2020’nin başlarında koronavirüs pandemisi başladığında, SARS-CoV-2 virüsü dünyayı kaosa sürükleyen garip ve ürkütücü bir düşmandı. Üç yıldan fazla bir süre sonra, enfeksiyonun semptomları çok tanıdık olmaya başlamıştı. Ardından COVID-19 kalıcı olarak insanları enfekte eden yaygın hastalık listesinin bir parçası haline geldi. Uzmanlar, dünya nüfusunun çoğunluğunun şu âna kadar en az bir kez enfekte olduğunu tahmin ediyor. Amerika Birleşik Devletleri’nde bazı tahminler, insanların %65 kadarının birden fazla enfeksiyon geçirdiğini öne sürüyor. Ve muhtemelen önümüzdeki on yıllarda hepimiz birçok kez daha COVID-19’a yakalanacağız.
Tekrarlayan enfeksiyonların ne kadar zarara yol açacağı bir tartışma konusu. Imperial College London’da immünolog olan Danny Altmann, “Bu alanda neredeyse patolojik olarak kutuplaşmış bazı görüşler var” diyor. Bir taraf, SARS-CoV-2’nin sıradan bir solunum virüsü olduğunu, özellikle aşılanmış olanlar için soğuk algınlığından daha kötü olmadığını savunuyor. Diğerleri, tekrar tekrar COVID-19 almanın bir kumar olduğunu söylüyor. Her nöbet, bağışıklık sistemine zarar verme veya en azından değişiklik yapma ve uzun vadeli sağlık sorunları riskiyle birlikte gelir. Her iki grupta da birçok kanıt toplanmıştır. Peki veriler yeniden bulaşma riskleri ve COVID-19’un kalıcı sonuçlara neden olma potansiyeli hakkında ne söylüyor?
Yenileyen enfeksiyonun yaygınlığı nedir ve riskleri nelerdir?
İlk olarak, insanları zaman içinde virüs pozitifliği açısından test eden çalışmalarda şimdiye kadar yeniden enfeksiyon nispeten nadir görünüyor. Çeşitli ülkelerden alınan son veriler, oranların %52 ile %153 arasında değiştiğini göstermektedir. Ancak bu oranın zaman geçtikçe artması beklenmektedir.
İyi haber şu ki, yenileyen enfeksiyon meydana geldiğinde, bağışıklık sistemi yanıt vermeye hazır görünüyor. 4 Mart’ta yayınlanan bir çalışmada araştırmacılar, ABD Ulusal Basketbol Birliği oyuncuları, personeli ve ailelerindeki yeniden enfeksiyonları incelediler. Yeniden enfekte olan kişilerin virüsü daha hızlı yok edebildiklerini gözlemlediler. İlk enfeksiyon için yaklaşık yedi gün ile karşılaştırıldığında, ortalama olarak yaklaşık beş gün sürmüştü bu temizleme. Harvard T.H.’de bulaşıcı hastalık araştırmacısı Stephen Kissler, birinci ve ikinci enfeksiyon arasında aşı dozu olan kişilerin virüsü en hızlı temizlediğini de özellikle belirlediklerini söylüyor.
Diğer çalışmalar, ilk enfeksiyonlarında hafif semptomlar yaşayan kişilerin muhtemelen daha sonra hafif bir enfeksiyon geçireceğini göstermiştir. İki büyük çalışma, yeniden enfeksiyonların ilkinden daha az riskli olma eğiliminde olduğunu da gösteriyor. Bir çalışmada araştırmacılar, Katar’da aşılanmamış iki grup insanı karşılaştırdı ( bir kez enfekte olan yaklaşık 6.000 kişi ve yeniden enfekte olan 1.300 kişi olmak üzere). Yeniden enfeksiyonda ciddi, kritik veya ölümcül hastalık olasılığı, birincil enfeksiyondan neredeyse %90 daha düşüktü.
İngiltere’de 3,8 milyon ilk bulaşmayı ve 14.000 yeniden bulaşmayı inceleyen diğer bir çalışma, insanların yeniden bulaşmayı takip eden ay içinde, ilk enfeksiyondan sonraki aynı döneme göre ölüm olasılığının%61, yoğun bakım ünitesi de dahil olmak üzere hastaneye yatırılma olasılığının %76 daha az olduğunu tespit etti.
