Neredeyse 20 yıldır çıkıyor Bilim ve Gelecek. Bütün bunlar AKP’li yıllar. Giderek yoğunlaşan karanlıklarla mücadele içinde ve bin bir zorluk altında yayımladık bu dergiyi. Gocunmuyoruz, halkımızın çektiklerinin yanında çok küçük kalır bizim yaşadığımız zorluklar. Biz de bu güzelim halkın, bu çilekeş halkın bir parçasıyız. Ama işte şimdi yeni bir bahara, yeni bir Mayıs’a, yepyeni umutlarla giriyoruz. Bu ay önemli bir seçim var. Bizim de bir dileğimiz var: Bu sayımız AKP’yle son sayımız olsun. 21 yıllık karanlık son bulsun ve cumhuriyetimizin yeni yüzyılına girerken yeni bir başlangıç yapsın bu toplum.
Seçim sonucunda iktidar değişmezse, neler yapacağımızı sonraki sayılarımızda tartışırız. Ama değişirse de hemen her şeyin güzel olacağını, Türkiye’nin bir anda normalleşeceğini düşünecek kadar saf değiliz. Öyle bir tahribat var ki, Türkiye’nin “normali” için -seçimleri aşan bir perspektifle- çok yol almamız gerekiyor.
Türkiye’de, en zengin yüzde 1’lik kesimin toplam servetin yüzde 41’ine sahip olduğu saptanmış. En tepedeki % 10 toplam gelirin % 54,5’ini alırken, en alttaki % 50’lik kesim toplam gelirin % 12’sini alıyormuş (2022 Dünya Eşitsizlik Raporu verileri). Nedir bu durumun normali? Ve nasıl normalleştirilebilir?
Daha üç ay önce yaşadığımız depremlerde, resmi rakamla 50 binin, ama gerçekçi rakamla 100 binin üzerinde insanımızı kaybettik. Üç ilimiz haritadan silinme noktasına geldi, 11 ilimiz ağır hasar aldı, 13 milyon insan doğrudan etkilendi. Yüz binlerce yurttaşımız bir anda evsiz-yurtsuzişsiz kaldı. Böyle durumlarda hangi rakamlar normal sayılacaktır? Ve normalleşme nasıl sağlanacaktır?
Türkiye yoğun göç alan (özellikle son 10 yıldır bazı bölgelerde demografik yapıyı bile değiştiren oranda), yoğun göç veren (özellikle nitelikle emeğini yitiren) ve yoğun iç göç yaşayan bir ülke. Bu konuda normal nedir ve nasıl normalleştirilebilir?
İşsizlik oranı ne olursa normal olur? Tarikatların cemaatlerin ağına düşmüş insan sayısı kaç olursa normal sayılacaktır? Kiralar asgari ücretin kaç katı olduğunda normal bulunacaktır? Kaç Amerikan üssünü normal sayacağız? Yılda kaç kadın erkek şiddetinin kurbanı olduğunda normaldir diyeceğiz?
Bütün bunlar ve verebileceğimiz daha yüzlerce örneğin hepsi sosyolojik olgulardır. Türkiye’nin nitelikleri ile ilgilidir; nicelleştirilemez, rakamlara indirgenemez. Türkiye’nin niteliğine müdahale etmek gerekir. Bu da öyle sadece seçimle, iktidar değişikliğiylegerçekleşebilecek bir şey değil.
İktidarı değiştirelim elbette… Diyoruz ya, umuyoruz ya, bu sayımız AKP’yle son sayımız olsun. Bunun coşkusunu yaşayalım. Ama Türkiye’nin normalleşmesinin bir sistem meselesi olduğunu da gözden kaçırmayalım. Normalleşme sorunumuz, nicel değişiklikleri çoktan aşmış bulunuyor.
***
Elinizdeki sayı, bizce son derece zengin içerikli bir sayı. Okurlarımız da hakkını verecektir. Bilimin çeşitli alanlarından değerli ve tartışma kışkırtan makaleler var. Umarız okunur ve tartışılır.
Ahmet Çevik’in kaleme aldığı “50 Soruda Paradokslar” kitabı bu ay içinde okurlarıyla buluşacak. Sırada Zekeriya Şimşek’in yazdığı “50 Soruda Patent” var.
Bilim ve Gelecek emekçileri olarak, okurlarımızın, yazarlarımızın ve tüm emekçilerin 1 Mayıs emek bayramını kutluyoruz. İnsan, emek ile insan olmuştur. Ve yine emek ile Büyük İnsanlık olacaktır.
Dostlukla kalın…