Werner Heisenberg 1901 – 1976 Kuantum Kuramının Kurucularından Heisenberg’in Yaşamı
Armin Hermann, Alfa Yayıncılık, 2024, 200s.
Savaştan hemen önce Alman Otto Hahn, bir nötronun çarptığı uranyum atomunun, yaklaşık iki eşit ağırlıkta atoma artı büyük miktarda enerjiye ve üç yeni nötrona ayrıldığını keşfetti; artık zincirleme reaksiyon aracılığıyla bombayı mümkün kılacak nükleer enerji elde edilebilirdi. Yazar, Heisenberg’in yönettiği “Alman Uranyum Projesi”nin öyküsünde bunu anlatıyor: Zincirleme reaksiyonu Alman bilim insanları keşfedip geliştirdikleri halde, atom bombası yapmak çok maliyetli olduğu gerekçesiyle, belki de bahanesiyle, nükleer silah yapmak yerine nükleer enerji reaktörlerini geliştirmeye çalışmışlardı. Amerikalılar Manhattan Projesiyle geliştirdikleri atom bombasını Hiroşima ve Nagazaki’ye atarak savaşın sonunu getirmiş; Müttefikler Heisenberg’i ve Alman Uranyum Projesinde çalışan bilim adamlarını tutuklamışlar; onların tutuklu kaldıkları yerlere gizli mikrofonlar koyarak tartışmalarını kaydetmişler ve Almanların yapmakta oldukları nükleer reaktörü sökerek parçaları Amerika’ya götürmüşlerdi. Henüz 32 yaşında Nobel Ödülünü almış olan Heisenberg 2. Dünya Savaşına kadar çağdaş fiziğe önemli katkılar yapmıştı. Son yıllarında ise “evrensel formül” diyebileceği maddenin birleşik kuramı üzerindeki çalışmalarını sürdürmüştü. Bu kuramıyla temel parçacıkların açıklanabileceğine iyice inanmıştı: Gell-Man’ın kuarkları mı, yoksa Heisenberg’in evrensel formülü mü? Fakat Heisenberg’in ölümünden sonraki yüksek-enerjili hızlandırıcı deneyleri Gell-Mann’ın kuarklı modelini haklı çıkarmıştı.
Tıbbın Gizemli Tarihi – Semboller Büyüler ve Ritüeller Eşliğinde Şifa
Zeki Tez, Doruk Yayınları, 2025.
Zeki Tez okuyucuyu tıbbın bilim, mistisizm ve geleneklerin iç içe geçtiği gizemli dünyasına davet ediyor. Tıbbın Gizemli Tarihi, sizi insanlığın şifa arayışını şekillendiren kadim ritüeller, sembolik uygulamalar ve unutulmuş bilgeliklerle dolu büyüleyici bir yolculuğa çıkarıyor. İlk uygarlıkların Pagan törenlerinden Orta Çağ’ın simya deneylerine Hint, Çin, İslam tıbbı gibi duraklara uğrayan kitap, tıbbın kültürler arası farklarını ve gelişimini gözler önüne seriyor. Hastalık ve sağlığa yaklaşımlar, büyü ve ruhsallığın erken tıp uygulamalarındaki rolü gibi konuları değinen yazar, mistik ile tıbbi olan arasındaki ilginç bağlantıları ortaya çıkararak sağlık anlayışının evrimine dair bir bakış açısı sunuyor. Kocakarı ilaçları, ilk kan nakli, ilk sezaryen, ilk sünnet, ilk iğdiş etme, Orta Çağ’ın berber-cerrahları, “idrar tadarak” teşhis koyan hekimler, akıl hastalarını ölüme terk eden Avrupa’dan, psikiyatrinin temellerini atan Doğu ve narkozu keşfeden Müslüman hekimlere tıbbın maceralı serüveni titiz ve kapsamlı şekilde okuyucuya sunuluyor. Tıbbın Gizemli Tarihi, yalnızca geçmişin bir kronolojisi değil, insan bedeninin gizemlerini ve şifa arayışının zamansız yolculuğunu düşünmeye davet eden bir eser. İster tarih meraklısı, ister tıp profesyoneli ya da sadece bilinmeyene ilgi duyan biri olun, genişletilmiş yeni baskısıyla Tıbbın Gizemli Tarihi sizi tıbbın derin ve gizemli dünyasına daha da yakınlaştıracak.
