Çalışmanın Reddi: Çalışmaya Direnişin Teorisi ve Pratiği
David Frayne, Çev. İrem Argat, Islık Yayınları, 2020, 292 s.
David Frayne, Çalışmanın Reddi’nde insanlık dışı çalışma saatlerine, korkunç iş yüküne, güvencesiz çalışma koşullarına, kalıcı ve kitlesel işsizliğe, işsizliğin çalışanlar için bir tehdit olarak kullanılmasına, düşük ücretlere, sağlıksız çalışma mekânlarına yani sistemi var eden her yapıtaşına cepheden karşı çıktığını iddia ediyor. Frayne, çalışma saatlerini en aza indirmeye çalışanlarla veya çalışmayı tamamen reddedenlerle bire bir görüşmeler yaparak ret sebeplerini ve düzen içinde düzene dâhil olmamanın nasıl mümkün olduğunu öğreniyor ve bunları okura sunmayı amaçlıyor. Çalışmanın Reddi, artık üzerinde neredeyse hiç konuşmadan kabullenilen emek sömürüsünün reddini ele alanbir bakış açısı öneriyor. Sisteme gerekçeler sunarak karşı çıkan ve sürdürülebilir alternatif sosyal vizyonlar sunan bir eser olma iddiasında.
Assurlular: Dicle’den Toroslar’a Tanrı Assur’un Krallığı
Kolektif, Yapı Kredi Yayınları, 2020, 440 s.
Assur kenti ve adını bu kentten alan krallık, MÖ 2. binyılın başlarında Kuzey Irak’ta, Dicle Nehri kıyısında kurulmuş ve MÖ 7. yüzyılın sonlarına kadar yaklaşık 1400 yıl neredeyse kesintisiz biçimde varlığını sürdürmüştür. Assur kral listeleri, bazı belirsizlikler olmakla birlikte, önce 1000 yıldan uzun süre Assur’da (Kalat Şerkat) sonrasında ise Yeni Assur Dönemi boyunca sırasıyla; Kalhu (Nimrud), Dur-Şarrukin (Horsabad) ve Ninive (Koyuncuk) gibi başkentlerde hüküm süren kralların adlarını içermektedir. Assur bu yönüyle, Önasya’da yönetim biçimini ve kurumlarını en uzun süre devam ettiren devletlerden biridir. Mezopotamya’da MÖ 4. binyılda şekillenen, Sümerlerin ve Akkadların katkısıyla gelişen devlet modeli, uzun tarihsel süreç boyunca Assurluların katkısıyla olgunlaşmıştır. Yeni Assur Krallığı’nın köklü Mezopotamya uygarlıklarından aldığı birikimle oluşturduğu bu model, krallık anlayışı ve saray planı, birimleriyle birlikte Önasya’da Assur sonrasındaki bütün krallıklar ve imparatorluklar tarafından benimsenmiş ve birçok yönüyle taklit edilmiş gözükmektedir.
Sayılar Atlası
Nurettin Çalışkan, Mehmet Nuri Bayram, Alfa Yayınları, 2020, 376 s.
Yazarlara göre bu kitabın konuğu doğal sayılardır. Doğal sayıların farklı taban yazılımları, asal çarpanları, bölenleri ile bunların toplamları, çeşitli kuvvetlerdeki sayıların toplamı olarak yazılıp yazılamayacağı gibi özellikleri anlatılmış. Doğal sayıların özelliklerine uygun kavramlar alfabetik sırayla bir araya getirilip, bu kavramları örneklerle açıklamaya çalışılmış. Yazarlar kitabı yazma amaçlarını şöyle açıklıyor: Matematik başı sonu olmayan bir oyundur, şenliktir. Matematik eğlencedir, neşeli olmayı gerektirir. Eğlencesiz, şenliksiz, neşesiz oyun can sıkıcıdır. Anlatılan, anlattığımız, anlatmaya devam edeceğimiz sayıların hikâyesidir. Biz hikâyeyi başka bir yerden, bir başka türlü anlatmayı yeğledik. Becerebilirdiysek ne mutlu bize, size, herkese…
Metastaz 2: Cendere
Barış Terkoğlu, Barış Pehlivan, Kırmızı Kedi, 2020, 296 s.