Ancak yineleyen enfeksiyon tamamen risksiz değildir. İlk enfeksiyon sırasında ciddi hastalığa karşı en savunmasız olanlar, hastaneye yatma veya ölme riskleri azalsa bile savunmasız olmaya devam ediyorlar. Ocak ayında yapılan bir çalışmada araştırmacılar, 16 milyondan fazla insan hakkında klinik bilgiler içeren Amerika Birleşik Devletleri’ndeki Ulusal COVID Cohort Collaborative’den alınan verileri analiz ettiler. Yeniden enfekte olanların büyük çoğunluğu – dörtte üçünden fazlası – her iki seferde de hafif bir hastalık geçirdi. İlk hastalığında hastaneye kaldırılmayan insanların küçük bir kısmı yeniden enfeksiyon nedeniyle hastaneye kaldırıldı. Ancak ciddi bir ikinci enfeksiyon, ciddi bir ilk enfeksiyon geçiren kişilerde çok daha yaygındı. İlk enfeksiyon sırasında solunum cihazına bağlanmak zorunda kalan kişilerin %30’u yeniden enfeksiyon nedeniyle hastaneye geri dönmüştü. Georgia, Atlanta’daki Emory Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde biyoistatistikçi olan Richard Moffitt, “Bir dereceye kadar endişeli olunmalı” diyor.
Medyanın büyük ilgisini çeken enfeksiyon makalesinde, ABD Gazi İşleri Bakanlığı’nın elektronik sağlık kayıtlarına bakılmıştı. Veri tabanında, araştırmacılar bir kez SARS-CoV-2 ile enfekte olmuş yaklaşık 500.000 kişi ve 2 veya daha fazla doğrulanmış enfeksiyonu olan yaklaşık 41.000 kişi buldular. Makale, ilk ve sonraki enfeksiyonların ciddiyetini karşılaştırmadı. Bunun yerine araştırmacılar, bir kez enfekte olan kişilerin sonuçlarını iki veya daha fazla enfeksiyon geçiren kişilerle karşılaştırdılar. O sırada Missouri, St. Louis’deki Washington Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde epidemiyolog olan Ziyad Al-Aly, hem aşılanmış hem de enfekte olmuş insanlarla görüşüyordu. “Basında insanlar bu hastalardan ‘süper bağışık’ olarak bahsetmeye başladı.” Al-Aly, bu kişiler için ikinci bir enfeksiyonun önemli olup olmayacağını belirlemek istedi.
Çalışma gerçekten de önemli olduğunu göstermişti. COVİD-19’u birden fazla geçirmek, sadece bir kez geçirmekten daha kötüdür. Al-Aly, “Gerçekten şaşırtıcı değil” diyor. Neticede kafana iki darbe alırsan, bir darbeden beter olur. Tekrarlayan enfeksiyonları olan kişilerin ölme olasılığı iki kat, hastaneye kaldırılma, kalp sorunları yaşama veya kan pıhtılaşması yaşama olasılığı, yalnızca bir kez enfekte olan kişilere göre üç kat daha fazlaydı. Şaşırtıcı bir şekilde, aşılama durumunun bu duruma bir etkisi yok gibi görünüyordu. Ancak diğer çalışmalar aşıların koruyucu olduğunu gösteriyor. Bu sonuçların genel popülasyon için geçerli olup olmadığı tartışmaya açıktır zira Gazi İşleri kohortu, daha geniş nüfusu temsil etmeyen, çoğunlukla yaşlı beyaz erkeklerden oluşmaktaydı.
Tekrarlayan enfeksiyonun riskleri
İlk olarak, insanları zaman içinde virüs pozitifliği açısından test eden çalışmalarda şimdiye kadar yeniden enfeksiyon nispeten nadir görünüyor. Çeşitli ülkelerden alınan son veriler, oranların %52 ile %153 arasında değiştiğini göstermektedir. Ancak bu oranın zaman geçtikçe artması beklenmektedir.
