Köpeklerin, en yakın vahşi kuzenleri olan kurtlardan en büyük farkları, insanlarla kurdukları iletişim ve etkileşim olmuştur. Science Advances’de yayımlanan yeni bir çalışma, genetik bir değişikliğin hem köpeklerde hem de insanlarda sosyal davranışlar arasında doğrudan bir bağlantıya işaret ettiğini; bunun da insan ve köpeklerin yüksek sosyal davranışlarının aynı genetik temele dayandırılabileceği anlamına gelebileceğini söylüyor.
Princeton Üniversitesi’nde yapılan disiplinlerarası bir çalışmada, köpeklerin 6. kromozomundaki ardışık bölgelerin ve köpek DNA’sının çoklu bölgelerinin, onların sosyal davranış özellikleriyle bağlantılı olabileceği gösterildi. Birçok durumda transpozon olarak adlandırılan (Transpozon, vücuttaki hareketli gen bölgeleridir. Bu genler hücre içindeki bir genomda yer değiştirebilme özelliğine sahiptir. Bu genlere insan hücresinden bakteri hücresine kadar tüm canlı hücrelerde rastlanmıştır. Transpozonlar bu değişim işlemini bazen bir defa bazen de yüzlerce veya binlerce kez tekrarlayabilmektedir) özgün bir gen eklentisinin Williams- Beuren (WBRSC) sendromuna yol açtığı gösterilmişti. Bu sendrom, insanların yaşama sürekli olumlu bakmaya çalıştıkları, acı veya sıkıntı yaşasalar da sürekli gülümsedikleri; yüksek sosyal davranışlar, aşırı girginlik yaratan, ancak kalp, beyin ve sinir sisteminde anormalliklere neden olan genetik bir hastalık olarak tanımlanmıştır. Tam tersi olarak insanlarda aynı gen bölgesinde bir eklenti değil bir delesyon (silinme) söz konusudur.
Princeton’da sözü edilen çalışmaya başkanlık eden ekoloji ve evrim biyoloğu Profesör Bridgett von Holdt, Williams- Beuren sendromundaki davranışlarla evcil köpeklerin ortaya koyduğu samimiyet ve sokulganlık arasındaki gözle görülür benzerliğin, iki fenotipin genetik mimarisinin de benzer olabileceğini düşündürdüğünü belirtiyor.
VonHoldt, 2010’da Nature dergisinde yayımlanan çalışmasında, köpeklerle WBSCR arasındaki benzerliği belirlemişti. Ancak bu çalışmada da yer alan Princeton mezunu Emily Shuldiner, bu benzerliğin bir “genetik ortaklık” olabileceğine özellikle vurgu yapmıştır.
Shuldiner ve arkadaşları, köpeklerin ve gri kurtların davranışsal ve genetik verilerini analiz ettiler. Köpeklerle insan davranışları arasında güçlü bir genetik görünüm belirlediler. Monique Udell, Oregon Devlet Üniversitesi’nden çalışmaya uzman danışman olarak katılarak 18 evcil köpeğin ve insanlar tarafından bir şekilde alıkonulmuş 10 kurdun davranışsal verilerini toplayıp analiz etti. Ayrıca bunları, biyolojik materyalden daha önce elde edilmiş olan genetik dizilimle karşılaştırdı.
Udell öncelikle, köpeklerin insan bağlantılı sosyal özelliklerini ölçmeyi hedefledi. Bunlar arasında içindeki sosisi alabilmek için açılması yasak bir kutunun kapağını açmaktan, insanlarla benzeyen ya da benzemeyen sosyal etkileşimlere kadar pek çok davranış vardı. Daha sonra bulgular, von Holdt ve Shuldiner’in laboratuvarında oluşturdukları gen dizilimiyle ilişkilendirildi.
Hipotezlerini tutarlı kılacak şekilde, köpeklerin kurtlara nazaran daha fazla insan odaklı davranış gösterdikleri ve insanlara yakın olarak daha fazla zaman geçirdikleri gösterildi. Ayrıca WBSCR’de görülen transpozonların, sadece evcil köpeklerde olduğu, kurtlar da hiç bulunmadığı da ortaya çıkarıldı.
Von Holdt’un bulguları, bu bölgede yer alan az sayıdaki transpozonun, karmaşık sosyal davranışları kontrol edebildiğini göstermişti. Von Holdt, “sosyal gen” keşfetmediklerini, ancak oldukça önemli bir genetik içeriğin, hayvan kişiliğini şekillendirerek evcilleştirilmiş bir vahşi kurttan tamamen evcil bir köpeğe evrilme sürecine yardım ettiğinin izlenebilmiş olduğunu vurguluyor.
Çalışmaya katılmayan Ilinois Üniversitesi’nden hayvan bilimci Anna Kukekova’ya göre ise, bu çalışma sonucu, bu genlerin evrimsel olarak saklandığını ya da temelde evrim boyunca değişmeden korunarak geldiğine işaret etmektedir. Çalışma, kesin bir evrimsel korunma mekanizması olduğunu ve bunun da sosyalliğin türler arasında geçişine katkı sağladığını ortaya koymaktadır.
Araştırmacılar aynı zamanda evcilleştirmenin köpek davranışlarının evrimi üzerinde bir rolü olup olmadığını da sorguluyor. Çoğu uzmanın katıldığı ortak görüş, ilk evcilleştirilen köpekler, insan yerleşkelerine yaklaşma riskini göze alan kurtlardı. Bu öncül köpekler sadece görünümlerini değil türlerin bir arada yaşamasına bağlı olarak davranışlarını da evriltmişlerdi.
Bununla birlikte, bununla benzemez şekilde bir önceki çalışmada, evcilleştirme süreci sırasında köpeklerin bir dizi bilişsel yetenekleri, özellikle de jestleri ve sesleri ayırt edebilme özellikleri sebebiyle seçildikleri, köpeklerin de bu süreç zarfında insanla arkadaşlığa bir eğilim gösterdikleri vurgulanmıştı.