Ana Sayfa Bilim Gündemi Buzul mumyalar

Buzul mumyalar

12681
0

Buzul arkeologlarının genellikle karşılaştıkları bir soru vardır: En çok ne bulmak istersiniz? Dürüst olalım, onların en çok bulmak istediği şey Ötzi gibi bir buzul mumyasıdır. Böylesi nadir buluntulardan kazanılacak hayli bilgi vardır. Antik buzul mumyaları bize ne zaman ve nerde yaşadıklarını anlatabilir. Ölmeden hemen önceki günlerde ne yedikleri hakkında bilgi alabiliriz. Hastalıklarını ve neden öldüklerini öğrenebiliriz ve bunlar sadece bir başlangıç.

Ötzi, 1991’de Hauslabjoch geçidinde bulunduğu haliyle.

Ötzi, Tyrolean Alplerinden bir buzadam, buzul arkeolojisinin en nadide parçası. Mumyalanmış bedeni 1991’de bulunduğunda dünya çapında bir sansasyona dönüştü. Her yıl 250 bin insan, Bolzano’da sergilendiği müzeyi ziyaret ediyor. Buradan Ötzi’nin hem kendisi hem resmi Ötzi hikayesindeki bilimsel problemler hakkında kapsamlı bir paylaşıma ulaşabilirsiniz.

Neden buzul mumyaları çok nadirdir?
Ötzi keşfedildiğinde çok eski bir mumya olduğu anlaşılmadı. O vakitler insanların, mumyaların buz tarafından bu kadar uzun bir zaman korunabileceğine dair bir fikri yoktu. Bu bilgisizlik, kurtarma sırasında mumyaya ve eşyalarına karşı talihsiz zarara neden oldu. Böylesi felaketlerden kaçınmak için, burada Norveç dağlarında bir buzul mumya açığa çıkarsa diye biliminsanları, bir mumya takımı ve acil durum planı hazırladı. Ne var ki bir buzul mumya bulma şansı çok az ve mumya takımımız henüz kullanılmış değil.

Birinci Dünya Savaşı sırasında Güney Tyrol’deki “Beyaz Savaş”tan bir asker (Fotoğraf: Trento Office for Archaeological Finds).

Buzul mumyaların yokluğu, yüksek dağlarda ölen insanların azlığıyla ilgili değil. Açık ki geçmişte insanlar yüksek dağlarda tipiye, kazalara, şiddete bağlı olarak veya sadece doğal denenlerden ötürü öldüler. Şu hâlde neden Ötzi gibi daha fazla buluntu yok? Çünkü bugüne değin korunabilmeleri, bedenleri için bir sürü ön koşul gerektirir. Birincisi, yakınları uygun bir gömü için hazırlayamasın diye bedenlerin kaybolması gereklidir. İkincisi, ölüm hareket etmeyen buzul üzerinde gerçekleşmiş olmalıdır. Böylelikle buzul onu parçalamadan saklanabilir. Üçüncüsü, beden, buzul tarafından kaplanmadan önce, leş yiyiciler tarafından zarar verilmeden, nihai bir dondurarak kurutma için yüzeyde kalabilmiş olmalıdır. Anlayabileceğiniz üzere bir buzul mumyası için şans oldukça zayıftır.

Buzul üzerindeki nihai dondurarak kurutma, Ötzi’yi gelecek nesiller için koruyan şeydi. Bu doğal mumyalama süreci olmasaydı, bedeninin dağılması buz içinde dahi devam ederdi. Bu durum Süd-Tyrol’deki White War’ın yaşandığı Alp yükseltilerindeki muharebe alanlarında bulunan Birinci Dünya Savaşı askerlerinin bozulmuş bedenlerinde görülebilir (Hikayelerine National Geographic ve Motherboard üzerinden ulaşabilirsiniz).

Porchabella buzulundaki bir kadına ait kafatası ve birkaç kemik (Fotoğraf: http://www.kalteseis.com).

