Ana Sayfa 221. Sayı Yemyeşil Bir Deniz

Yemyeşil Bir Deniz

158

İlham İrem’i temmuz sonunda kaybettik. Öğrendiğimde yazımı hazırlamış, dergiye teslim etmiştim; onu anmak bu yazıya düştü. Tanıdığım hemen herkeste iz bırakan, kendi sesi, kendi rengi olan bir sanatçıydı. Benim için hüznün şarkısıydı o – şimdi daha da yoğun bir hüznün şarkısı.  Onun sesinden ne dinlesem hüzün tadı gelir damağıma, en neşeli ezgilerinde yaklaşan fırtına duyulur sanki. Hüzün paratoneri gibi, kirpikleri bulut toplar gibi. Küçük Denizkızı masalını bilir misiniz? İşte, o masalın lezzetini alırım İlham İrem şarkılarında. Sevdiği için en kıymetli varlığından vazgeçmiş ve ihanete uğramış birinin dinmez acısı; uslanmaz, yatışmaz bir hüzün pınarı… İyi ki şarkılarınla eğittin kalbimizi, derinleştirdin ruhumuzu İlham İrem. Her şarkınla, hep yaşayacaksın.

***

Ağustos ayında, çok severek çevirdiğim Beneklerini Kaybeden Dalmaçyalı okur karşısına çıktı. Doğrusu bu benim için sürpriz oldu; çeviriyi yayınevine – Beyaz Balina Yayınları – teslim edeli çok kısa bir süre geçmişti, kitabı bu kadar çabuk elime almayı beklemiyordum.
Beneklerini Kaybeden Dalmaçyalı dosyası karşıma çıktığında çeviri takvimim hayli yoğundu. İtiraf edeyim, işlerim o kadar sıkışıktı ki aklımdan ilk geçen, dosyayı incelemeden geri çevirmek olmuştu. Ama hem meraklı bir okur hem patililer karşısında zayıf bir insan olduğumdan elbette inceledim ve hemen işi kabul etmeye karar verdim. Kitabın konusu kadar Helen Haraldsen’ın bu kitabı kaybettiği köpeği Lucy için yazmış olması da beni çok etkiledi. Gerekirse çift mesai yapıp bu kitabı çevirmeye, bu kitabı köpeğimiz Lokum Hanım için çevirmeye karar verdim. Sonuç benim için çok tatmin edici, çok gurur verici oldu. Umarım okurlar da benim gibi yoğun duygularla bağlanır kitaba. Lokum Hanım’ı sorarsanız… o pek yorum yapmadı ama bence içten içe çok sevindi.
Leopar Lucy ve Deli Petra aynı evde, insanlarıyla yaşayan iki can dosttur. Petra’nın kaybolmasıyla bu mutlu ailenin üstüne kara bulutlar çöker. Petra için endişelenirken birden Lucy de beneklerini kaybeder. Beneksiz bir Dalmaçyalı! Lucy şimdi hem Petra’yı hem de beneklerini geri getirmelidir. Ve yardım hiç beklemediği yerden gelir.
Yüz sayfalık kısa bir hikâye Beneklerini Kaybeden Dalmaçyalı. Ama insana verdiği esin, insanı içine ittiği düşünceler metnin derinliğini, belki de en çok beneklere kadar sızan, benliği var eden o saf sevginin enginliğini gösteriyor.

***

Yazın şanına en çok polisiye yaraşmıyor mu sizce de? Deniz kenarında ya da balkonda; vantilatörün karşısında ya da orman kampında… elde bir polisiye. Hayatın tasası, gündelik dertler, sorumluluk ve zorunluluklar; hepsi okurken dışarıda kalıyor. Evet, ben de tam bunu yaptım bu ay. Beni Seç, Tess Gerritsen ve Gary Braver’ın imzasını taşıyan, son derece sürükleyici bir polisiye-gerilim. Olaylar üniversite öğrencisi bir genç kızın intihar olduğu düşünülen ölümüyle başlar. Dedektif Loomis’in titiz soruşturması ve geriye dönüşler önümüze başta görünenden çok daha iç içe girmiş ilişkiler, saplantılar ve tutkular ağını çıkarır.
Beni Seç’i okurken tek sıkıntım hemen her karakterin ağzından çıkacak sözleri, olay ve durumlar karşısında verecekleri tepkiyi kolaylıkla tahmin edebilmemdi. Çoksatanların belli kalıplarla, belli denklemlerle yazıldığını hatırlatıp durdu bu bana. Eh, bu da okuma keyfini kaçırıyor biraz. Ama kitabın uyandırdığı merak, okuru yatağına aldığı nehrin akışı yine de son sayfaya kadar insanı esir alıyor.

***

Kuzeyde Bir Yaz üç kardeşin – Martha, Mats ve Mikkel – hiç tanımadıkları anneannelerinin yanında, kırsalda geçirdikleri zorunlu tatilin hikâyesi. Buna pek tatil de denemez hani: yol yok, telefon yok, internet yok, televizyon yok. Pof. Kirsten Boie çocuk zihninin kıvraklığını, derinliğini metne o kadar başarıyla aktarmış, bir şey öğretme derdine düşmeden derdini o kadar güzel işlemiş ki… itiraf edeyim; elime almamla bitirmem arasında geçen birkaç saatte yerimden kıpırdayamadım. Aman çeviri beklermiş, ev işleriymiş, kediler – ve tabii Lokum Hanım – ilgi istermiş; gözüm hiçbir şeyi görmedi.
Kuşkusuz kitabın bunca etkileyici olmasında Aylin Gergin’in çevirisi de büyük rol oynuyor; eser miktarda bile çeviri kokusu taşımayan, beşik gibi bir dil.
“Okuldan eve dönerken geçtiği parkta, ağaçlar çiçek açmaya başlamış ve ilkbahar kokusu dolmuştu burnuna. Birden o kadar mutlu olmuştu ki. Her zaman aynı yolu kullandığı halde, daha önce hiç böyle hissetmemişti. O anda hemen bir şey olması gerektiğini düşünmüştü, o ilkbahar güzelliğinde herhangi bir şey. Belki içinde bir şeyler patlayabilirdi, içindeki dayanılmaz mutluluk onu illa ki bir yere ulaştıracaktı. Bu öyle büyük bir mutluluktu ki, nasıl dayanacağını bilememişti!”
Her sayfası esin dolu bir ay dilerim.

-Beneklerini Kaybeden Dalmaçyalı, Helen Haraldsen, çeviren Anıl Ceren Altunkanat, Beyaz Balina Yayınları, 104 s.
-Beni Seç, Tess Gerritsen – Gary Braver, çeviren Özge Onan, Doğan Kitap, 292 s.
-Kuzeyde Bir Yaz, Kirsten Boie, çeviren Aylin Gergin, Günışığı Kitaplığı, 283 s.anıl

Önceki İçerikKıtaların oluşumu sürecini bir kuyrukluyıldız tetiklemiş olabilir
Sonraki İçerikKitapçı Rafı