Kaos Teorisi
Etienne Ghys, Yapı Kredi Yayınları, 2024.
Étienne Ghys (29 Aralık 1954) CNRS’in teorik ve uygulamalı matematik bölümü araştırma merkezi direktörü ve 2019’dan beri Fransa Bilimler Akademisi’nin daimi sekreteri Fransız matematikçi. Araştırmalarını “dinamik sistemler” üzerine yoğunlaştırmış ve matematiğin Fransa’da halk nezdinde yayılmasına önemli katkılarda bulunmuştur.
Başlıca yapıtları: La Petite Histoire des Flocons de neige (Odile Jacob, 2021), La Petite Histoire du ballon de foot (Odile Jacob, 2023). “Önemli bir matematiksel kavram ya da düşüncenin kamuoyuna mal olması pek nadirdir. Bununla beraber, René Thom tarafından 1970’li yıllarda popülerleştiri¬len felaketler (afet) teorisi ya da Benoît Mandelbrot’un tasarladığı, 1980-90 yılla¬rında ortaya çıkan harika fraktal desenler gibi kamuoyuna ulaşmış bazı örnekler de vardır. Geniş kesimlerce bilinen ama büyük ölçüde çok da yanlış anlaşılan bir başka kavram da ‘kaos teorisi’nin simgesi haline gelen ünlü ‘kelebek etkisi’dir. Genel olarak şöyle ifade edilir: ‘Küçük bir etki büyük sonuçlar doğurabilir’ ya da ‘geleceği öngöremeyiz’, hatta ‘geleceğimiz başlangıç şartlarına bağlıdır’ vb.” Fransız matematikçi Étienne Ghys, hava durumu tahminlerinden borsa öngörüleri¬ne kadar hayatın pek çok alanında karşımıza çıkan “kaos” olgusunu anlamlandırma çabasının matematiksel tarihini anlatıyor: Az, öz ve rastlantısal.
Beklenen İstanbul Depremi – İstanbul’u Depreme Nasıl Hazırlarız?
Naci Görür, Doğan Kitap, 2025, 112 s.
Ülkemizde depremlerin tarihi yaklaşık 16,3 milyon sene öncesindeki Neo-Tektonik döneme dayanır. Bu tarih önümüzde uzanan geleceğin de habercisidir. Depremleri durdurma gücümüz yok, onları engelleyemiyoruz ama her depremde binlerce insanımızı toprağa verecek kadar âciz miyiz? Hayır. 21. yüzyılda depreme bu kadar kurban vermek açıklanabilir bir durum değildir. Çağdaş ülkeler, yani bilim toplumları, bir depremde bu kadar çok insan kaybeden ülkeleri “çürümüş” toplumlar olarak niteler. Depremden sonra açılan davalarda bu çürümüşlüğün izleri görülmektedir: Müteahhitlerin yaptığı çürük evler, kalite ve malzeme yolsuzluğu, denetim eksikliği. Alp-Himalaya Dağ Kuşağı üzerinde yer alan ülkemiz için deprem gerçek bir beka meselesidir. Nesillerimizin bu topraklar üzerinde güvenli, sağlıklı, ekonomik olarak güçlü ve bağımsız bir yaşam sürdürebilmesi için deprem sorununun bir an önce çözüme kavuşturulması gerekir. Bu da ancak ve ancak deprem dirençli yerleşim alanları yaratmakla mümkündür. Beklenen İstanbul depremine karşı devlet-yerel yönetim, sivil toplum ve yurttaş ekseninde deprem dirençli bir İstanbul’u nasıl yaratabileceğimizin ana hatlarını açıklayan Prof. Dr. Naci Görür’den yerel yönetimler, altyapıdan sorumlu kurumlar, yurttaşlar ve İstanbul’a gönül vermiş herkes için bir el kitabı olma iddiası taşıyor.
Charles Darwin’i Anlamak-Yaşamın Esasları 2
Erik L. Peterson, Koç Üniversitesi Yayınları, 2025, 280 s.
