Ana Sayfa Dergi Sayıları 190. Sayı Kitapçı Rafı

Kitapçı Rafı

387
0

NöroLojik: Beynin Mantıksız Davranışlarımızın Ardındaki Gizli Mantığı
Eliezer J. Sternberg, Çev. Şiirsel Taş, Metis Kitap, 2019, 336 s.

 Bilinçaltımızın derinlerinde, gördüğümüz, duyduğumuz, hissettiğimiz ve hatırladığımız her şeyi sessiz sedasız işleyen bir sistem vardır. Beynimiz, çevreyle etkileşim halinde olduğumuz her an sayısız duyumun sürekli bombardımanı altındadır. Beynin altında yatan mantık sistemi, tıpkı anlamlı hikayeler yaratmak için kamera görüntülerini ve ses kayıtlarını toplayan ve düzenleyip montajını yapan bir film editörü gibi bütün düşünce ve algılarımızı, yaşam deneyimimiz ve benlik algımız haline gelen makul bir anlatı oluşturacak şekilde birleştirir. Bu kitap, altta yatan bu mantık ve onun, gerek en tuhaf nörolojik hastalıklarda gerekse en basit günlük duygu ve kararlarımızda, bilinçli deneyimimizi nasıl yarattığı hakkında. Beynimiz algımızdaki boşlukları neden ve nasıl doldurur? Körler halüsinasyon görebilir mi? Zihin kasımızı kasarak fiziksel performansımızı artırabilir miyiz? Farkında olmadan gördüğümüz şeyler ruh halimizi ve kararlarımızı nasıl etkiler? Sahte anılar nereden gelir? Uzaylılar tarafından kaçırıldığını ya da doğaüstü varlıklarla temas kurduğunu iddia eden insanlar gerçekte ne yaşar? Neden kendimizi gıdıklayamayız? Hipnozla cinayet işlenebilir mi? Zihin parçalandığında ne olur? Nörolog Eliezer Sternberg, beynimizin bilinçli ve bilinçdışı düzeyde algılarımızı işleyerek anlamlı bir yaşantı oluşturmak için nasıl canhıraş uğraştığını açıklarken bu ve benzer ilginç sorulara detaylı sinirbilimsel yanıtlar sunuyor.

Tutarsızlıklar
Marcus Steinweg, Çev. Erkal Ünal, İthaki Yayınları, 2019, 127 s.

Alman felsefeci MarcusSteinweg ilk kitabında Aşikârlık Dehşeti: Sahte Kesinlikler’de benimsediği yöntemi, arzudan cinselliğe, güncel sanattan eleştirel düşünceye, ahlâktan edebiyata uzanan çeşitli konularda toplamda yüz otuz altı başlığın yer aldığı Tutarsızlıklar’da da sürdürüyor. Fragmanlar, vecizeler, uzun tefekkürler ve notların içinden sarih bir felsefi konumun billurlarlaştığı bu kitap, içinde yaşadığımız gerçekliğin tutarsızlığını ifade eden ve kendi yapısıyla bizatihi ortaya koyan bir bakışı gözler önüne seriyor. Ne yerleşik yazma teamüllerine uyan ne de ucuz popülerliğin sularında kulaç atan Tutarsızlıklar, gücünü tam da yarıklarda dolanmasından alıyor.

 Biyoloji Biliminden Toplumsal Dünyaya Bakmak: Bir Bilim Sosyolojisi Çalışması
Ebru Açık Turguter, Taylan Banguoğlu, Vefa Saygın Öğütle, Doğu Batı, 2019, 168 s.

Biyoloji Biliminden Toplumsal Dünyaya Bakmak: Bir Bilim Sosyolojisi Çalışması, bilim sosyolojisi çalışmalarının teori ağırlıklı yapısına eklemlenecek bir alan araştırması olmanın önemine ilişkin farkındalığıyla, biyologların bilim, bilim insanı, toplum, sosyoloji’yi nasıl kavradığını ortaya çıkarmaya çalışıyor. Böylece tarihsel ve evrensel tartışma konuları olan bilim, bilim insanı ve bilimin nesnesiyle olan ilişkisi yalnızca sosyoloji cephesinden değil biyologların gözünden de ele alınmış, biyologlara hem kendi alanları hem de sosyoloji alanına dair düşüncelerini bir bilim sosyolojisi çalışması içerisinde ortaya koyma fırsatı verilmiş. Nitel bir çalışma olmasına rağmen Türkiye ölçeğinde bir temsiliyet yakalamayı hedefleyen bu çalışma, 8 üniversiteden 40 biyologla yapılan derinlemesine görüşmelerle gerçekleştirilmiş.

Zenci Aklın Eleştirisi
Achille Mbembe, Çev. Özge Arasan Simon, Volkan Çandar, İletişim, 2019, 272 s.

