Ana Sayfa 216. Sayı Baykuş Kitap&Kafe: Kırklareli’de bir sığınak

Baykuş Kitap&Kafe: Kırklareli’de bir sığınak

369

Dünya her gün daha kötüye giderken önemli olan mekânların değil aklımızın açık kalabilmesi”

Herkesin bir hikâyesi vardır. Başkalarının hikâyesini anlatmak ve yazmak kadar kolay değildir, insanın kendi hikâyesini yazması. Belki de bu nedenle bu ay yazımı hazırlamakta zorlandım. Çünkü bu sayıda size Baykuş’u anlatacağım.
Baykuş Kitap&Kafe’nin doğuşu aslında bir hayalin hayata geçmesi… 2014 yılında bir masa etrafında eş, dostla otururken anlattığım hayalim birkaç ay içerisinde gerçeğe dönüştü ve aynı yılın Ekim ayında küçücük bir dükkanla işe başladık. Kitaplar alındı, kitap bağışları geldi, mutfak eşyaları tamamlandı, masalar, sandalyeler seçildi ve Kırklareli’nin ilk kitap kafesi çalışmaya başladı.  Açılış için resmî işleri yaparken görevlilere, açılış sonrasında da Baykuş’u tanımak için gelenlere işleyişi anlatıp kitap kafenin ne olduğunu açıklamak epey zor olmuştu. Yine de hâlâ kütüphane diyenler, müze gibi içinde ve dışında fotoğraf çektirmeye gelenler yok değil.
Zaman ilerledikçe kitap satmak, çay, kahve servis etmek, kek ve kurabiye yapmak dışında başka şeyler yapmak lazım diye düşünmeye başladım. Çünkü amacım yalnızca para kazanmak değildi. Daha çok üretmek, gelen insanlarla bir şey yaratmak gerekliydi. Bu nedenle Baykuş Kitap&Kafe bu küçücük şehirde her hafta etkinlik yapan, atölyeler düzenleyen bir yer hâline geldi. Felsefe, mitoloji, öykü atölyeleri, kitap okuma grupları, sinema günleri, kitap mezatları, yazar buluşmaları ve masal geceleri… Herkesin katılımına açık ve ücretsiz yapılan bu etkinlikler pandemi dönemine kadar aralıksız  devam etti. Pandemi döneminde ise online yapmaya devam ettim ve devam ediyorum. Ayrıca kitap satışını bu dönemde online platformlara da taşıdım. Böylelikle farklı şehirlerdeki okuyuculara, yıllardır görüşemediğim kitap sever arkadaşlarıma ulaşabiliyorum. Buna pandeminin iyi tarafı diyelim. Kötü tarafları ise hepimizin malumu aslında ama “dayanışma yaşatır” sözünün gerçekliği bu dönemde öylesine somutlaştı ki, Baykuş dostları, onun ayakta kalabilmesi için ellerinden geleni yaptılar. Dolayısıyla yaptığım iş kendi adıma daha da anlam kazanmış oldu.
Bu süreç ile beraber ikinci el kitaplara daha fazla yöneldim. Sıfır kitaplar da alıyorum. Aslında biraz inisiyatif kullanarak kendi sevdiğim ve herkesin okumasını dilediğim kitapları seçiyorum sıfır kitap alırken. Çünkü “Baykuş’un Seçkisi”ni oluşturmaya çalışıyorum. Kırklareli okuyucusunda da ülke genelinde olduğu gibi öncelik dünya klasikleri. Türk klasiklerinden ise Sabahattin Ali, Oğuz Atay, Yusuf Atılgan ilgi uyandırıyor. Sürekli gelenlerin neler sevdiğini, ne okuduğunu, hangi alanla ilgilendiğini biliyorsunuz ve ona göre önerilerde bulunuyorsunuz ya da bir kısmı zaten ne istediğini bilerek geliyor.
Kitap kafe olunca iş sadece kitap önermekle ve satmakla bitmiyor. Gelenlerin kahvelerini nasıl içtiklerini, şeker kullanıp kullanmadıklarını ve saat kaçta geleceklerini de biliyorsunuz.  Çoğu da sohbet etmek için geliyor. Çok yönlü bir etkileşim mevcut aslında.
Baykuş’u açarken kendimce planlarım olmasına rağmen yine de ne olup biteceğine, ne kadar zaman yaşayacağına dair hiçbir öngörüm yoktu. Aslında net olarak bildiğim  adının Baykuş olacağı, bu adla yaşayacağı, kitap dolu olacağı, hangi tarz müziklerin işitileceği ve nasıl kokacağıydı. Bunların değişmeden ilerliyor olması kendi yaşam serüvenimde en büyük mutluluk kaynağı. Diğer yandan yakın zamanda ne olur bilemiyorum. Birçok insan ve benim için bir sığınak hâline gelen,  nakış gibi işlenen bu yerin yaşamasını elbette istiyorum lâkin dünya her geçen gün kötüye giderken ben Baykuş’u kaybetmişim çok mu demekten de çekinmiyorum.

Önceki İçerikYanlamasına dönen karadelik, önceki kuramları baştan yazdırıyor
Sonraki İçerikKitapçı Rafı