Barış Terkoğlu ve Barış Pehlivan Metastaz 2: Cendere kitabında devlette yaratılan çürümeyi gazetecilik birikimleriyle okura aktarmayı hedefliyor. Kitapta kimi soruların yanıtları aranıyor. Bu soruların bazıları şöyle; CHP’li Belediye Başkanları İmamoğlu ve Çerçioğlu için yapılan ahlaksız teklifin arkasında hangi AKP’li Bakan vardı? Pelikancılar AKP içinde hangi operasyonları yaptı ve kimleri fişledi? Yargının arka odalarında hangi ses kayıtları dolaşıyor? Holding patronu cinayetinin üstü hangi yollarla kapatılmak istendi? Hâkimler ve savcılar gizlenen skandalları ilk kez nasıl anlattı? Adliyeye getirilen ve içinde 260 bin dolar olan çantanın sırrı neydi? Nurcular devlet içinde nasıl bir ağ kurdu? Yargıdaki Pelikan-Hakyol mücadelesinin perde arkasında ne vardı? FETÖ borsasının belgesinde neler yazıyordu? AKP’li bakanlar arasındaki kavganın bilinmeyen nedeni ne? Diyanet’in gizli tarikatlar raporu nasıl sızdı? Öldürülen AKP yöneticisinin eşi sessizliğini bozup neler anlattı? 15 Temmuz raporu aslında neden basılmadı? Kartal İmam Hatip mezunu olmak devlette hangi kapıları açıyor? Erdoğan’ın yakınını hayata döndüren ismin başına neler geldi?
Hareket Halindeki Zihin
Barbara Tversky, Çev. Barış Gönülşen, Tellekt Yayınları, 2020, 416 s.
Psikolog Barbara Tversky düşüncenin gerçek temelinin dil değil, hareket ve uzamdaki etkileşimlerin olduğunu iddia ediyor. Uzamsal düşünüşün, insanların bedenlerinden ve bedenlerinin dünyadaki eylemlerinden anlam çıkarılmasına olanak sağladığını düşünüyor. Haritaları yaratma ve kullanma becerilerinin, mobilya montajı yapılabilmesinin, futbol stratejileri oluşturulmasının, binaların tasarlanabilir oluşunun, sanatın üretilmesinin, insanların, trafiğin, suyun ve fikirlerin akışının anlaşılabilir olmasının altında yatan şeyin, uzamsal düşünüş olduğu savını ortaya koyuyor.
Gıda Bilimi
Marty Jopson, Çev. Cemal Can Tarımcıoğlu, Maya Kitap, 2020, 224 s.
Gıda Bilimi kitabı yirmibirinci yüzyılın günlük yemek olaylarının arkasında yatan gerçekleri ortaya çıkarmayı hedefliyor. Ortaya çıkardığını iddia ettiği bazı sorular ise şöyle; Çikolatakolik olmak mümkün müdür? Tavsiye edilen tüketim tarihi gerçekten ne anlama gelir? Beş saniye kuralında herhangi bir gerçeklik var mıdır? Geleceğin gıdası, laboratuvar ortamında yetiştirilen et midir?
Poetik ve Politik ve Bir Kültürel Çalışmalar Ansiklopedisi
Besim F. Dellaloğlu, Timaş, 2020, 408 s.
Besim F. Dellaloğlu, yeni kitabı Poetik ve Politik’te okuru ‘uzun bir devrim’e davet edip zihinsel bir yolculuğa çıkarmayı hedefliyor. Yazar, İstanbul-Sakarya-Lizbon-Strasbourg hattında şekillenen ‘kültürel çalışmalar ansiklopedisi’nde, kavramlar üzerine arkeolojik kazılar yapıyor ve bu kazılardan günümüz Türkiye’sine dair sonuçlar çıkarmayı amaçlıyor.
Dahice Hatalar
Mario Livio, Çev. Berna Gülpınar, Altın Kitaplar, 2020, 328 s.
