Her zaman duyarız; yaratıcı insanlar dünyayı diğerlerinden daha farklı görür. Bir Harvard araştırmacısı bu kanıya bir cevap sunuyor. Günlük nesneler için yaratıcı kullanımlar bulması istenen insanların beyin taramaları üzerinde çalışan biliminsanları, yaratıcı tepkilerle ilişkili bir bağlantı modeli buldu. Ardından araştırmacılar bu modeli, yaratıcı insanların başka tepkilerini de tahmin etmek için kullandılar. Çalışma, Ulusal Bilimler Akademisi Bildiriler Kitabı’nda yayımlandı.
Araştırmacı Roger Beaty, çalışmanın yaratıcı beyinlerin farklı şekilde bağlantılar yaptığını gösterdiğini söylüyor: “Daha yaratıcı insanlar, birlikte çalışmayan beyin ağlarına eşzamanlı olarak sürece dahil edebilirler.” Beaty ve arkadaşları, önceki araştırmalardan elde edilen beyin verilerini yeniden analiz etti ve sadece bu insanların beyin ağlarındaki bağlantıların gücünü ölçerek, fikirlerinin ne kadar orijinal olacağını tahmin edebildiklerini buldu.
Veriler yaratıcı düşünceye dahil edilen beyin bölgelerini gösterdiğinde, yaratıcı düşüncede önemli rol oynamış görünen bu bölgelerin üç alt ağı ortaya çıkardığı da belirlendi: Varsayılan mod ağı, yaratıcı ağ ve yürütme kontrol ağı.
Varsayılan modda hafıza ve zihinsel simülasyon dahil oluyor, yani teoride zihinsel dolaşım, hayal gücü ve kendiliğinden düşünme gibi süreçler işliyor. Beaty, “Yaratıcılık açısından, beyin fırtınasının önemli olduğunu düşünüyoruz. Fakat bu her zaman en yaratıcı fikre ulaşacağımız anlamına gelmiyor. Diğer bağlantılar da devreye girdiğinde hafızadan gelen sıradan fikirlere de sürüklenebilirsiniz” diyor.
Yaratıcı ağ, önemli bir bilgiyi hem çevresinde hem de içsel olarak tespit ediyor. Araştırmacılar, yaratıcılığın varsayılan mod ağından çıkan fikirleri sıralamaktan sorumlu olabileceğine inanıyor. Son olarak, yürütme kontrol ağının, insanların yararlı fikirlere odaklanmalarını ve işe yaramayanların atılmasını sağladığını belirttiler.
Beaty, “Bu sistemler arasındaki eşzamanlı çalışma yaratıcılık için önemli,” diyor, “Daha esnek düşünen ve daha yaratıcı fikirler üreten insanlar, genellikle birlikte çalışmayan ağları birbirleriyle iç içe geçirebilirler.”
Beaty ve arkadaşları, yaratıcılığa katılan beyin ağını tanımlamak için, 163 gönüllünün beyinlerini fonksiyonel manyetik rezonans görüntüleme (fMRI) teknolojisini kullanarak taradılar ve gönüllülerden tuğla, bıçak, ip gibi sıradan nesnelerden yaratıcı fikirler çıkarmalarını istediler. Ekip daha sonra katılımcılardan gelen yanıtları gözden geçirmek ve fikirlerinin ne kadar yaratıcı olduğunu değerlendirmek için “puanlayıcılar”a eğitim verdi.
Beaty, “Yaratıcılık genellikle yeni ve kullanışlı fikirler üretme yeteneği olarak tanımlanır” diyor, “Bu ağdaki bağlantı gücünü, yaratıcı bir biçimde düşünürlerken yanıtlarının kalitesiyle ilişkilendirdik.”
Beaty ve arkadaşları bu testin sonuçlarına dayanarak bir tahmin modeli geliştirdiler ve daha önceki yaratıcılık çalışmaları için toplanan beyin tarama verilerini test ettiler. Beaty, “Yayımlanmış verileri kullandık ve bağlantıların bu ağdaki kuvvetine göre, işinizde ne kadar yaratıcı olacağınızı oldukça doğru bir şekilde tahmin edebileceğimizi bulduk” diyor.
Beaty, çalışmaları sayesinde yaratıcılığın kökenine ilişkin bazı efsanelerden kurtulmayı umduklarını söyüyor. “Bu çalışmanın yaptığı şey, sağ beyin – sol beyin efsanesini ortadan kaldırmak, “ diyor, “Yaratıcılık tüm beyni kapsayan bir girişim.”
Yaratıcılığın bir çeşit eğitimle değiştirilip değiştirilemediği de belli değil. “Bu, sahip olduğunuz ya da olmadığınız bir şey değil,” diye ekliyor Beaty, “Yaratıcılık karmaşıktır ve biz sadece yüzey hatlarını çiziyoruz, yani daha çok çalışma yapılması gerekli.”