Ana Sayfa Bilim Gündemi Omikron varyantı insan dışı bir hayvan konağında mı evrimleşti?

Omikron varyantı insan dışı bir hayvan konağında mı evrimleşti?

423

Covid-19 varyantları ortaya çıkmaya başladığında ilk kabul edilen bilgi bu varyantların, virüsü alan bağışıklık sistemi baskılanmış bir kişide geliştiğiydi. Bu hipoteze göre bağışıklığı çeşitli sebeplerle baskılanmış bir insan Covid-19’a yakalanır ve uzun süre virüsten kurtulamadığından kronik bir enfeksiyon geçirirdi. Virüs de bu arada vücutta çoğalmaya devam ederken birçok kez mutasyona uğrardı. Ancak bilim insanlarının artık, en son varyant olan Omicron’un başat proteinini (spike) belirleyen olağandışı mutasyonları nerede edinmiş olabileceğine dair alternatif bir teorisi var.
Virüsün başka bir hayvan türünde evrimleşmiş olabileceğini tahmin ediyorlar.
Teoriye göre, 2020’nin ortalarında bir tür hayvan (potansiyel olarak kemirgenler) SARS-CoV-2 virüsü ile enfekte oldu. Bu yeni türde virüs evrimleşti ve insanlara geri gelmeden önce spike proteininde yaklaşık 50 mutasyon biriktirdi.

Scripps Araştırma Enstitüsü’nde immünolog olan Kristian Andersen, Omicron’un ters zoonozdan çıkmış olabileceği fikrini ortaya atanlar arasında yer alıyor. (Zoonoz, hayvanlarda görülen bir patojenin insanlar arasında yayılıp hastalık yapmaya başlamasıdır. Ters zoonoz ise, bu virüsün bir hayvan türüne geri geçmesidir).
“Çoğu insanın bunların, bağışıklık sistemi baskılanmış bireylerden geldiğini kabul etmesinin makul olduğunu düşünüyorum, ama dürüst olmak gerekirse, aslında bu ters zoonozun ardından yeni bir zoonoz oluşmasının, gerçekten virüs evrimindeki derin dalın mevcut kanıtları ve daha sonra mutasyonların kendileri göz önüne alındığında daha olası olduğu görünüyor, çünkü bazıları oldukça sıradışı” diyor Andersen.
Virüslerin evrimini inceleyen diğer bazı bilim insanları ise STAT’a böyle bir fikrin söz konusu olmadığını düşündüklerini söylediler. Bazıları, varyantların bağışıklık sistemi baskılanmış kişilerde geliştiği teorisine daha fazla ağırlık verirken, diğerleri bu noktada bir seçeneği diğerine tercih etmek için yeterli kanıt olmadığını düşünüyor.
İsviçre Bern Sosyal ve Önleyici Tıp Enstitüsü’nde moleküler epidemiyolog olarak bulunan Emma Hodcroft e-posta yoluyla yaptığı açıklamada; “Şahsen, bağışıklık sistemi baskılanmış bir bireyde fark edilmeden dolaşma olasılığının daha yüksek olduğunu düşünüyorum.” derken; Edinburgh’daki Evrimsel Biyoloji Enstitüsü’nde moleküler evrim profesörü olan Andrew Rambaut, “Bunu kesinlikle bir insanda kalıcı bir enfeksiyon sırasında oluşan evrime makul bir alternatif hipotez olarak kabul ediyorum ancak bir süre daha kesin bir şey söyleyecek durumda olacağımızı sanmıyorum ” şeklinde açıklamada bulundu.
Aslında SARS-2’nin kendine özgü özelliklerinden biri, virologlar tarafından evcil köpekler, kediler, büyük kediler, vizon, ak kuyruklu geyik gibi birçok türü enfekte edebilen “karışık bir virüs” olarak tanımlanmasıdır. Virüsün türlerden türlere ne kadar kolay sıçradığına bakarak, virüsü inceleyen insanlar bu listenin büyüyeceğini düşünüyorlar. 2020’nin başlarında Çin’in Wuhan kentinden çıkan orijinal virüs, kemirgenlere bulaşmadı ancak alfa, beta, delta gibi varyantlar ortaya çıkmaya başladıkça, bu varyantların aslında kemirgenleri de enfekte edebildiği görüldü.