Evrim kuramı, doğal seçilim, en uyumlu olanın hayatta kalması, ortak atadan değişerek türeme… Bu sözcükler genellikle akıllara hemen Charles Darwin’i getirir. Ancak Charles Darwin çoğu insanın, hakkında bir sürü şey işitip, yazdıklarını hiç okumadığı ya da pek bilgi sahibi olmadığı bir isimdir. Cambridge University Press’in “Understanding Life” dizisi kapsamında yayınlanan Charles Darwin’i Anlamak bizi bu ünlü ismin evrim, kalıtım, din başta olmak üzere pek çok konuda gerçekten ne düşündüğünü anlamamızı sağlayacak bir yolculuğa çıkarıyor. Darwin’e ilişkin yaygınlaşmış birtakım yanlış anlamalara, bir yandan da Darwin’in bakış açısını biçimlendiren koşullara ve kişilere, kuramının gelişimi açısından kritik önem taşıyan etkilere ilişkin berrak ve zengin bir değerlendirme sunuyor. Erasmus Darwin, Robert Grant, Harriet Martineau, Alfred Russel Wallace ve daha nicelerine canlı bir şekilde yer veren kitap Darwin’in kuramını niçin, nasıl ve ne zaman geliştirdiğini biraz daha iyi anlamamızı sağlıyor. Kitabın sonunda, bilimin “en büyük kahramanlarından” biri olarak tanınan kişiye ilişkin doyurucu, inandırıcı, gerçekçi bir tabloya ulaşacaksınız. Darwin’i bilim insanı, aile babası, İngiliz orta-üst sınıfının seçkin bir üyesi kimlikleriyle de tanıyacaksınız. Erik L. Peterson, Alabama Üniversitesi Tarih Bölümü öğretim üyesidir. Bilim, teknoloji ve tıp tarihi üzerine uzmanlaşmıştır.
Mühendislik Matematiği
Adem Dalcalı, Aktif Yayınları, 2025, 340 s.
Mühendislik Matematiği kitabı, mühendislik fakülteleri, teknoloji fakülteleri ve meslek yüksekokullarında elektrik, elektronik, bilgisayar ve yazılım alanlarında eğitim gören öğrencilerin ihtiyaçları göz önünde bulundurularak hazırlanmıştır. Öğrencilerin mühendislik eğitiminde karşılaştıkları karmaşık problemlere çözüm üretebilmeleri için gerekli matematik alt yapıyı edinmeleri amaçlanmıştır. Bu kitap içerik olarak, teorik tarafı daha kısa sunulmuş olup çoğunlukla uygulamalı örnekler ve mühendislik problemlerine yönelik çözümlerle desteklenmiştir. Kitapta Diferansiyel Denklemler, Laplace Dönüşümleri, Fourier Serileri, Optimizasyon, Sayısal Analiz ve Cebirsel Olmayan Denklemler gibi konular detaylı bir şekilde ele alınmıştır. Bu konular, teorik bilgilerin mühendislik problemlerine nasıl uygulanacağını göstermek amacıyla örnekler ve çözümlerle zenginleştirilmiştir. Ayrıca, PSIM benzetimleri ve gerçek zamanlı deneylerle desteklenen uygulamalar, soyut kavramların somutlaştırılmasına yardımcı olmakta, teori-pratik bütünlüğünü sağlayarak öğrencilerin analitik düşünme yetilerini geliştirmelerine katkı sunmaktadır. Yaklaşık 30 yıllık deneyim ve akademik birikimin sonucu olarak hazırlanan bu bilimsel ve çok disiplinli kitap, sadece lisans öğrencileri için değil, yüksek lisans ve doktora seviyelerinde eğitim gören araştırmacılar için de önemli bir bilimsel kaynak niteliğindedir.
Düşen Kedigiller ve Temel Fizik
Gregory J. Gbur, Ayrıntı Yayınları, 2025, 304 s.
