Evrenin iki uzak bölgesini birbirine bağlayan kozmik tüneller, solucan delikleri gibi konular, teorik fiziğin yayılması ve Yıldız Geçidi (Stargate), Uzay Yolu (Star Trek) ve Yıldızlararası (Interstellar) gibi yakın zaman bilimkurgu eserlerinin yaygınlaşmasıyla popülerliğini artırdı. Çok büyük miktarda yerçekimsel enerji gerektirmesi ve bu enerjinin nasıl elde edileceğini henüz kimsenin bilmemesi, günümüz teknolojilerini kullanarak yerçekimsel solucan deliklerini oluşturmayı imkânsız kılıyor. Ancak, elektromanyetizmada, metamalzemeler ve görünmezlik teknolojilerinin gelişmesiyle araştırmacılar bunu başarabilecek tasarımlar ortaya koymaya başladı.
Barcelona Otonom Üniversitesi Fizik Bölümü laboratuvarlarında araştırmacılar, iki bölgeyi birbirine manyetik olarak bağlayan ilk deneysel solucan deliğini tasarlayıp yarattılar. Bu tasarım bir noktadan diğerine bir manyetik alanın görünmeyen ve fark edilemeyen bir tünel aracılığıyla aktarılmasını sağlıyor.
Araştırmacılar, tüneli metamalzemeler ve metayüzeyler kullanarak deneysel olarak oluşturdu. Bu tünelin bir ucunda bulunan kaynağın (mıknatıs ya da elektromıknatıs) manyetik alanı, solucan deliğinin diğer ucunda izole edilmiş bir tek kutup olarak beliriyor. Bu sonuç bile başlı başına garip, çünkü doğada tek kutuplu bir mıknatıs bulunmuyor. Bu, manyetik alanın bir noktadan diğerine bildiğimiz üç boyutlu düzlemin dışında bir boyut aracılığıyla yol aldığının göstergesi.
Deneydeki solucan deliği, farklı tabakalardan oluşan bir küre. Bu tabakalar ise ferromanyetik bir dış tabaka, süper-iletken bir maddeden yapılmış orta tabaka ve kürenin içinde bir uçtan diğerine kadar olan ferromanyetik bir silindirden oluşuyor. Küre dışarıdan manyetik olarak saptanamayacak şekilde tasarlanmış, yani manyetik olarak görünmez.
Araştımanın başındaki Àlvar Sánchez, “Manyetik solucan delikleri yerçekimsel solucan deliklerinin bir analojisi. Tıpkı onlar gibi, iç bölgeyi uzaydan manyetik olarak silinmiş gibi gösterip uzayın topolojisini değiştiriyorlar” diyor.
Aynı araştırma ekibi 2014 yılında manyetik alanı bir noktadan diğerine taşımaya yarayan bir manyetik lif inşa etmişti. Ancak bu lif manyetik olarak saptanabiliyordu. Bu teknolojiyle yaratılan ise, hiçbir manyetik alan tarafından saptanamayan tamamen üç boyutlu bir aygıt.
Bu gelişme, tıp gibi manyetik alanın yoğunlukla kullanıldığı alanlar için bir ilerleme anlamına geliyor. Geliştirilen bu teknoloji, MR (emar) taraması sırasında hastayı tarayıcılardan daha uzağa alıp hastanın rahatsızlığını minimuma indirmeye yarayabilir. Aynı zamanda vücudun farklı bölgelerinin aynı anda MR taramasından geçmesine de olanak sağlayabilir.