Önceki nesiller küresel mali kriz ve bunun sonucunda, gelişmekte olan ekonomilerin çözüm önerileriyle karşı karşıya kalmışlardı. Günümüzde ise COVID-19’un neden olduğu çok çeşitli endişeler gündeme hâkim görünüyor.
“Onları korur kollarsanız, kalıp karşılığını ödeyeceklerdir”. Sudanlı matematikçi Mohamed Hassan’ın, Nature Dergisi bilim insanlarının maaşlarını ve 2010’da meslekleri hakkında ne düşündüklerini gösteren ilk uluslararası araştırmasının özeti hem özlü hem de öngörülüydü. Araştırma sırasında Nairobi’deki Afrika Bilimler Akademisi’nin başkanı olan Hassan, Brezilya, Hindistan ve Çin gibi o zamanlar gelişmekte olan ve küresel dünyada sürmekte olan ekonomik dalgalanmalara rağmen araştırmacılarına düzgün bir şekilde ödeme yapan bilim ülkelerinin liderlerini takdir edip, beyin göçünü önlemek için başkalarını da aynısını yapmaya çağırıyordu.
Nature Dergisi’nde, her iki-üç yılda bir maaş anketi yürütülür. Altıncısı olan 2021 Maaş ve İş Memnuniyeti Anketi’nin sonuçları bu hafta yayınlandı. Devam eden COVID-19 Pandemi’sinin kariyerler üzerindeki olumsuz ve uzun süren etkisi, maaşlar, iş tatmini ve önümüzdeki dört hafta boyunca rapor edilecek işgücü çeşitliliği ve kapsayıcılık sorunlarının yanı sıra epeyce büyük olacak gibi görünüyor. Anket kendi kendini seçme yöntemiyle uygulanıyor. Bu yöntem, dünya çapındaki bilimsel kariyerlerin düzenli bir görüntüsünü alması; bölgeler, cinsiyetler, kariyer aşamaları ve disiplinler arasında karşılaştırmalar yapılmasına da olanak sağlıyor. Bulgular, araştırmacıların profesyonel yaşamlarının iniş ve çıkışlarını vurgulamanın yanı sıra, kariyer gidişatlarının hem dünyadaki olaylar hem de kendi yaşadıkları bölgelere ait hassasiyetler tarafından nasıl şekilleneceğini ortaya çıkarabilir. Örneğin 2014 yılında yapılan ankette, küresel mali krizin gölgesinin hâlâ dolaşmakta olduğu; yanıt verenlerin %44’ünün, ortaya çıkan durgunluğun iş tatminlerini olumsuz etkilediğini söylemesinden anlaşılıyordu.
Bu yıl, ankete katılanların %12’si COVID-19 nedeniyle bir iş teklifini kaybettiklerini söylerken; erken kariyer araştırmacıları, ankete katılanların %53’ünün pandemi nedeniyle kariyer beklentilerinin olumsuz etkilendiğini belirtti.
Bu yıl toplam yanıt veren sayısı (3.209) önceki yıllara göre daha düşük ve geçen yıl doktora sonrası araştırmacılara yönelik ankete yanıt veren 7.670 kişinin yarısından daha az. Bu belki de pandemi ile ilgili günlük yaşamdaki aksaklıkların devam ettiğini ve bezgin bir işgücü yaratmış olabileceğini göstermektedir.
Hassan 2010’da örnekleminde; Brezilya, Hindistan ve Çin’i seçtiğinde bu ülkeler 2050 yılına kadar küresel ekonomiye hâkim olacağı tahmin edilen birkaç ülke arasındaydılar. Bu iyimserlik, o yıl Nature Dergisi’nin anketine de yansıdı: Bu ülkelerde, özellikle Hindistan ve Çin’de iş tatmini diğer ülkelere kıyasla o yıl artmıştı. Ancak bu yıl, pandeminin özellikle sert vurduğu Brezilya ve Hindistan’da hava epey kasvetli görünüyor. Brezilya’da katılımcıların yaklaşık %72’si(toplam 107 katılımcı) ve Hindistan’da %61’i(toplam 89 katılımcı) pandeminin kariyerlerini yavaşlattığını söylemişler. Temel araştırmadan başka bir şey yapabilecek teknolojiye sahip olmadıklarını belirtirken; Brezilya, Paraná’daki Federal Teknoloji Üniversitesi’nde bitki bilimi araştırmacısı olan Jucelaine Haas, “Brezilya sadece bir kaos” diyor.