Günümüzün post-kolonyal düşünürlerinden olan Achille Mbembe, zenci olma konumu ve ondan kaynaklanan toplumsal tasarımları inceleyerek, yükselen yeni ırkçılık biçimlerinin üzerine ışık tutmayı hedefliyor. Neoliberal tahakkümün ve güvenlik politikalarının yol verdiği işgal ve yağma savaşları, yeni bir ırkçılığı dünya ölçeğinde yaratırken, Zenci Aklın Eleştirisi modern dünya tarihinin zencisinin farklı biçimler altında yeniden üretilişini gösteriyor. Tabu yıkıcı bir yaklaşım sergilediğini iddia eden yazar, günümüz dünyasının önde gelen sorularından biri üzerine bizi düşünmeye davet ediyor: Farklılığı ve yaşamı, benzeyen ve benzemeyeni nasıl düşünmeliyiz?

 Bir Nefeste Matematik
Chris Waring, Maya Kitap, 2019, 190 s.
Yazar matematiğin herkesin erişebileceği, anlayabileceği ve aynı zamanda eğlenebileceği bir hale getirmeyi hedeflemiş. Matematiğin önemli konularını, gerçek hayattan örneklerle ve kısa hikayelerle anlatıp daha kolay anlaşıldığı iddiasını taşıyan kitap, ünlü matematikçilerin kısa hayat hikayelerine de yer veriyor.

 

Şiirin Çizdiği: Edebiyat ve Şiir Üzerine Yazılar
İlhan Berk, Yapı Kredi Yayınları, 2019, 464 s.

İhan Berk’in 60 yıl boyunca edebiyat üzerine yazdıkları ilk kez bir araya getirildi: Şiire hep “yeni baştan başlayan”, şiirin çizdiği çizgilerin peşini bırakmayan, sürekli kendini araştıran şairi yeniden okumak için…

“Benim değişmek diye bir sorunum yok. Yani önceden bir kurama göre davranmam. Kuramı bana algılarım getirir.Çeşitli çağlarımın yaşamalarıdır bunlar. Onlara bütün olanaklarımı açarım. Bütün olanaklarımı ortaya koyarım.Bunun bir adı da kendimi şiire bırakmaktır. Şiirin çizdiği çizgiyi sürdürmektir. Şiirin çizdiği çizgi de o anımdaki duygular, o çağımdaki yaşamalardır. O anın, o çağın duyguları belirler kuramı. Bu yaşamalara, bu yaşamaların biçimlendirdiği özlere, biçimlere, şiirin koyduğu çizgilere karşı çıkmam. Şiir buyruğunu sürdürür.Bir çocuk gibi baktım ben şiire. Yöntemim de bir çocuk yöntemidir. Her kitabımda bir öncekine yabancılaştığımı duyarım. Birdenbire yazdıklarım beni ilgilendirmez olur. O zaman şiire yeni baştan başlıyormuşum gibi olurum.Zaten ben hiçbir zaman yazmayı öğrenemedim.Şiirin getirdiği her olanağa inanırım. Bu çıkmaz da olsa,oraya gitmeden dönmem. Yaptığımı bozmaktan korkmam.Korkmam çünkü beni buraya yine yaşamalarımın getirdiğini bilirim. Boyuna kendimi dinlerim. Kendimi araştırırım. Kendimi ararım. Şiirim bu yüzden bir aramadır
da. Benim şiirim böyle bir çizgi koyar.”

 CANLAN! Her yaştan Çocuklarla Sinema
Gürşat Özdamar, İstopmotion, 2019, 48 s.
8-12 yaş aralığındaki çocuklara olduğu kadar bu konuda bilgi edinmek isteyen her yaştan meraklılara, stopmotion konusunda başlangıç düzeyindeki bilgileri vermeyi amaçlıyor. Çünkü stopmotion, yalnızca çocuklar için eğlenceli bir uygulama değil, o aslında sinemayı var eden vazgeçilmez bir temeldir.

Fon ya da sponsor olmadan, Gürşat Özdamar’ın kendi imkanları ve bir çok kişinin dayanışmasıyla basılan CANLAN! Çocuklarla Sinema kitabı ile çocuklar, bir stopmotion film fikrinin oluşmasından senaryosunu yazmaya, karakter ve sahne hazırlığından çekimine, sosyal medyada yayınlanmasına kadar geçen süreci deneyimleyecek, kendi stopmotion filmlerini tasarlamak ve gerçekleştirmek için en gerekli bilgileri edinmiş olacaklar.

Yaşamın Bilgisi Kitaplığı’nın ilk çalışması olan 48 sayfalık kitap, sade anlatımı ile bu alandaki önemli bir boşluğu dolduracak nitelikte. Çeşitli alıştırmalara da yer verilen kitaptaki görseller atölyelere katılan çocukların çalışmalarında kaydedildi. Kitapta film örneği olarak yine atölye katılımcılarından ve kitabın hazırlanmasına katkı da sunan 10 yaşındaki Ulaş Karataş’ın Başlangıç isimli filmi var. Ekolojik yıkımların konu edinildiği bu 1,5 dakikalık stopmotion film, bu yıl gerçekleşen 3. Canlandıranlar Film Festivali’nde gösterim seçkisine seçildi.