Düşen kedilerin nasıl ayakları üstüne indikleri [veya diğer bir deyişle, nasıl dört ayak üstüne düştükleri] uzun bir süredir insanların merakını uyandırmıştır. Fizikçi ve kedi velisi Gregory Gbur, neşeli ve göz alıcı bir geçmişteki kedi doğrultma refleksini anlama girişimlerinin nasıl matematik, jeofizik, nörobilim ve insanlı uzay araştırmalarındaki bilmecelerle ilgili içgörüler sağladığını mercek altına almaktadır. Sonuç, kedi dönüşü, kedi ters dönüşü ve kedi burulması diye bilinen akrobatik performansın sırrını bilimsel tartışma aracılığıyla gün ışığına çıkarmak amacıyla fizik, fizyoloji, fotoğrafçılık ve robotiğin bir ucundan bir ucuna merak uyandırıcı bir şekilde alınan yoldur. Okurlar meselenin nasıl çözüldüğünü öğrenirler ama aynı zamanda en ince ayrıntıların hâlâ ateşli tartışmalara yol açtığını keşfederler. Başka kedi davranışlarında olduğu gibi, eşeledikçe daha çok sürpriz ortaya çıkar. Bu kitap, Charlotte’taki Kuzey Carolina Üniversitesi profesörlerinden Gregory Gbur’un kaleme aldığı, onun genel okura hitap eden ilk bilimsel eseridir. Optik, bilim tarihi ve korku romanlarına duyduğu ilginin tamamı bu kitapta boy göstermektedir. Gregory Gbur, en çok (Robert E. Howard’ın kısa öyküsünden mülhem) Skulls in the Stars [Yıldızlardaki Kafatasları] adlı ödüllü web sitesinin blog yazarı olarak bilinir. Genç bir erkek çocuğunun dondurma yapmaya girişip sıcak suyun soğuk sudan daha hızlı donduğunu keşfetmesi gibi, en iyi çevrimiçi çalışmalar bu kitapta konuk olarak sahne alır. Özünde kitap bilimin, çok defa dolambaçlı ve bir alandan diğerine beklenmedik uygulamalarıyla, gerçekten meydana geliş şekline övgüdür. Düşen bir kediyi incelemek kadar sıradan bir şeyin bilimin sınırlarını öteleyip bilim dallarının bir başından bir başına yararlı keşiflere yol açabileceğinin ispatını amaçlamaktadır.
Platon Düşüncesine Giriş – Felsefeye Giriş
Vahit Celal, Palet Yayınları, 2025.
Kitap, Platon düşüncesine giriş olarak Platon düşüncesinin yeniden ele alınmasının günümüzde şâyet inşa edilebilirse “ötekisi olmayan bir metafiziğin” inşâsında bazı eksikliklere rağmen temel oluşturabileceği düşüncesiyle kaleme alınmıştır. Kitabın içeriği dört bölümden oluşmaktadır. Giriş bölümünde felsefenin mahiyeti ve Parmenides, Herakleitos, Platon ve Aristoteles’in görüşleri anlatılmaya çalışılmıştır. Platon düşüncesinin esasları başlıklı ikinci bölümde ise Platon için philosophia’nın ne demek olduğu çeşitli açılardan irdelenmiştir. Üçüncü bölümde Platon düşüncesinde philosophia’nın bir tekhnê faâliyeti olduğu ve sophos’un philosophia faaliyetindeki ehemmiyeti ve dialektikê methodôs üzerinde durulmuştur. Nihayet son bölüm olan dördüncü ek bölümde ise Platon düşüncesinin en temel iki kavramı eidos ve mê on ele alınmıştır. Sonrasında değerlendirme ve kaynakça kısmına yer verilmiştir.
Spinoza – Var Olmak İçin Yöntemler
Maxime Rovere, Dost Kitabevi, 2025, 376 s.
Spinoza’nın Etika’sı bir eylem etiği değildir, çünkü hep eylemde konumlanamayacağımız için, onu uygulamakta pek zorlanırdık. O bir güç etiği de değildir, çünkü hiçbir güç mutlak olamaz; öyle ki doğanın tamamıyla karşı karşıya kaldığımızda, ne yaparsak yapalım, düzenli olarak bir kenara savruluruz. O bir neşe etiği de değildir, çünkü böylesi tamamen yararsız olurdu; hiçbir felsefeye gerek duymadan, her insan zaten neşeyi arar. Öyleyse bu neyin etiğidir? O her şeyden önce bir özgürlük etiği diye adlandırılabilir; çünkü etik sonuçta, üzerimizde uygulanan belirlenimlerin yardımıyla özgürlüğü var etmeye yönelik bir yöntemdir. Bu açıdan, Etika varoluş koşullarını öyle yapılandırır ki, nedenler ve sonuçlar oyunu insan için, yaşamın her olayında, tekil bir varoluş tarzı icat ederek hep daha fazla özgürleşmesinin yolu olur. Bu sonra, bir yüce mutluluk etiğini de devreye sokar… Yüce mutluluk, dünyayla ilişkimizi sonsuzca doyurucu kılan zorunlulukla bir bağ kurarak her şeyi, eylemi, tutkuyu, neşeyi ve kederi kavratır.
