Ana Sayfa Dergi Sayıları 255. Sayı Zor ama, inatla umudu örgütlemek

Zor ama, inatla umudu örgütlemek

991

Pervasız emperyalist saldırıların, savaşların ve terörizmin girdabına yakalanmış bir dünyada ve muhalefete düşman hukuku uygulayan, en ufak muhalif söyleme tutuklamalarla karşılık veren iktidarın yönettiği bir ülkede yaşıyoruz. Karamsar olmamaya, bireysel kurtuluşçuluğa, boş vermişliğe düşmemeye uğraşıyoruz; ama zorlanıyoruz. Kapıldığı bu girdaptan, içine girdiği bu sıkışmışlıktan bir çıkış yolu arıyor Türkiye insanı ve dünya toplumları.

Ülkelerini ve dünyayı salt çıplak zorla yönetmeye çalışan iktidarlarla dolu dünya. Hiçbir büyük anlatıları yok, insanlığın büyük sorunlarına ilişkin hiçbir çözüm önerileri yok, hiçbir vaatleri yok… Geniş kitlelerin desteğini alma, peşlerinden sürükleme imkânları yok; böyle bir dertleri de yok. Dünyanın gözü önünde soykırım uygulayabiliyorlar, sivilleri acımasızca katledebiliyorlar. Hep birlikte toplanıp mazlum bir ülkenin tepesine çökebiliyorlar. Saldırırken en ufak bir meşruiyet ve haklılık kaygıları yok.

Batı emperyalizminin egemen sınıfı (küresel burjuvazi) ve onun devletleri, elde ettikleri ekonomik-siyasal-teknolojik güç ile “insanüstü” oldukları sanısına kapıldılar. İpini koparmış, frenleri boşalmış bir sınıftır küresel burjuvazi. İnsandan, toplumdan, emekten, doğadan, tarihten, insani değerlerden ve amaçlardan, hukuktan kopmuş, bunlardan bağımsızlaştığı, onların üzerine çıktığı histerisine kapılmış, kendini tanrısallaştıran, ultra-yıkıcı bir sınıf. Netanyahu’nun, Trump’ın, Elon Musk’ın söylemlerinde bütün bu özellikleri görebiliyoruz. Ülkemiz iktidar temsilcilerinin söylemlerinde de bu özellikler görülebiliyor.

Halkı ve insanı umursamadan her istediğini yapabilme, herhangi bir sorumluluk hissetmeme sanısı. Gerek dünya gerekse bölgesel ve ülkesel çapta bu tür eğilimlere sahip yönetimlerin arttığını görüyoruz. Toplum ile aralarında, rıza üretme biçiminde dahi olsa herhangi bir bağın kalmadığı yönetimler. Halkı ve insanı umursama ihtiyacından bağımsızlaşma… Ortak değerlerin ve toplum sözleşmelerinin küçümsenmesi, ayak bağı olarak görülmesi ve umursanmaması…

Sadece kendi egemenlik çarklarını umursuyorlar ve yönetiyorlar. Halkı yönetmek gibi bir dertleri yok; böyle bir ihtiyaç duymuyorlar. Sahip oldukları çarkların, teknolojinin ve politik gücün buna elverdiğini düşünüyorlar. Dünyayı işgal etmiş ve insanları alt-tür olarak gören uzaylılar gibiler. Bir bölümü sahip oldukları teknolojik güç ile her şeyi yapabileceklerini düşünürken, bir kesimi de tekrar pre-modern ümmetçiliğe dönme hayali içinde.

Elbette bu durum uzun vadede böyle gidemez; ama bir süre böyle devam edeceği belli. Bu süre zarfında insanlık ne kadar tahrip olur, dünya savaşları ve terör savaşları sarmalına mı girer, toplumlar iyice kutuplaşarak çözülür mü… hepsi olanaklı.

İpini koparmış haydut devletlere ve otokrasi özlemi duyan iktidarlara karşı geniş toplumsal hareketler örgütlemek, halkların gücüne başvurmak… İnsanlığın tek çıkış yolu budur. Ülkemizin emekçi halkı da dünyanın ezilen halkları da -belki büyük badirelerle karşı karşıya kalacak- ama önünde sonunda bir çıkış yolu üretecek. Bu umuda sarılıyoruz ve bu umudu örgütlemeye çalışıyoruz.

***

Geçtiğimiz ay Gazi Yaşargil’i kaybettik. Ülkemizin yetiştirdiği büyük değerlerden biri olan Gazi Yaşargil, geliştirdiği cerrahi teknik ve ekipmanlarla nöroşirürji tarihine yaptığı büyük katkılarla dünya çapında tanınmaktaydı. Türkiye bilim topluluğunun başı sağ olsun.

Umutla kalın… Dostlukla kalın…