Charles Darwin, William Thomson, Linus Pauling, Fred Hoyle ve Albert Einstein… Bu isimlerin hepsi bilime inanılmaz katkılarda bulunmuş, fikirleriyle bilim tarihinde adeta devrim yaratmıştı. Fakat onlar bile hatadan muaf değildi ve hepsi de bir dönem fena çuvallamıştı. Darwin yaşadığı dönemin hâkim görüşlerine yenik düşerek Doğal Seçilim teorisini yüzüne gözüne bulaştırmıştı. Muhteşem Lord Kelvin Dünya’nın yaşını yanlış hesaplamıştı. 20. yüzyılın en önemli kimyagerlerinden, iki Nobel ödüllü Linus Pauling rakiplerini alt etme telaşına yenik düşmüş ve DNA için hatalı bir model geliştirmişti. Astrofizikçi Fred Hoyle, Büyük Patlama teorisinin isim babası olmasına rağmen, evrene böyle bir başlangıcı yakıştıramamıştı! Ve “deha” dendiğinde ilk akla gelen isim Albert Einstein, evreni dengede tutan güçler hakkında yanlış bir görüş ileri sürmüştü. Yazar bu kitabında bu beş biliminsanının yaptığı hataları açıklayıp aslında yapılan hataların bilim dünyasında nasıl bir yol açtığını eğlenceli bir biçimde anlatmayı hedefliyor.
Yavaşlık Felsefesi: Khoa Tao ve Aralıklar
Özgür Taburoğlu, Doğu Batı Yayınları, 2020, 424 s.
Yavaşlık felsefesi, hızlanmış varlıklar ve olaylar arasında yavaşlamanın olanakları üzerine düşünmenin bir yoludur. Bireyin ruhsal, bedensel dinginliğini sağlamanın yanında, daralan bir gezegende diğer canlılara yer açmak için durmayı bilmektir. Modern düşüncenin, sanatın önerdiği gibi trajik, romantik veya avangard öznenin dolaysız fiillerine ara verip, dolaylı eylemlerin imkânlarını araştırmaktır. Yavaşlığın öznesi, hızlanmasına sebep olan etkenlerle ilişkisini yeniden düzenlemeye çalışır. Yavaşlık, yeniden terbiye edilen, yönü ve meyli değiştirilen bir iradenin üretimidir. Özgür Taburoğlu, metin içerisinde dayanaksız bir şekilde “yavaşlayın” demiyor. İnsanlara ivme kazandıran, hızlandıran ve yavaşlamayı zorlaştıran etkileri anlamaya çalışıyor. Süratli özneler olmaya zorlayan yapıları, söylemleri, düşünceleri ayırt etmeye çalışıyor. Bir yandan da başka varlıklarla karşılaşınca, içine girince yavaşlayan aralıklar üzerine düşünüyor. Khôra ve Tao gibi aralıkların derin benzerlik ve farklarını tasvir ettiğini iddia ediyor. Ara yerler ve zamanlarla kurulan ilişkiye göre hızlanmanın ve yavaşlamanın türlü biçimlerini tanımlamaya çalışıyor.
Düşsel Müze
Andre Malraux, Çev. Bahadır Gülmez, Everest Yayınları, 2020, 228 s.
de Gaulle döneminin kültür bakanı, sanat tarihçisi André Malraux’nun, Paris’in Alman işgalinden kurtulması ve 2. Dünya Savaşı’nın sonlanmasıyla 1947’de yazmaya başlayıp 1963’te tamamladığı Düşsel Müze, sanat tarihinin en tartışmalı kitaplarından biri olma iddiasında. Malraux’nun, izleyicilerin sanat eserleriyle kurduğu ilişkiyi merkeze alarak Yapıt, Biriciklik, Müze, Röprodüksiyon, Sanat Tarihi gibi kavramları tartıştığı Düşsel Müze, Walter Benjamin’in “Tekniğin Olanaklarıyla Yeniden Üretilebildiği Çağda Sanat Yapıtı” adlı klasik metniyle birlikte 20. yüzyıl sanat tartışmalarının merkezinde yer almayı sürdürdüğünü düşünüyor. Düşsel Müze, eserler arasındaki diyaloğun öneminin altını çizerken, sanat tarihinin ideal diyaloğunun, imgelemimizdeki düşsel müzede ve ancak eserlerin karşılaştırılmasıyla gerçekleşebileceğini vurguluyor. Malraux, fotoğraf ve çoğaltma tekniklerinin gelişmesiyle, yalnızca Batı sanatının değil, farklı kıtaları kapsayan bütünlüklü dünya sanatının eşsiz örneklerinin bir araya gelebildiği, birbirleriyle konuşabildiği bir çağdaki başkalaşımın, algı değişiminin alışageldiğimiz sanat tarihi okumalarını nasıl değiştirdiğini, yeni ilişkilendirme olanakları sunduğunu, Müze’nin duvarlarını yok ettiğini anlatmaya çalışıyor.