Türkiye’de Çağdaş Düşünce Tarihi
Hilmi Ziya Ülken, Doğu Batı Yayınları, 2024.
Türkiye’de Çağdaş Düşünce Tarihi, Tanzimat’tan itibaren düşünce hareketlerini inceleyen en önemli klasiklerden biridir. Yapıt şimdiye kadar pek az üstlenilmiş bir çabanın ürünü, deyim yerindeyse Türk düşüncesinin ve zihniyet dünyasının en kapsamlı arkeolojisidir. Namık Kemal’den Ziya Gökalp’e, Ali Suavi’den Mustafa Suphi’ye, Dr. Abdullah Cevdet’ten Hikmet Kıvılcımlı’ya, Beşir Fuad’dan Prens Sabahaddin’e, Yusuf Akçura’dan Ahmet Ağaoğlu’na, A. Hamdi Başar’a dek uzanan geniş yelpazede birçok düşünce, ekol ve kişi mercek altına alır. İlk çıkan dergiler, ilk yayımlanan kitaplar, manifestolar ve çözüm önerileri son derece kayda değerdir. Modernleşme hareketleri, ilerleme düşüncesi ve ilerlemeye duyulan tepkiler, mantık, hukuk ve felsefe alanındaki ilk sistemli eserler, çevirilerle Batı’yı anlama yolunda atılan öncü adımlar ve Türk düşüncesindeki sentez çabaları kitabın ana çerçevesini oluşturur. Hilmi Ziya Ülken burada düşünce tarihinin ‘ansiklopedik’ bir anlatımını sunmaz. Belki de daha önemli olan, Tanzimat ve Cumhuriyet döneminin fikir akımlarının kökenlerine inebilmek ve bir dönemin canlı bir tasvirini sunabilmektir. Ülken, Tanzimat ve Cumhuriyet döneminin kurucu isimlerine tarafsız bir pencereden yaklaşır. Aydınlarımızı tüm nitelikleriyle, –yüzeysellikleri ve derinlikleri ile birlikte– anlamayı dener, onların yüksek ideal ve heyecanlarına ortak olur. Türk düşünce hayatında kalıcı izler bırakmış kişileri mahkûm etmekten ise özellikle kaçınır, her bir düşünsel faaliyetin toplumdaki karşılığını arar. Ele alınan isimler kimi zaman uç noktalarda yer alsalar da yaklaşık yüz elli yıl öncesinde ortaya konulan sorunlar hâlâ tazeliğini korumakta, bir toplumun zihniyet dünyasında bugün tüm canlılığıyla yaşamaktadırlar.
Siyasi Yazılar
Georg Wilhelm Friedrich Hegel, Çev.Doğan Barış Kılınç, Dipnot, 2025, 384 s.
Bu kitap Hegel’in siyasi fikirlerine ve onun düşüncesinin pratik yönlerine olduğu kadar metafiziksel yönlerine de hakkını veren metinlerden oluşuyor. Kitapta yer alan metinlerden beşi, Hegel’in niçin bir Sittlichkeit filozofu olduğunu ve onun hangi pratik problemlerin bu kavram aracılığıyla ele alınabileceğini, hatta belki de çözülebileceğini düşündüğünü ayrıntılı bir şekilde gösteriyor. Aynı zamanda, kitap, Hegel’in bazı büyük Avrupa devletlerindeki güncel siyasi durumları incelemek amacıyla Avrupa’daki feodalizmin evrimi üzerine karşılaştırmalı bir tarihsel perspektifi benimsediği üç metni de içeriyor. Söz konusu üç metin metafiziksel değildir ve örgütleyici ilkeleri olarak Sittlichkeit’ı sahnelemezler. Fakat bu metinler –özellikle de Alman Anayasası ve İngiliz Reform Tasarısı Üzerine– son derece ilginçtir, çünkü Hegel’in İngiltere, Fransa ve Almanya’daki son siyasi gelişmelere ilişkin dik-kate değer karşılaştırmalı analizlerden modern dünyadaki siyasal yaşama dair sonuçlar çıkardığını göstermektedir. Kitap, Hegel’in siyasi fikirlerine ilişkin tarihsel bir anlayış geliştirmek açısından önemli bir kaynak niteliğini olma iddiası taşıyor.
