Yaratılışçıların iddiası: Doğal seçilim rastlantısal bir süreçtir
Bilimin yanıtı: Doğal seçilim rastlantısal bir süreç değildir
“Doğal seçilim kör tesadüflere dayanan, rastlantısal bir süreçtir. Oysa, olasılık hesabının ilkeleri, yaşamın rastlantısal olarak ortaya çıkamayacağını gösterir. Örneğin bir DNA molekülünün ortaya çıkabilme olasılığı 1/ 10600 ise, bu kadar düşük bir olasılık nasıl gerçekleşecektir?”
Evrim kuramı, canlıların temel niteliği olan DNA gibi dev moleküllerin tümüyle birdenbire ve rastlantı sonunda ortaya çıktığı görüşünde değildir. Bu nedenle, birdenbire oluşumla ilgili olarak verilen olasılık hesapları geçersizdir.
Bir süreç rastlantısal olduğunda, farklı olanakların gerçekleşme ihtimalleri neredeyse aynı olur. Örneğin, adil bir piyango çekilişinde her biletin kazanma şansı aynıdır. Diğer yandan, farklı olanaklar eşitsiz bir olasılık dağılımı gösterdiğinde, süreç rastlantısal olmaktan çıkar. Sigara içer, yağlı beslenir ve spor yapmazsam ve siz tam tersini yaparsanız, benim uzun bir ömür sürme olasılığım sizinkine göre azalabilir. Böyle bir durumda kimin ölüp kimin yaşayacağı rastlantısal olmaktan çıkar. Rastlantısallığın evrim kuramındaki yerini açıklayan hipotezler de vardır. Ancak doğal seçilim eşitsiz olasılıklarla ilgilidir, bu nedenle rastlantısal bir süreç değildir.
Yaratılışçılar, zaman zaman “rastlantısal” olarak tanımladıkları doğal seçilim için, bir araba mezarlığında esen hortum benzetmesini kullanırlar. Hortum, hurda parçalarını “rastlantısal” olarak yeniden düzenler. Söz konusu “rastlantısal” eylemden bir araba ortaya çıkması son derece düşük bir olasılıktır. Aynısının doğal seçilim için de geçerli olduğunu söylerler: Onlara göre doğal seçilim, “rastlantısal” olduğundan düzensizlikten düzen yaratamaz.
İddiadaki gibi, bu düşünme biçimine matematiksel kesinliği varmış görüntüsü vermek de mümkündür. Araba mezarlığındaki parçaların milyarlarca biçimde bir araya getirilebilecekleri düşünüldüğünde, bunlardan sadece çok küçük bir kısmının iş görür bir araba oluşturacağı görülür. Bu nedenle hortumun böyle bir sonuca götüremeyeceğini söylemek oldukça risksiz bir iddiadır. Bu savın yukarıda bahsedilen “rastlantısallık” tanımıyla bağlantısı hemen fark edilecektir. İma edilen, her düzenlenişin diğerleri kadar olası olduğudur. Ve bu varsayım çerçevesinde ulaşılan sonuç doğru görünüyor. Öte yandan doğal seçilimi her sonuca aynı olasılıkta ulaşabilen bir süreç olarak görmek büyük bir hatadır.
Gerçekte, kendi içinde dengeli ve tutarlı basamaklar adım adım karmaşıklaşan molekülleri uzun bir süreç içinde meydana getirmiştir. Evrimin yürütücü gücü, kalıtsal moleküllerdeki rastlantısal değişimler ve bunları etkileyen doğal seçilimdir. Biyolojik önemi olan moleküller şans eseri ortaya çıkamazlar. Kinetik ve termodinamik kararlılık, kimi yüzeylere tutunabilme, kendini kopyalayabilme gibi özel niteliklere sahip olanlar doğal olarak seçilirler ve arada ortaya çıkan küçük rastlantılar dışında, karmaşık organik moleküller, bulundukları ortama egemen olurlar.
Doğal seçilim, içinde bulunduğu koşullara olağanüstü uyum göstermiş türlerin var oluşlarının nedenidir. Böylece, bütün türlerin üyeleri, evrimin mekanizmasına göre yeni bir deneme sayılabilir. Doğal seçilim, canlıların görünür yapılarını açıkladığı gibi, evrimin salt rastlantısal değişmelerden ibaret bir olay olmamasının da nedenidir. Böylece uyum kuramayan “yanlışlar” silinir, “doğrular” sürer.
Kaynak: Bu yanıt, Osman Gürel’in Yaşamın Kökeni (Pan Yayıncılık, Ekim 1999) ve Elliott Sober’in Philosophy of Biology (Westview Pres, 2000) adlı kitaplarından derlenmiştir.