Araştırmacılar, nerede çalışırlarsa çalışsınlar, veri toplama zorluklarının (katılımcıların %57’si) ve laboratuvar temelli deneyler yapamama (%55) nedeniyle üretkenlik kaybı yaşandığına işaret ediyorlar. Nature Dergisi’nin anketinden ve diğer son çalışmalardan elde edilen net bir mesaj da: Pandemi sırasında üretkenlik kaybının gelecekteki kariyerleri nasıl etkileyeceğini söylemek için henüz çok erken olduğu. Ama elde edilebilen erken belirtiler de pek iyi görünmüyor.
Avrupa ve Amerika Birleşik Devletleri’ndeki baş araştırmacıların toplamda yaklaşık 7.000 kişilik katılımla yaptıkları iki anket sonucu, ankete katılanların yaklaşık %27’sinin 2020’de herhangi bir yeni araştırma projesi başlatmadığını, bir önceki yıla göre bu oranın %9’dan daha fazla olduğunu ortaya koydu. (J. Gao ve ark. Nature Commun. 12, 6188; 2021). Yazarlar ayrıca 2019 ve 2020’de yayınlanan yaklaşık 9,5 milyon makale ve ön baskının bir analizini de rapor ettiklerinde; COVID-19 ile ilgili araştırmalar devre dışı bırakılırsa, yayınlanan ortak yazarlı makalelerin sayısının 2020’de %5 düştüğünü buldular.
Nature’ın son araştırması aynı zamanda diğer bazı küresel kaygılara da değiniyor. 2018’den bu yana anketler, ön alıcı olarak araştırmacıların bilimde ayrımcılık deneyimlerini, #MeToo ve #BlackLivesMatter gibi hareketlere yanıt olarak çeşitliliği, eşitliği ve katılımı iyileştirme girişimlerini araştırdı. Bu yıl, yanıt veren kadınların %34’ü, erkeklerin ise %21’i ayrımcılık yaşadıklarını söyledi. Ayrımcılık bildiren kadınların %50’si cinsiyete dayalı ayrımcılığa maruz kaldığını belirtti. Daha önceki anketlerde olduğu gibi, bu yılki araştırma da cinsiyetler arasındaki ücret farkının en fazla kariyer aşamalarında kendini gösterdiğini vurguluyor. Erkeklerin %40’ı, kadınlarınsa yalnızca %36’sı yıllık 110.000 ABD dolarından fazla maaş bildiriyor. Bu fark özellikle, kıdemli erkeklerin %68’inin, kıdemli kadınlarınsa %55’inin 110.000 doları aşabildiği Amerika Birleşik Devletleri’nde belirgin görünüyor.
Hem Amerika Birleşik Devletleri’nde hem de Birleşik Krallık ‘ta, beyaz olmayan katılımcıların taciz veya ayrımcılık yaşadıklarını bildirme olasılıkları beyaz meslektaşlarına göre daha yüksekti.
Altı anketin hepsinde iyi anlamda tekrarlayan bir tema ise: Finansal krizlerin ve pandeminin zorluklarına rağmen (memnuniyet oranları 2018’den bu yana %68’den %58’e düşse bile) bilim insanlarının yaptıkları işi genel olarak sevmeleriydi. Ancak pandemi kaynaklı aksaklıklar yavaş yavaş azalırken; fon sağlayıcıları ve işverenlerin, bilim insanlarının kariyer ve servetlerinin dünya olaylarından nasıl güçlü bir şekilde etkilenebileceğini hatırlamaları önemlidir. Şimdi artık, yeni projelere başlama arzusunu nasıl yeniden canlandıracağımızı ve kapsayıcı iş birliğini destekleyip; araştırma ekosistemindeki herkesin oynayacak bir rolü olduğunu kabul eden pozitif bir araştırma kültürünü nasıl oluşturabileceğimizi düşünmenin zamanıdır.
Kaynak:
Nature
Nature 599, 179 (2021) 10 Kasım 2021