İyi haber şu ki, yenileyen enfeksiyon meydana geldiğinde, bağışıklık sistemi yanıt vermeye hazır görünüyor. 4 Mart’ta yayınlanan bir çalışmada araştırmacılar, ABD Ulusal Basketbol Birliği oyuncuları, personeli ve ailelerindeki yeniden enfeksiyonları incelediler. Yeniden enfekte olan kişilerin virüsü daha hızlı yok edebildiklerini gözlemlediler. İlk enfeksiyon için yaklaşık yedi gün ile karşılaştırıldığında, ortalama olarak yaklaşık beş gün sürmüştü bu temizleme. Harvard T.H.’de bulaşıcı hastalık araştırmacısı Stephen Kissler, birinci ve ikinci enfeksiyon arasında aşı dozu olan kişilerin virüsü en hızlı temizlediğini de özellikle belirlediklerini söylüyor.
Diğer çalışmalar, ilk enfeksiyonlarında hafif semptomlar yaşayan kişilerin muhtemelen daha sonra hafif bir enfeksiyon geçireceğini göstermiştir. İki büyük çalışma, yeniden enfeksiyonların ilkinden daha az riskli olma eğiliminde olduğunu da gösteriyor. Bir çalışmada araştırmacılar, Katar’da aşılanmamış iki grup insanı karşılaştırdı ( bir kez enfekte olan yaklaşık 6.000 kişi ve yeniden enfekte olan 1.300 kişi olmak üzere). Yeniden enfeksiyonda ciddi, kritik veya ölümcül hastalık olasılığı, birincil enfeksiyondan neredeyse %90 daha düşüktü.
İngiltere’de 3,8 milyon ilk bulaşmayı ve 14.000 yeniden bulaşmayı inceleyen diğer bir çalışma, insanların yeniden bulaşmayı takip eden ay içinde, ilk enfeksiyondan sonraki aynı döneme göre ölüm olasılığının%61, yoğun bakım ünitesi de dahil olmak üzere hastaneye yatırılma olasılığının %76 daha az olduğunu tespit etti.
Ancak yineleyen enfeksiyon tamamen risksiz değildir. İlk enfeksiyon sırasında ciddi hastalığa karşı en savunmasız olanlar, hastaneye yatma veya ölme riskleri azalsa bile savunmasız olmaya devam ediyorlar. Ocak ayında yapılan bir çalışmada araştırmacılar, 16 milyondan fazla insan hakkında klinik bilgiler içeren Amerika Birleşik Devletleri’ndeki Ulusal Kovid Cohort Collaborative’den alınan verileri analiz ettiler. Yeniden enfekte olanların büyük çoğunluğu – dörtte üçünden fazlası – her iki seferde de hafif bir hastalık geçirdi. İlk hastalığında hastaneye kaldırılmayan insanların küçük bir kısmı yeniden enfeksiyon nedeniyle hastaneye kaldırıldı. Ancak ciddi bir ikinci enfeksiyon, ciddi bir ilk enfeksiyon geçiren kişilerde çok daha yaygındı. İlk enfeksiyon sırasında solunum cihazına bağlanmak zorunda kalan kişilerin %30’u yeniden enfeksiyon nedeniyle hastaneye geri dönmüştü. Georgia, Atlanta’daki Emory Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde biyoistatistikçi olan Richard Moffitt, “Bir dereceye kadar endişeli olunmalı” diyor.
Medyanın büyük ilgisini çeken enfeksiyon makalesinde, ABD Gazi İşleri Bakanlığı’nın elektronik sağlık kayıtlarına bakılmıştı. Veri tabanında, araştırmacılar bir kez SARS-CoV-2 ile enfekte olmuş yaklaşık 500.000 kişi ve 2 veya daha fazla doğrulanmış enfeksiyonu olan yaklaşık 41.000 kişi buldular. Makale, ilk ve sonraki enfeksiyonların ciddiyetini karşılaştırmadı. Bunun yerine araştırmacılar, bir kez enfekte olan kişilerin sonuçlarını iki veya daha fazla enfeksiyon geçiren kişilerle karşılaştırdılar. O sırada Missouri, St. Louis’deki Washington Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde epidemiyolog olan Ziyad Al-Aly, hem aşılanmış hem de enfekte olmuş insanlarla görüşüyordu. “Basında insanlar bu hastalardan ‘süper bağışık’ olarak bahsetmeye başladı.” Al-Aly, bu kişiler için ikinci bir enfeksiyonun önemli olup olmayacağını belirlemek istedi.
