Ana Sayfa Bilim Gündemi Yeni bir halk hareketi olasılığı

Yeni bir halk hareketi olasılığı

623

Ender Helvacıoğlu

Artık seçim ve hukuk tartışmalarından çok toplumsal hareket tartışması yapmanın zamanıdır.
Kopkoyu bir karanlığa doğru mu gidiyoruz, yoksa aydınlığın ilk ışıkları gözükmeye başlıyor mu? İyimserim, ikinci tespitten yanayım. Neden?

İktidarın attığı adımlar giderek daha fazla tepki topluyor. İktidar sermayeden harcıyor. Öte yandan tepki birikiyor.

İktidar -kendi çizgisi çerçevesinde dahi olsa- geliştirici, ilerlemeci, kapsayıcı, tabanını artırıcı adımlar atamıyor artık. Kendi dışındakilere düşmanca davranıyor ve sadece kendi öz gücünü tahkim edici adımlar atabiliyor. Bu adımlar kendi saflarında dahi açıkça savunulamıyor ve bazı gedikler açılıyor.

İktidar bu uygulamalarla kendi hareket alanını daraltıyor ve bugün çok daralmıştır. İktidar umut değil tepki biriktirmektedir artık.

Uzun zamandır böyleydi denilebilir. Evet, zaten AKP’ye karşı olan toplumun yüzde 50’si için fazla değişen bir durum yok. Ama tepki artık AKP tabanına da yayılmaktadır.

İktidar bu nedenle -bir türlü aşamadığı- bir eşiği geçmeye çalışıyor: Kendi anayasasını kabul ettirip rejimini tam olarak oturtmak. Bunu becerebilirse, işte o kopkoyu karanlık dönemi başlayabilir. Fakat zor gözüküyor ve fazla da zamanı kalmadı. Bu nedenle saldırganlaşıyor.

***

Halkın durumuna baktığımızda ise ne görüyoruz? Umutsuzluk ve teslimiyet mi artıyor, yoksa tepki ve mücadele eğilimi mi? Hangisi birikiyor?

Halkın tepkisi yavaş yavaş birikir. Çoğunlukla politik görünümler almaz, dolayısıyla halkla yakın teması bulunmayan politik odaklar tarafından tespit edilmeleri zordur.

Tepki -özellikle bizim gibi köklü geçmişi ve gelenekleri olan ülkelerde- hemen kendini dışa vurmaz, hızla harekete dönüşmez. Kırk kere ölçer biçer, maceraya atılmaz; doğru eylemin “başarı ilkesi”ni içgüdüsel olarak büyük bir titizlikle uygular. Kendine politik öncü diyen çoğu kişiden ve örgütten çok daha fazla geçmişten dersler çıkarır; sırtında yumurta küfesi vardır, dolayısıyla garantici davranır. Harekete geçmeden önce bütün “az hareketli” yolları dener, onları tüketir. Ama bu garanticilik, vurdumduymazlık ve vicdansızlık değildir. Aslında tepki alttan alta birikmeye devam etmektedir.

Halkın vicdanı ile politik öncünün vicdanı birbirinden farklıdır. Öncünün vicdanı öznel ve acelecidir. Halkın vicdanı ise son derece nesneldir ve acelesi yoktur. Halkın vicdanı, zırt pırt ortaya çıkan değil birikimli bir vicdandır. Çoğu zaman boyun eğer, teslim olur, şark kurnazlığı yapar… Bu durum, öncüye “vicdansızlık” gibi gelir; hatta bazılarını halktan umudu kesmeye dahi sürükleyebilir. Oysa tepki alttan alta birikmeye devam etmektedir.

Aslında bu birikim bizim tarafa değil karşı tarafa bakarak anlaşılabilir. Örneğin iktidara oy veren kitleler coşkuyla ve gelecek umuduyla mı oy veriyorlar, yoksa seçeneksizlikten, mecburiyetten veya “kurnazlıktan” dolayı mı? Bence iktidarın tabanı içinde ikincisinin oranı yükselmektedir. Bunu iktidarın söyleminden de anlayabiliriz. AKP, demokrasi, askeri vesayet karşıtlığı, mazlumdan yana olmak gibi temalarla iktidara geldi; şöyle veya böyle bir gelecek umudu yanılsaması yaratabildi. Bugün ise en önde gelen teması “beka sorunu”dur. “Size verebileceğim bir şey yok, ama ben gidersem kötü olur” diyerek gelişen tepkiyi bastırmaya çalışmaktadır. Ama bu söylemin sürdürülebilirliği yoktur. Bu söylem değişikliği, iktidar kitlesi içinde dahi tepkinin arttığının kanıtıdır.

