Ana Sayfa Dergi Sayıları 195. Sayı Her pencerenin ışığı başka

Her pencerenin ışığı başka

208

Yayıncılık dünyasının dinamikleri okurlar için çoğu zaman şaşırtıcıdır. Çok sevdiğimiz pek çok yabancı yazarın kitaplarının dilimize çevrilmesini bekler dururuz. Bazı yazarlardan yana şanslıyızdır, hem aynı döneme denk gelmişizdir, hayattadırlar,daha yazacakları olacaktır hem de tüm kitapları dilimize çevrilmiştir. Üstüne üstlük dile hâkimiyetiaşikâr olan bir çevirmen dokunuşu vardır kitaplarda… Etgar Keret de şansın yüzümüze güldüğü yazarlardan… Geçen yıl yayımlanan Uç Artık yazarı ilk kitaplarından beri takip edenlereKeret’in de yaşlandığını gösteriyor sanki. Yıllar boyu çoğunlukla komik yanı ağır basan günlük hayat hikâyelerini kaleme alan Keret’in son kitabında öykü kahramanlarının da yaşlanmaya başladığını görüyoruz. Çocuğunu mutlu etmek için çabalayan babaların, orta yaşlı mutsuzların vücut bulduğu hikâyelerin sayısı, o eski öykülerden bildiğimiz uçarı gençlerin sayısını çarçabuk yakalayacak gibi.
Avi Padro’nun başarılı çevirisi ile okuduğumuz kitapta ilk öykü, kitabın isim babası olan “Uç Artık”. Bir apartmanın çatısında intihar etmek isteyen adamı gören baba oğulunhikâyesinde küçük çocuğun hayattan vazgeçen adamı süper kahraman zannederek “uç artık” diye bağırması, çocuk dünyasının temiz hayal gücünü anımsatıyor. Öte yandan babanın endişeleri ise okurlara, yaşlanmaya başlamanın dünyayı anlamaya başlamakla eş zamanlı olup olmadığını düşündürüyor. Öykülerinin kimi uzun kimiyse hemen iki üç sayfada bitiveriyor. Ama ne kısalığı tadı eksiltiyor ne de uzun öyküler dikkatimizi dağıtıyor. Fantastik diye tanımlanan gerçeküstü olayları anlattığında bile inandırıcılığını koruyan yazarın başarısı olay örgüsünü dikkatli bir biçimde kurup ilişkisiz görünen parçaları ustalıkla bir araya getirmesinden kaynaklanıyor bence. Örneğin Bir Top Atışıyla Son Fırlatılışımdan Bir Öncesi bir Rumen sirkinde kafes temizleyicisi olan başkahramanın uzun uçuşundan sağ salim geri dönmesini sıradan bir olay olarak bırakıyor sayfalara. Ananas Aşkı isimli öykü 30 sayfaya yaklaşan hacmiyle alışageldiğimiz Etgar Keret öykülerinden daha uzun. Fakat bu uzunluğu ancak sayfalardaki numaralara bakınca anlıyoruz. Bir çırpıda okunan öykü yazarın aşina olduğumuz o bıyık altından güldüren, hüzünlü ama mizahtan vazgeçmeyen karakterlerinden birini alıyor merkezine. Sahilde esrarlı sigara içerken kurulan bir dostluğun öyküsünü anlatırken pek çok başka detayı da görüyoruz karaktere dair. İşte bu cümle de bize söylenmemiş sözleri anımsatıyor: “Çünkü güzel kızlar bu kadar kibar olmaya çalışmazlar; insanlar onların isteklerini zaten yerine getirir.”Çünkü güzellik gerçektençoğu insanın hayır diyemediği bir şeydir. Ama biri hatırlatana kadar bunun farkına varmama ihtimalimiz çok yüksek.

Bu kitabı yazarın önceki kitaplarından ayıran en önemli fark sanırım Tabula Rasa ve Pencereler isimli distopik hikâyeler. Bu hikâyeleri okurken izlemiş olanların aklından Black Mirror sahnelerinin geçeceğine eminim. Keret kendi tarzının bir anlamda dışına çıkmış olmasına rağmen oldukça iyi kotardığı bu öykülerde hem o hüzünlü mizahını hem de insanlığın geleceğindeki korkutucu olasılıkları bir araya getiriyor. Tabula Rasa’yı okurken son sayfaya kadar tahmin etmediğiniz bir çözümle kapanıyor hikâye. Daha önce pek çok kısa öyküsünden film çekildiği düşünülünce Tabula Rasa’yı film izler gibi okumak şaşırtıcı olmuyor. “Üzgünüm, ama ölülerin intikamını seksen yıl sonra almakta ısrar eden birinin bazı ödünler vermesi kaçınılmaz,”cümlesiyle basit bir gerçeği de gözler önüne seriyor. Bazı acıların intikamı alınamaz. En azından hakkıyla karşılığı olacak bir acı yoktur. Pencereler’debenzer şekilde korkutucu teknolojileri, George Orwell’in 1984’ünden beri zihnimize kazınan “Big brother is watching you” deyişini anımsatıyor. Sanal gerçekliğin bahsi geçen boyutlara varması yapay zekânın geldiği nokta göz önüne alınınca çok uzak bir gelecek gibi görünmüyor. O halde neden bu öyküdeki dünya gerçek olmasın? Araba Konsantresi özellikle finaliyle alıştığımızdan biraz daha karamsar bir Keret metni. Galaksinin Ucundaki Arıza eposta serisi öykü aralarına serpiştirilerek işin daha çoğunu okuyucuya bırakan bir anlatı olmuş. Okurken insanın aklına muhtelif fıkra ve filmlerden sahneler geliyor. Öykü gibi değil ama bir araya gelerek bir bütünlük oluşturmayı başarıyor.
Bazı öykülerde bırakılan açıklıklar hikâyenin detaylarını okurun istediği gibi doldurmasını, kendine göre yorumlama özgürlüğünü de sunuyor bizlere. Ne de olsa her okur biraz hayal gücünün âşığıdır. Yazarı ilk öykülerinden beri takip edenleri kimi yeni yaklaşımlarla heyecanlandıran Uç Artık kara mizah sevenlerin de keyfine keyif katacak ölçüde mizah içeriyor. Aynı zamanda, dokunaklı sözlerden çok anlatının detaylarına gizlenmiş duygularla da okuyucunun gönlünü çalıyor. Bu kitap etkileyici, bununla beraber klişeolmayan cümlelere yakınlık duyan edebiyat okurları için biçilmiş kaftan.
Uç Artık,  Etgar Keret, Çev. Avi Pardo, Siren Yayınları, 2019, 173 s.