Çalışma gerçekten de önemli olduğunu göstermişti. Kovid-19’u birden fazla geçirmek, sadece bir kez geçirmekten daha kötüdür. Al-Aly, “Gerçekten şaşırtıcı değil” diyor. Neticede kafana iki darbe alırsan, bir darbeden beter olur. Tekrarlayan enfeksiyonları olan kişilerin ölme olasılığı iki kat, hastaneye kaldırılma, kalp sorunları yaşama veya kan pıhtılaşması yaşama olasılığı, yalnızca bir kez enfekte olan kişilere göre üç kat daha fazlaydı. Şaşırtıcı bir şekilde, aşılama durumunun bu duruma bir etkisi yok gibi görünüyordu. Ancak diğer çalışmalar aşıların koruyucu olduğunu gösteriyor. Bu sonuçların genel popülasyon için geçerli olup olmadığı tartışmaya açıktır zira Gazi İşleri kohortu, daha geniş nüfusu temsil etmeyen, çoğunlukla yaşlı beyaz erkeklerden oluşmaktaydı.
Tekrarlayan enfeksiyon riskleri
Kovid-19’a birden fazla kere yakalanmak genel sağlık problemlerinizi ya da hastaneye yatma olasılıklarınızı arttırıyor mu? En az bir Kovid-19 nöbeti geçiren ve bir yıldan uzun süredir takip edilen yaklaşık 265.000 kişiyle yapılan bir analizde, enfeksiyon zararsız olmadığı görüldü. Birisinde Kovid-19 daha sık görüldükçe kümülatif riskler artmıştı. Aşırı yük, enfeksiyondan sonra her 1000 kişide, hiç enfeksiyona yakalanmamaya kıyasla kaç kişinin daha fazla sağlık sorunu yaşadığını gösterir.
Ann Arbor’daki Michigan Üniversitesi’nde bulaşıcı hastalıklar uzmanı olan Preeti Malani, enfeksiyondan tamamen kaçınmak imkansız olabilir, diyor. Ancak, “İkinci veya üçüncü kez Kovid kapmak hiç kimse için iyi değil” diye ekliyor.
Tekrarlayan enfeksiyon uzamış
Kovid riskini arttırabilir mi?
Her yeni Kovid-19 nöbetinin bir miktar risk taşıması, Al-Aly için şaşırtıcı olmadı. İlginç olan şey, yenileyen enfeksiyonla ilişkili risklerin akut fazın ötesine uzamasıdır. Yeniden enfeksiyondan altı ay sonra bile, araştırmacılar kalp hastalığı, akciğer sorunları, diyabet, yorgunluk, nörolojik bozukluklar gibi sonuçlar açısından aşırı riskler buldular. Al-Aly, “İlk seferde mermiden kaçtıysanız ve uzun süre Kovid’e yakalanmadıysanız, yeniden enfeksiyon kaptıktan sonra yine de uzamış Kovid olabilirsiniz” diyor.
Bununla birlikte, Birleşik Krallık Ulusal İstatistik Ofisi’nden alınan en son veriler, sonraki enfeksiyonlarda uzamış Kovid riskinin azaldığını göstermektedir. Yetişkinlerin ilk enfeksiyondan sonra %4 uzamış Kovid geliştirme riski vardı ve bu, yenileyen enfeksiyondan sonra %2,4’e düşmüştü. Çocuklar ve gençler için, ilk enfeksiyondan sonra uzun süreli Kovid-19 riski %1’di ve fazla azalmamıştı.
Uzamış Kovid’i olan kişiler için, yenileyen enfeksiyon, semptomları şiddetlendiriyor gibi görünüyor. Merkezi Salisbury, Birleşik Krallık’ta bulunan Long Covid Kids & Friends adlı hayır kurumu tarafından yürütülen ve uzamış Kovid’li yaklaşık 600 kişiyle yapılan bir ankette, %80’inin yenileyen enfeksiyon semptomlarının en azından bir kısmının kötüleştiği belirtildi. Sadece %15’i yenileyen enfeksiyonun semptomlar üzerinde hiçbir etkisi olmadığını bildirmişti.
Kovid-19 bağışıklık sistemini değiştirir mi?