İdeoloji ve Kültürel Kimlik – Modernite ve Üçüncü Dünyanın Varlığı
Jorge Larrain, Çev. Reyyan Denizci, Lejand, 2025, 290 s.
Bu kitap, sosyal bilimlerin en önemli üç kavramını ele almaktadır: ideoloji, akıl ve kültürel kimlik. Bu fikirler, modernlik ve postmodernlik üzerine günümüz tartışmalarının merkezinde yer almaktadır. Kitap, bu tartışmaları yalnızca Avrupa düşüncesi bağlamında değil, aynı zamanda Üçüncü Dünyanın, özellikle de Latin Amerika’nın gerçeklikleriyle bir diyalog içinde analiz etmektedir. Yazar, Schopenhauerden postmodernliğe kadar uzanan ve modernliğe karşı çıkan düşünce akımlarından etkilenen veya bu akımlardan türeyen ideoloji teorilerini açıklamakta ve eleştirel bir şekilde analiz etmektedir. Kitabın ele aldığı konulardan biri, Üçüncü Dünyaya dair bazı Avrupa algılarını incelemektir. Bu tür teorilerin karşılaştırılması, akıl ve ırkçılık arasındaki ilişkiye dair özgün bir yorum sunmaktadır. Jorge Larrain ayrıca, küreselleşme süreçleriyle bağlantılı olarak kültürel kimlik ve kişisel kimlik arasındaki ilişkiye dair bazı meseleleri de ele almaktadır.
Faşizme Heves Etmek – Demokrasiye Karşı En Büyük Tehdidi Anlamak İçin Bir Rehber
Federico Finchelstein, Çev. Zeynep Şarlak, İletişim Yayınları, 2025.
“Faşizm, ham siyasi şiddet biçimlerini idealleştirir ve uygular. Oysa popülizm bu yaklaşımı teoride ve çoğu zaman pratikte benimsemez. Bu nedenle popülizm ve faşizmi aynı şeymiş gibi konuşmak sorunludur. İkinci Dünya Savaşı’nda faşist güçlerin çöküşünün sonrasında ilk kuşak popülistler yalnızca diktatoryal faşizmi değil, aynı zamanda aşırı siyasi şiddeti, ırkçılığı, antisemitizmi, topyekûn savaş ve militarizmi de reddettiler.” Günümüz politik dünyasında lider merkezli otoriter hareketler ve siyasetleri anlamlandırmak için çeşitli kavramsallaştırmalara ve teorik müdahalelere başvuruyoruz. Bir yandan da geçmişin izini sürerek bu “küresel otokratların” tarihsel muadillerini ve benzerlerini keşfediyoruz; Adolf Hitler’e, Benito Mussolini’ye, Francisco Franco’ya benzeyen, onların “uğursuz” mirasını sahiplenmeye hevesli çağdaş otokratlarla baş etmeye çalışıyoruz. Tarihçi Federico Finchelstein, Faşizme Heves Etmek’te bu kez tarihsel faşizm ve popülizm arasındaki farkı ortaya koyarken, bu farkın bizi hiç de rahatlatmaması gerektiğini söylüyor. Faşist tehdidin kapıda olduğunu, bildiğimiz ve geleneksel anlamıyla faşist diyemeyeceğimiz faşizm heveslilerinin, çeşitli politik formlar içerisinde, faşizmin tahrip edici gücüyle eşdeğer antidemokratik siyasetlerinin çağdaş demokratik politika açısından ne tür tehlikeler arz ettiğini hatırlatıyor. Küresel otoriter manzarayı daha isabetli kavramak için iyi bir rehber olma iddiası taşıyor.