Devletsiz Bir Ulusun Sineması
Soner Sert, Dipnot, 2019, 192 s.

Elinizdeki kitap devletsiz bir ulusun sineması üzerine estetik bir tartışma başlatırken Kürt kimliği ile Kürt sineması arasındaki bağlantılara da odaklanıyor. Dört farklı ülkeye bölünmüş topraklar üzerinde yaşayan bir halkın sinemasının özünü oluşturan “vatansızlık”, “sınır” ve “ölüm” temaları üzerinden Kürt sinemasının farklı boyutlarını irdeliyor. Kitapta, “Kürt sinemasını Kürt sineması yapan şey nedir?” sorusunun yanıtı aranıyor, bu bağlamda Yılmaz Güney’in sinema anlayışının Kürt sinemacıları üzerindeki etkileri inceleniyor. Daha sonra Kürt filmlerinin estetiğinin bir ortaklık yaratıp yaratmadığı, Bahman Ghobadi’nin Sarhoş Atlar Zamanı, Anavatanımın Şarkıları, Kaplumbağalar da Uçar ve Yarım Ay, Hiner Saleem’in Votka Limon, Sıfır Kilometre ve Tatlı Biber Diyarım, yine aynı bölgeden Şevket Emin Korkî’nin Taşa Yazılmış Hatıralar, Kazım Öz’ün Fotoğraf ve Hüseyin Karabey’in Gitmek filmleri mercek altına alınarak bir bütün halinde değerlendiriliyor. Kendi dillerinde film yapabilmek için uzun süre beklemiş bir halkın sinemasının doğuşuna ve gelişimine tanıklık edilen kitapta, mücadele ve estetik ilişkisi konusunda da ufuk açıcı düşünceler bulunuyor. 2000’li yıllarla ilk örnekleri çıkmaya başlayan, belgesel ve kurmaca sinemanın iç içe geçtiği biçimsel bir yapıya -“docu-drama”- sahip olan Kürt filmleri uluslararası arenada bilinmeye başlanırken, sinemanın gücünü fark eden Kürt siyasal hareketlerinin de, sinemaya önem vermeleriyle birlikte Kürt sinemasının ulaştığı yeni boyutlar gözler önüne seriliyor.

Sosyolojinin Marksist Reddiyesi
Atilla Güney, Yordam Kitap, 2019, 240 s.

 Sosyolojinin Marksist Reddiyesi adlı bu çalışmada yazar, kökleri idealizme dayanan Weberci sosyoloji anlayışının, sınıfsal sömürü ilişkilerini görünmez hale getirmek için uzun yıllardır akademik çevrelerde, kuramsal yazın dünyasında ve devlet yönetiminde işlevselleştirilmesini analizlerle ele alıyor. Bir yandan da Weberci geleneğin Türkiye’deki izdüşümünü, neredeyse “star” muamelesi gören popüler sosyoloji hocalarının metinleri üzerinden anlatmayı hedefliyor. Atilla Güney, üniversitelerde öğrencilere nesnel, tarafsız bir disiplin olarak sunulan “sosyoloji”nin, kapitalist üretim ilişkilerini meşrulaştıran tarihsel evrelerini anlatırken, metin, kavram ve düşüncelerin analizine de girişiyor. Tek tek olguların kökenine inen yazar, bu alanda kendi özgün çözümlemelerini geliştirmek isteyenlere, tarihsel maddeciliğin sağladığı olanakları anlatmayı amaçlıyor.

 Tarih-Bellek ve Modern Çağda Siyaset
Halil Turhanlı, Sub Yayınları, 2019, 224 s.

Tarih, Bellek ve Modern Çağda Siyaset Halil Turhanlı’nın son on-on beş yıl içinde değişik yerlerde yayımlanmış, tematik bütünlük oluşturan yazılarından oluşuyor. Bir başka anlatımla, söz konusu yazılar belirli temalarda odaklanıyor. ( Uzak ve yakın ) geçmiş , ( bireysel ve kolektif ) bellek, adalet, insanların birbirlerine karşı bazen soykırıma varan acımasızlığı, insanların hayvanlara karşı merhametsizliği, modern çağda iletişim teknolojisindeki onca yüksek derecedeki gelişmeye karşı yaşanılan iletişim güçlüğü, sözün değer yitirmesi, Jacques Ellul’un deyişiyle “ sözün düşüşü “, tam da bu nedenle şiire duyulan ihtiyaç, yurttaşlık haklarındaki ve dolayısıyla bireysel özgürlüklerdeki daralma bu temaların başlıcaları.