Bu tepki fark edilemezse, hissedilemezse, halk birdenbire harekete geçtiğinde apışıp kalınır. Gezi hareketi sırasında bu yaşandı. Halk hareketinin acelesi yoktur, durağan gibidir, ama aslında birikmektedir ve birdenbire fışkırıverir. Bardağı taşıran son damlanın diğer damlalardan tek farkı bardağı taşırmış olmasıdır. İstanbul’un kuzey ormanları katledilirken, Kaz Dağları didik didik edilirken, ülkenin bütün sularına HES adı altında el konulurken ortaya çıkmayan vicdan, Gezi Parkı’ndaki birkaç ağacın kesilmesini önlemeye çalışan gençlere yapılan saldırıda birdenbire ortaya çıkıvermiş ve dalga dalga tüm ülkeye yayılmıştır. Halk hareketi böyle bir şey…

Öte yandan halk hareketi denilen olgu, halkın çoğunluğunun harekete geçmesi (veya bunun beklenmesi) değildir. Seçimlerden farkı budur. Seçim demokrasisi ile toplumsal hareket demokrasisi farklıdır. Her zaman toplumun ileri kesimleri lokomotif görevi görür ve toplumun geniş kesimlerini de peşinden sürükler. Seçimler genellikle ortalamayı alır; ama toplumsal gelişmenin lokomotifi hiçbir zaman “ortalama” değildir. Seçimler ile toplumsal hareketi karşı karşıya getirenler, toplumun ilerlemesini istemeyenler veya kendi lehlerine havuzlamak isteyenlerdir. Demokrasi hiçbir zaman “ortalama” ile gelmez, toplumsal hareket ile gelir. Seçimler, bu hareketin taçlandığı nokta olabilir ancak; çoğu zaman da buna gerek kalmaz.

Toplumsal hareketler kaotiktir; önceden öngörülemeyen çok farklı biçimlerde ortaya çıkabilir. Yukarıda da söylediğim gibi önemli olan tepki birikimini hissedebilmek ve hazırlıklı olmaktır. Hazırlıktan kastım, öncü ile tepki birikimi arasındaki kanalların açık olması ve bu ilişkinin araçlarının mümkün olduğunca yaratılmaya çalışılmasıdır.

Öte yandan yeni gelişebilecek bir halk hareketinin Cumhuriyet Mitinglerinden (2007) ve Haziran Direnişinden (2013) farklı olacağı, en azından farklı bazı kesimlerin de dahil olabileceği öngörülebilir. İlk ikisi, zaten AKP iktidarına muhalif olan kesimlerin hareketiydi. Şimdi bunlara AKP’nin tabanından kopup gelmiş kesimler (daha çok da onların çocukları) katılabilir. Hatta en radikal kesimler bunlar olabilir. Bu kesimlerle -uzlaşıcı değil- devrimci bir temas, üzerinde düşünülmesi gereken bir konudur.

Toparlarsak bugün ülkemizde halkın taleplerinden kopmuş ve halkın tepkisinin hedefi haline gelmiş bir iktidar var. Gücünü halktan değil, iktidar olmaktan alan bir iktidar. Aldığı oyu da bu nedenle (ve seçeneksizlikten) alıyor.

Eskisi kadar alanda değilim, yanılıyor olabilirim. Ama bence ciddi bir toplumsal hareket geliyor. Ve bunu iktidar ve devlet fark etmiş durumda. Umarım muhalefet, özellikle devrimci muhalefet de fark eder ve buna göre pozisyon alır.

Kopkoyu bir karanlığa gömüleceğimizi ve yaşanmaz bir ülke haline geleceğimizi sanmıyorum. Çıkış yolunu bulmakta fazlaca temkinli, ama son tahlilde mahir bir halkız biz.