Ana Sayfa Bilim Gündemi Eskiçağlarda üretilmiş kozmolojik mitoslar

Eskiçağlarda üretilmiş kozmolojik mitoslar

1260

Her uygarlığın evrenin oluşumu ile ilgili bir “yaradılış mitosu” vardır. Evrenin başlangıcında bir kaos (karmaşa) içerisinde olduğu ve tanrıların sonradan gelip bu karma­şayı bir düzene soktukları inancı, kozmoloji efsanelerinin genelde ortak paydasıdır. Yaratılış mitosları hakkındaki tarihsel bilgimiz, ancak yazılı belgelerin bulunabildiği birkaç bin yıl öncesine, Mezopotamya uygarlıklarına ka­dar uzanır. Bu efsanelerin çok karmaşık olan ayrıntılarına girecek değiliz.

Ancak, Sümerlerden gelip, İslamiyet’in çıkışına kadar uzanan binlerce yıllık süreç içerisinde, efsanelerin ve din­lerin ortaklaşa paylaştıkları bir inanç var ki, ona kısaca değinmeden geçemeyeceğiz.

Kökeni Sümerlere kadar giden bu efsaneye göre, yer ile gök başlangıçta yapışıktı. Sümer Tanrısı Enlil, bunları birbirinden ayırarak göğü yükseltti ve gök kubbe oluş­tu. Burada ilginç olan, Tanrı Enlil’in, Rüzgâr ve Fırtına Tanrısı oluşudur. Yani yere yapışık olan göğün, rüzgârın üfürmesi ile adeta bir uçurtma gibi havalanıp yükselmiş olduğuna inanılmaktadır.

Sümerlerden sonra, Babil Yaratılış Efsanesi Enuma Eliş’te de “Başlangıçta, tatlı su, tuzlu su, sis ve bulut ka­rışımından oluşan bir Kaos vardı. O zaman henüz Tanrı­lar bile yoktu. Tanrılar bu Kaos’a bir düzen vermek üzere geldiler ve yapışık olan Yer ile Göğü ayırdılar” denilmek­tedir.

Dünyanın eski destanı olan Babil Yaratılış Efsanesi Enuma Eliş’te de “Başlangıçta, tatlı su, tuzlu su, sis ve bulut karışımından oluşan bir Kaos vardı. O zaman henüz Tanrılar bile yoktu. Tanrılar bu Kaos’a bir düzen vermek üzere geldiler ve yapışık olan Yer ile Göğü ayırdılar” denilmektedir.

Ancak Babil anlatımında, Sümer Tanrısı Enlil’in yeri­ni, Babil Tanrısı Marduk almıştır. Eğer efsanenin Sümer kökenindeki Rüzgâr Tanrısı Enlil’in üfürmesi ile göğün havalandığı inancını bilmesek, Marduk’un bunu yapış ne­denini anlamakta biraz zorluk çekebilirdik.

Yunan mitolojisine göre ise, Gaia (Yer-Toprak) ile Uranos’un (Gök) birleşmesinden doğan oğul Kronos, anası Gaia’nın kışkırtması ile babası Uranos’un cinsel or­ganını bir tırpan darbesi ile keserek denize fırlatır ve su köpükleri üzerine saçılan spermlerden Aşk Tanrıçası Aph­rodites doğar. Uranos ise büyük bir çığlık atarak yukarıya fırlar ve böylece gökyüzü oluşur. Rüzgârın üfürmesi ile havalanan Sümerlerin masum “uçurtma-gökyüzü” öykü­sünün burada bir Yunan tragedyasına dönüştüğünü gör­mekteyiz.

Tevrat’ın “Yaratılış” (Genesis) bölümünde ise göğün oluşumu “…ve Tanrı dedi: Suların ortasında bir gök olsun ve onları birbirinden ayırsın. Ve Tanrı göğü yaptı ve göğün altındaki suları göğün üstündeki sulardan ayırdı” şeklinde sunulmaktadır. Sümer efsanesinden yaklaşık 3000 yıl sonra yazılmış olan Kuran’da ise “…gökler ve yer yapışıkken onları birbirinden ayırdığımızı bilmezler mi?.. Halâ inanmıyorlar mı?” (Enbiya, 30) anlamında bi­raz serzeniş içeren bir ayetle bu inanç yerini almaktadır. Bugün bazı din bilginleri, bu ayeti “işte Büyük Patlama kuramının habercisi” diye yorumluyorlar. Ancak bu ko­nuda önceliğin Sümerlerde olduğunu göz ardı etmemeleri gerekir.

Kaynak: Metin Hotinli, 50 Soruda Büyük Patlama Kuramı, Bilim ve Gelecek Kitaplığı, Aralık 2012, 2.Baskı, S.14-16