Bazı bilim insanlarının, birinci veya dördüncü bir SARS-CoV-2 enfeksiyonundan kaçınmaya gerek olduğunu düşünmelerinin başka bir nedeni daha var. Bazıları, hafif Kovid-19 vakalarının bile bağışıklık sisteminde kalıcı hasara neden olabileceğini ve bunun da insanları diğer enfeksiyon türlerine karşı daha duyarlı hale getirebileceğini iddia ediyor. Bu, geçen yıl Ekim ayından itibaren Kuzey Yarımküre’de grip ve diğer solunum yolu hastalıkları vakalarındaki artışın bir açıklaması olarak ortaya çıkmıştı. Mississippi, Hattiesburg’daki Forrest Genel Hastanesi’nde çalışan Dr. Rambod Rouhbakhsh bir basın açıklamasında, bu tür kanıtların “virüsle tekrar tekrar karşılaşmanın hastalığı hafiflettiği ve endişelenmenize gerek olmadığı efsanesini ortadan kaldırdığını” söylüyor.” Bu Rus ruleti oynamaya benzer” diyor.
Bununla birlikte, birçok immünolog, bu hipotez için kanıtın eksik olduğunu söylüyor. Bağışıklık anormallikleri, uzamış Kovid’e ve ciddi Kovid-19 vakalarına eşlik ediyor gibi görünüyor. Ancak iyileşen çoğu insan için virüsün uzun süreli bir bağışıklık yetmezliğine neden olduğuna dair bir işaret yok. İngiltere’deki Manchester Üniversitesi’nden immünolog Sheena Cruickshank, “Bağışıklık yetmezliğinin gerçekte nasıl göründüğünü biliyoruz” diyor. Sadece birkaç yaygın virüs bağışıklık sistemini baskılama yeteneğine sahiptir: Örneğin HIV, T hücreleri gibi bağışıklık hücrelerini enfekte eder ve yok eder, insanları diğer enfeksiyon türlerine karşı daha savunmasız bırakır; Kızamık, bağışıklık hafıza hücrelerini enfekte ederek onları yok edilecek hedefler haline getirir ve bağışıklık sisteminin daha önce karşılaştığı patojenleri unutmasına neden olur.
Bununla birlikte, bir avuç çalışma, hafif bir hastalığı olan ve tamamen iyileşmiş gibi görünen kişilerde bile, ilk SARS-CoV-2 enfeksiyonundan haftalar hatta aylar sonra geçen immünolojik değişiklikler bulmuştur. Birkaç çalışma, inflamatuar proteinler ve çeşitli bağışıklık hücreleri gibi farklı bağışıklık belirteçlerine bakmış ve uzayan değişiklikler gözlemlemiştir.
Bu yılın başlarında yayınlanan ve endişelere yol açan bir makale, insanların T hücrelerini üç grup halinde karşılaştırmıştı: SARS-CoV-2 ile enfekte olan ancak hiç aşılanmayanlar; aşılanıp hiç enfekte olmayanlar ve enfekte olup sonra aşılananlar. Araştırmacılar, enfekte olmuş hücreleri bulup yok eden öldürücü T hücrelerinin sayısında ve aktivitesinde belirgin farklılıklar gözlemlediler. Enfekte olan ve ardından aşılanan grupta aşı, aşılanmış ancak hiç enfekte olmayan grupta olduğundan daha zayıf bir öldürücü T-hücresi tepkisine yol açtı. Yazarlar, bu daha zayıf yanıtın “endişe nedeni” olduğunu yazıyor. Çünkü bu, insanların aşılanmış olsalar bile tekrarlayan enfeksiyonlara veya diğer sağlık sorunlarına karşı savunmasız oldukları anlamına gelebilir.
Ancak şu ana kadar görülen değişikliklerin herhangi birinin önemi tam olarak net değil. Altmann, “İnsanların yaşamlarının tümü üzerinde nasıl bir etki oluşacağını bilmiyoruz” diyor.
Lizbon Üniversitesi’nde bir immünolog olan Marc Veldhoen, bu değişikliklerin bağışıklık disfonksiyonu veya düzensizliği olarak tanımlanmasına sinirleniyor. “Bu makalelerin tanımladığı şeylerin çoğu, yeni bir enfeksiyona verilen normal bir fizyolojik tepkinin en uç noktasıdır”. Kabaca söylemek gerekirse, SARS-CoV-2 aşina olduğumuz diğer tüm virüsler gibi davranır. Bu virüs hakkında büyülü bir şey keşfetmedik” diyor.