Komünizm İş Başında – Kapitalizme Karşı Sosyal Güvenlik Sistemi
Bernard Friot, Çev. Aslı Sümer, Metis Yayınları, 2025.
Bernard Friot ömrünü Fransa’daki sosyal güvenlik sisteminin tarihçesini incelemeye adamış bir araştırmacı. Çalışmalarının sonucunda “genel vatandaşlık geliri” ya da kendi tercih ettiği adla “kişi olma vasfına maaş” kavramını geliştirdi ve bu kavram gerek COVID-19 salgını gerekse iklim krizi dolayısıyla gündeme gelen ekonomik küçülme teorisi içinde önemli bir yer tuttu. Friot Fransa’da İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra sendikaların yönetiminde yer aldığı sosyal güvenlik sisteminin fiilen komünizmi hayata geçirdiğini düşünüyor ve komünizmi “iş başında” olduğu dönemdeki uygulamalarla değerlendirmek gerektiğini savunuyor.
Kapitalizm, Arzu ve Kölelik kitabından tanıdığımız, Marx ve Spinoza’nın felsefelerinden yola çıkan Frédéric Lordon ise “iş başındaki” komünizmin güçlü ve zayıf yanlarına dikkat çekiyor. Günümüzde yaygın eğilim olan anarşizan sistem dışına kaçış karşısında Friot’nun komünizm projesine neden ihtiyaç olduğunu ortaya koyuyor.
İkilinin hemfikir olduğu noktalar kadar iktisat, siyaset felsefesi ve sosyoloji alanlarındaki görüş ayrılıklarının da incelikle tartışıldığı kitapta Rancière ve Bourdieu düşüncelerinin bir kez daha karşı karşıya geldiğini görüyoruz.
Ard İzlenimcilik – Modern Sanat Akımları
Belinda Thomson, Hayalperest Yayınevi, 2025, 96 s.
On dokuzuncu yüzyıl sonlarından yirminci yüzyılın başlarına dek etkili olan Ard-İzlenimcilik akımına bağlı sanatçılar, ardından geldikleri İzlenimciliğin etkisinden memnum olmayan, daha kalıcı, daha yapılandırılmış ve ifadeye dayalı bir sanat için farklı yollara başvurmuştur. Paul Cézanne, Vincent van Gogh, Paul Gauguin ve Georges Seurat gibi sanatçılar, İzlenimciliği geliştirerek yahut yıkıp yeniden bir araya getirerek resmin kurallarını yeni baştan yazarlar. Sanat tarihçisi Belinda Thomson bu kitabında, bu oldukça önemli sanatçıları ve onların eserlerini inceleyerek Ard-İzlenimciliğin kapsamlı bir kaydını tutuyor. Gelişigüzel renklere, abartılı biçimlere ve soyutlamaya yönelen sanatçıların sanat tarihini nasıl etkilediğini ve izleyicinin sanata bakışını nasıl değiştirdiğini gözler önüne seriyor. Bu seri, son iki yüzyıla damgasını vurmuş sanat akımlarını okuyucuyla buluşturuyor. Modern sanatın, hem farklı dönemleriyle hem de bir bütün olarak tüm gelişim çizgisi üzerinde görülebileceği aydınlatıcı bir bakış açısı sunuyor.
Doğal Afetler İçin İklim Değişikliği – Politik Süreçler Kurumlar ve Uygulamalar
Kolektif, Nobel Bilimsel Eserler, 2025, 270 s.
20. yüzyılın sonlarından bu yana hızla değişen iklim ve artan doğal afetler, dünya ve insanlık için benzersiz bir zorluk oluşturmaya başlamıştır. Sanayi üretiminin yaygınlaşması nedeniyle sera gazlarının artması, küresel ısınma sonucu sıcak hava dalgalarının oluşması, buzulların erimesine bağlı olarak deniz seviyelerinin yükselmesi ve iklim sistemlerindeki düzensizlikler doğal afetlerin sıklığını ve şiddetini artırmaktadır. Şüphesiz bu gibi olaylar her zaman hayatın bir parçası olmuştur ancak dünyanın birçok coğrafyasında doğal afetlerin artan sıklığı ve yoğunluğu iklim değişikliği ve doğal afetler arasında bir bağın kurulmasını zorunlu kılmaktadır.