Bir buzul mumyasına yaklaştığımız en ileri nokta 2017’de Reinheimen dağlarında yüksek irtifada bir Viking kılıcının bulunmasıydı. Bu keşifle ilgili olası bir açıklama, sahibinin bir kar fırtınasına maruz kalarak ölmüş olduğuydu. Eğer biraz doğudaki buz parçasına ulaşabilmiş olsaydı, bir Viking buzul mumyamız olabilirdi (Hikayeyi buradan okuyabilirsiniz).

Kwäday Dän Ts’inchinin bulunduğu yer (Fotoğraf: Al Mackie, Kwäday Dän Ts’ìnchi).

Alp buzullarındaki insan kalıntıları
Alplerdeki buzulların, çoğunluğu 20. yüzyıldan kalma yüzlerce insan bedeni barındırdığı biliniyor. Tamamına yakını, buzulları geçerken yarıklara düşenlerdir. Alp yazları özellikle sıcak olduğunda, bunlardan bazıları eriyor. Nadir durumlarda, 17. yüzyıl buluntuları olan Porchabella Buzulundaki insan kalıntıları gibi, daha eski insan parçaları da gün yüzüne çıkıyor. Ne var ki bu insan kalıntıları buzul mumyalar değil, dağılmış kemiklerden oluşan iskeletlerdir. Bu, bedenlerin, onları parçalayan ve aralıklarla havaya maruz bırakan, hareketli buzulun içinde olmalarının sonucudur. Buradaki değerlendirmede yüksek dağlardaki şu iki buluntuyu ve diğer örnekleri ele alındı.

Ötzi yalnız değildi. 1999’da İngiliz Kolombiyasındaki bir buzulda kısmen mumyalanmış insan kalıntıları ve eşyaları bulundu. Kanadalı buzadam “Kwäday Dän Ts’ìnchi” – “Eski Zaman İnsanı” olarak yerliler tarafından isimlendirildi. Radyokarbon testleri 1720-1850 arasında öldüğünü gösteriyor. Kalıntıları Ötzi gibi sergilenmedi, ancak yakılarak bulunduğu yere gömüldü. Bu ilgi çekici buluntuyu hakkında bkz.

Franklin keşif gezisinde 1845’te ölen John HartnellT’in elleri. Donmuş toprağın koruyucu etkisini gösteriyor.

Donmuş topraktaki insan bedenleri
Buzulların ve buz parçalarının dışında da insan bedenleri bulundu. Donmuş toprak buzu insan bedenini iyi durumda koruyabilir. Kuzey Kutbu’nda Avrupalı kaşiflere ve balina avcılarına ait çok sayıda mezar olduğu biliniyor. İyi bilinen bir örnek, 19. yüzyılda Kanada-Kuzey Kutbu’ndaki talihsiz Franklin keşif gezisindeki üç denizcidir. Detaylar için bkz.

Tabutundaki mumyayla beraber Kurgan Ak Alakha 3 gömü odası. Kurban edilmiş atlar da görülebiliyor (Kaynak: http://www.woodanatomy.eu/index%2010.htm).

Rusya ve Moğolistan’ın Altay dağlarında Pazyryk kültürüne ait inanılmaz derece iyi korunmuş gömüler vardır. MÖ 3. ve 4. yüzyıla ait cenazeler geniş taş höyüklerle çevrili tahta tabutlardadır. Taş höyükler, donmuş toprak etkisine neden olan, soğutucu bir etki yaratmıştır. Bu da insan kalıntılarını ve organik eşyalarını korumasını sağladı. İnsan kalıntılarının korunması çeşitlenebiliyor, fakat bir kısım gömü özenle işlenmiş dövmeli derileri muhafaza ediyor.

Grönland-Qilakitsoq’da bir mağarada bulunan, 500 yaşındaki küçük bir çocuk (Kaynak: http://imgur.com/gallery/lMD4L).

Soğutarak kurutulmuş insan bedenleri
İnsan bedenleri, soğutarak kurutulmaya neden olan doğal mumyalama süreçleriyle de soğuk ve kuru koşullarda korunabilir. İnkalar tarafından And Dağları’nın sayısız yükseklerinde kurban edilen çocuklara ait mumyalar var. Grönland’taki kaya sığınaklarındaki İnuit mumyaları da öyle. Buradan bkz.

Kaynak: https://secretsoftheice.com/ice-mummies/