Bağışıklık disfonksiyonu bulamayan bazı makaleler, aslında var olduğunun kanıtı olarak alınmıştır. Imperial College London’da bir immünolog olan Margarita Dominguez-Villar ve meslektaşları, patojenlere karşı ilk savunma hattı görevi gören bir bağışıklık hücresi türü olan monositlerin SARS-CoV-‘den sonra pıhtı oluşumuyla bağlantılı genleri ifade ettiğini gösteren bir çalışma yayınladılar. Çalışma yalnızca akut enfeksiyonları inceledi ve bağışıklık hasarına dair kanıt göstermedi. Ancak Twitter’da araştırma kendi başına yayılarak hız aldı. Bazı tweet’ler, doğuştan gelen bağışıklığın, enfeksiyonla yeniden düzenlendiğinin gösterildiğini iddia etti. Villar, “Birden makalemin 1000 kez retweetlendiğini gördüm. Bence hiç olmaması gerekirken çok fazla panik yarattı” diyor.
Bu bağışıklık değişiklikleri Kovid-19’a mı özgü?
Bunu söylemek zor. Başka hiçbir virüs, araştırmacıların kullanımına sunulan tüm modern araç cephaneliğini kullanarak bu kadar yoğun bir çalışmanın odak noktası olmamıştır. Dominguez-Villar, gözlemlenen immünolojik değişikliklerin birçoğunun diğer viral enfeksiyonlardan sonra mevcut olabileceğini söylüyor. “Örneğin influenzaya, Kovid’e baktığımız kadar derinlemesine bakacak olursak, muhtemelen bazı benzerlikler bulacağız” diyor.
Belki de bilim insanları, herhangi bir virüsle oluşan enfeksiyonun ardından bağışıklığın en temel başlangıçtaki haline döndüğünü varsaymakla yanılmışlardır. 11 Ocak’ta yayınlanan küçük bir çalışmada araştırmacılar bunu Kovid-19’un bağışıklık sistemini değiştirip değiştirmediğine bakarak değerlendirdi. Araştırmacılar, pandeminin başlarında SARS-CoV-2 ile enfekte olan 33 kişiyi incelemeye alıp grip aşısı olmadan önce ve sonra birkaç ay boyunca kan örneklerini aldı. Bu bireyleri, Kovid-19 geçirmeden grip aşısı olan kişilerle karşılaştırdıklarında, erkek ve kadın katılımcılar arasında beklenmedik farklılıklar buldular. Tipik olarak, grip aşısına kadınların tepkisi daha güçlüdür. Maryland, Bethesda’daki Ulusal Sağlık Enstitüleri’ndeki görevi sırasında çalışmanın yürütücülerinden biri olan New Haven, Connecticut’taki Yale Tıp Okulu’nda sistem immünologu olan John Tsang, “Bu durumda tamamen tersini gördük” diyor.
Philadelphia’daki Pennsylvania Üniversitesi’nde immünolog olan John Wherry, “İşleri daha iyi veya daha kötü hale getirmedik, sadece biraz farklı hale getirdik” diyor. SARS-CoV-2’nin immünolojik sonuçlarına ilişkin kendi araştırmaları, herhangi bir önemli değişiklik ortaya çıkarmamıştı. Şubat çalışmasında ekibi, daha sonra enfekte olan aşılanmış kişilerde bağışıklık tepkisini inceledi. “Yüksek T hücresi aktivasyonunun, yüksek B hücresi aktivasyonunun işaretlerini görüyoruz. Bunların hepsi 45-60 gün içinde temel seviyelerine dönmüştü” diyor.
Bu soruların çoğu hiçbir zaman tam olarak yanıtlanamayabilir. Yeniden enfeksiyonlar daha yaygın hale gelse bile, yapılan Kovid-19 testleri azaldığı için takip edilmesi daha da zorlaştı. Ayrıca, Kovid-19 bağışıklığının manzarası giderek daha karmaşık hale geliyor. İnsanların oldukları aşı dozlarının sayısına ve türüne, enfekte olup olmadıklarına ve her maruziyetin hangi varyantına ve zamanlamasına göre değişiklikler görülüyor. Tsang, “Bu şeylere bakmak net bir sonuca ulaştırmaz” diyor.
Riskleri ne olursa olsun, Kovid-19 burada kalmaya devam ediyor. Hâlâ gelişiyor, hâlâ insanları enfekte ediyor ve yeniden enfeksiyona neden oluyor. Muhtemelen bağışıklık sisteminin sırlarını ifşa etmeye de devam edecek.