Tulane Tıp Fakültesi’nde mikrobiyoloji ve immünoloji profesörü olan Robert Garry, ortaya çıkan SARS-2 mutasyonlarını takip ediyor. Bunlardan yedisi kemirgen adaptasyonu ile ilişkili olup fareleri, sıçanları ve bağlantılı türleri enfekte etmesine izin verilen değişikliklerdi. Garry, bu mutasyonların yedisinin de Omicron’da olduğunu kaydederken; varyantın bir hayvanda mı yoksa bir insan konağında mı geliştiğinin incelenmesinin yazı-tura atmaya benzediğine inandığını ama oynayacak olursa bahsi kemirgenler üzerine koyacağını söylüyor.
Kesin bir cevap almak büyük bir şans gerektirebilir. Bilim insanları SARS-2 ile enfekte olup olmadıklarını görmek için sürekli çeşitli hayvan türlerine bakıyorlar; bunlarda Omicron gibi bir örnek bulmuş olsalar kesinlikle kaçırmazlardı. Ancak Arizona Üniversitesi’nde evrimsel biyoloji profesörü olan Michael Worobey, enfekte olup olmadıklarını ve enfekte olduklarında benzer viral evrim kalıplarının oluşup oluşmadığını görmek için seçilen bazı vahşi hayvan türleri üzerinde incelemeler yapabileceğini düşünüyor.
Andersen’in fikrinin başlangıçta imkânsız olmadığını, ancak Omicron için en olası açıklamanın bu olmadığını düşünen Worobey; ak kuyruklu geyiklerdeki salgının ayrıntılarını da duyduktan sonra, hayvanlarda yayılan virüslerin moleküler saatinin incelenmesinin (evrimleşme hızına bakarak ve insanlarda SARS-2 evrimi ile karşılaştırarak) bazı ipuçları da sağlayabileceğini söyledi.
Worobey için soru aslında; herhangi bir hayvan türünün SARS-2 ile kronik olarak enfekte olup olamayacağıdır. SARS-2’nin bağışıklığı baskılanmış insanlarda olduğu gibi ‘oyalandığı’ hayvan türleri olup olmadığıdır. Bu, virüs üzerinde olumlu seçici baskı yapabilir. Yani virüsü, hayvanın bağışıklık tepkisi başlamadan önce mutasyona uğramaya teşvik edebilir. “Kronik enfeksiyonlar yapan (hayvan) rezervuarlar varsa bu, Omicron’un muhtemelen bir rezervuardan gelmiş olması gerektiğini düşündürüyor.” diye de ekliyor Worobey.
Andersen’i bir hayvan kaynağını merak etmeye yönlendiren şeyin bir kısmı, varyantın bir yıl önce yayılan virüslere kadar uzanması olmuş. Bunun ‘açıklanmaya muhtaç’ bir konu olduğunu belirtiyor. Saskatchewan Üniversitesi Aşı ve Bulaşıcı Hastalık Örgütü’nde koronavirüs viroloğu olarak olarak görev alan Angela Rasmussen bu fikre katılarak: “Bence herkes için oldukça açık … bu virüs oldukça uzun bir süredir bağımsız bir evrimsel yolda ve çok şaşırtıcı bir şekilde iyi bir şeyler söylemek için geri gidiyor olabilir … akla yatkın.” diyor.
Garry, bu varyantın başka bir türde ortaya çıkıp çıkmadığına bakılmaksızın, SARS-2’nin tür atlama yeteneği göz önüne alındığında; dünyanın gelecekte hayvan kaynaklı varyantlarla karşılaşmasının mümkün olduğu konusunda uyardı. Bu ne demek mi? “Aşılar üzerinde çalışmaya devam etmeliyiz.”

KAYNAK

Some experts suggest Omicron variant may have evolved in an animal host

 

Önceki İçerikMamut dişine kazınmış bu desenler, tarihteki ilk süs takısı olabilir mi?
Sonraki İçerikÖlümden sonra “Zombi Genler” olarak adlandırılan bazı genlerin aktivitelerinde artış gözlemlendi