11.500-21.000 yıl önceki son buz çağı, dünya üzerindeki tüm hayatı etkileyen değişikliklere neden olan, çok soğuk bir zamandı. Erken insanlar bu değişimleri atlattılar ve günümüz Homo Sapiens’lerine evrildiler. Fakat, yeni bir çalışmaya göre emzirme ile ilişkili nadir bir genetik mutasyon bu evrimde kritik bir rol oynadı.
Yaklaşık 20.000 yıl önce, buzul çağı henüz en yoğun bir biçimde yaşanmaya başlamışken, Amerikalı yerliler ve Doğu Asyalılar güneşin çok düşük seviyedeki mor ötesi ışınımına tanıklık etti. Araştırmaya göre bu durum, yeni doğan bireylerin derilerindeki D vitamini üretimini bozup, gelişimlerini ve hayatta kalma becerilerini etkiledi. Ancak ortaya çıkan bir mutasyon, bebeklerin gelişimine ve büyümelerine yardımcı olarak durumu dengeledi. Aslında meydana gelen bu genetik değişimler memelerdeki süt kanallarının dallanma yoğunluğunu arttırarak, annelerin emzirme yoluyla bebeklerine gerekli D vitamini ve yağ sağlamalarına yardımcı oldu.
Berkeley, Kaliforniya Üniversitesi’nden biyolog Leslea Hlusko, yayımladığı bir bildiride, “Bu, anne-bebek ilişkilerinin önemini ve bunun insanın hayatta kalması için nasıl gerekli olduğunun önemini vurguluyor” dedi.
Ekvatora yakın yaşayan insanlar, vücuttaki yağı düzenlemek ve kalsiyumu soğurmak için gerekli olan D vitaminini alıyorlar, fakat kutuplara yakın yaşayanlar Güneş’in yıl boyunca gökyüzünde daha az bulunmasından dolayı yeteri kadar D vitamini depolayamamaktadır. Bunun için insanlar yüzyıllar önce yağ dengelerini sağlayabilmek için avlanmaya odaklandılar, ancak bebeklerin beslenmesi sadece emzirmeye dayalıydı.
Bunu ilgi çekici kılan bir diğer şey de, mutasyonun nüfusun diş şekillerine de etkisinin olmasıydı. Araştırmacılar, mutasyonun yayıldığı zamanlarda, Amerika yerlilerinin ve Kuzeydoğu Asyalıların kürek biçimli (kenarlar boyunca sırtlar ve kesici uçlarıyla) kesici dişler geliştirmeye başladıklarına dikkat çekti, ki bu sadece iki grupta bulmaktaydı. İnsanların diş şekillerindeki değişiklik ile meme kanallarındaki dallanma, aynı gen ile alakalıydı.
Hlusko ve çalışma arkadaşları bu teoriyi nüfus kayıtlarını çalıştıktan sonra ortaya koydu. Öyle ki, günümüz Amerika yerlilerinin yaklaşık yüzde yüzü ve Doğu Asyalılar’ın yüzde kırkı geçmişte kürek biçimli kesici dişlere sahipti. Daha sonra diş çeşitliliğini belirleyen genetik etkiyi, son buzul çağında memeli bezlerinin nasıl evrildiğini anlamak için kulandılar.
Önceki çalışmalar, kürek biçimli kesici dişlerin hayvan derilerini yumuşatırken gelişmiş olabileceğini öne sürmüştü. Ancak yeni teori tamamen başka bir görüşü savunuyor.
“İnsanlar uzunca, kürekleşme örüntüsünün, çok güçlü olduğunu düşündü –öyle ki bu niteliği öne çıkaran bir evrimsel seçilim olmuş olmalıydı. İyi de, neden kesici dişlerinizin şekli üzerine böylesi güçlü bir seçilim olsun ki? Genetik etkileri vücut boyunca paylaştığınızda, belirli bir nitelik seçilim için sürümdeki her şey aynı durumdan etkilenecektir.” diyor Hlusko.
Bununla birlikte, takım nihai olarak bu çalışmadaki bilgilerin, yoğun meme dokusunun kökenleri ve meme kanserindeki rolünü anlamada, kilit bir rol oynayabileceğini düşünmekte.