren’in genişliyor olduğunu keşfetmesinden bu yana bütün gökbilimciler Evren’in genişleme hızının -içerdiği maddenin kütleçekim etkisi nedeniyle- yavaşlaması gerektiğini düşünme eğiliminde olmuştur. Bu nedenle 1998 ve 199 yıllarında birbirinden bağımsız çalışan iki ekip (Saul Perlmutter ve Brian Schimidt’in liderliğindeki) Evren’in genişleme hızının arttığını keşfettiğinde gökbilim dünyasında büyük bir şaşkınlık yaşanmıştı. Uzak gökadalardaki süpernovalar üzerinden yapılan hesaplara dayanan bu bulgu daha sonra iki farklı ekip tarafından başka gelişmiş aygıtlarla yinelendi ve aynı sonuca ulaşıldı: Evren giderek daha hızlı genişliyordu. Gözlemler Evren’in genişlemesine yol açan bir “enerji”nin varlığına işaret ediyordu. Peki, ama neydi bu enerji?

Bu sorunun en net yanıtı: “Bilmiyoruz”dur. Gerçekten de karanlık enerji karşısındaki bilgisizliğimiz karanlık madde karşısındaki bilgisizliğimizden bile daha büyüktür. Onun hakkında neredeyse hiçbir şey bilinmiyor. Karanlık enerjiye ilişkin bilinen temel iki olgu şunlardır:

1.Evren’de düzgün bir dağılımı var. Her yerde hemen hemen aynı yoğunlukta bulunuyor.

2.Evren’in genişlemesiyle birlikte yoğunluğu azalmıyor, sabit kalıyor.

Tıpkı karanlık madde gibi karanlık enerji de görünmezdir. Ancak karanlık enerjinin kütleçekim etkisi Evren’in içine çökmesini desteklemez; tersine genişlemesini destekler, onun genişleme hızını arttırır. Bir başka deyişle karanlık enerji kütleçekime ters yönde işleyen -nesneleri birbirinden uzaklaştıran- bir kütle-itim kuvveti gibidir.

Tümüyle boş uzayda aslında atomaltı parçacık ve karşı parçacıkların sürekli oluşup yok olduğu ve bu etkinliğin de çok çok zayıf olsa da bir “basınç” yarattığı düşünülüyor.

Elimizde şimdilik karanlık enerjiye ilişkin geliştirilen birbirinden farklı, şu “olası” kuramlardan -düşünceler de denebilir- başka bir şey yok:

1.Karanlık enerji, şiddeti çok düşük, homojen dağılım gösteren ve uzayın kendisiyle ilişkili bir tür enerjidir. Buna “vakum enerjisi” denir.

2.Karanlık enerji, vakum enerjisinden biraz farklı olarak zamana ve konuma göre değişen bir tür enerji olabilir. Buna “beşinci element” denir.

3.Aslında karanlık enerji diye bir şey yoktur; kütleçekim kuvvetinin kendi eksikliğinden kaynaklanan ama göremediğimiz bir durumla karşı karşıya olabiliriz.

Bu düşünceler arasında bilim insanları tarafından en tutulanı şimdilik “vakum enerjisi kuramı”dır. Boşlukta hiçbir şey bulunmadığını -zaten bunun için boşluk dendiğini- biliriz. Ancak günümüz fiziği “boşluk” olgusuna biraz farklı bakıyor. Buna göre bizim “boş” dediğimiz uzayda birtakım atomaltı parçacıklar ve karşı parçacıklar sürekli oluşup yok olur. Bunlar yeni bir dizi parçacık değildir; tersine hepsi de bildiğimiz parçacıklardır: fotonlar, elektronlar, pozitronlar vs. Bu süreç çok çok zayıf da olsa bir basınç yaratır. Çok çok zayıf olmasına karşın Evren’in engin büyüklüğüne dağılmış olduğundan çok etkili bir kuvvet olarak karşımıza çıkar.

Peki, acaba tıpkı karanlık madde gibi karanlık enerjinin de Evren’imizin şekillenmesinde bir rolü olmuş mudur? Son yapılan gözlemlere göre ilk dokuz milyar yıl boyunca Evren’in genişleme hızının giderek yavaşladığı ama günümüzden yaklaşık beş milyar yıl kadar önce yeniden artmaya başladığı ortaya çıkmıştır. İlk dokuz milyar yıl boyunca Evren’in genişleme hızının yavaşlıyor oluşu gökadaların birbirlerine daha yakın olduğu dönemlerde kütleçekim kuvvetinin daha güçlü hissedilmesinden kaynaklanır. Aynı zamanda Evren küçükken gökadalar arası boşluk yani karanlık enerjinin kaynağı da küçüktü. Bir başka deyişle hem vakum enerjisinin kaynağı küçüktü hem de onun tersi yönde işleyen kütleçekim kuvveti daha etkiliydi. Ancak Evren genişledikçe bu denge değişmeye başladı: Kütleçekim kuvvetinin etkisi azalırken vakum enerjisi giderek güçlendi. Yaklaşık beş milyar yıl önceki bir “eşik anı”ndan sonra Evren’in genişleme hızı artmaya başladı. Bundan böyle Evren’imize asıl şekil veren güç karanlık enerji oldu. Şu anki resme göre Evren’imiz -eğer bilinmeyen bir nedenle günün birinde ters bir etki ortaya çıkmazsa- genişlemesini artan bir hızla sonsuza dek sürdürecek.

Kaynak: Çağlar Sunay, 50 Soruda Evren, Bilim ve Gelecek Kitaplığı, Ekim 2011, s.239-242

Önceki İçerikBilimin Öncüleri: Francis Bacon (1561 -1626)
Sonraki İçerikSağlıklı bir yaşam, Demans riskini azaltabilir