Romalı şair Juvenal 2000 yıl önce, “Sağlam vücutta sağlam zihin için dilekte bulunmalıyız. Daima sağlam bir kafan ve sağlam bir vücudun olması için dua et” diye yazmıştı. Johns Hopkins Üniversitesi’nde bir grup araştırmacı, beyin ve kalp sağlığına destek olan tek bir protein tespit ettiler.
Biliminsanları, hafızayı geliştirdiği, nöral kan akımını arttırdığı ve adeta doğal bir antidepresan gibi davrandığı bilinen ve BDNF (brain derived nörotrofik faktör) olarak anılan proteinin, aynı zamanda kalbin düzenli atımına da yardımcı olduğunu daha önceden bulmuşlardı. Araştırmacılar, yeni bulguların, son yıllarda çokça konuşulan depresyon-kalp hastalığı bağlantısını açıklamaya yardımcı olabileceğini ve bunun da yeni kalp yetmezliği tedavilerine öncülük edebileceğini belirtiyorlar.
BDNF beyin tarafından üretilir ve tıpkı bir büyüme faktörü gibi yeni sinir hücrelerinin oluşumu ve tüm sinir sistemini kaplayan kan damarı ağının beslenmesini sağlar. Pek çok araştırma, BDNF yokluğuyla doğan farelerin doğumdan kısa bir süre sonra nörolojik hastalıklara bağlı olarak öldüğünü göstermiştir. Aynı şekilde BDNF eksikliğiyle doğan insanlarda da depresyon, demans, şizofreni, obsessif kompülsif bozukluk ve Huntington hastalığı gibi nörodejeneratif hastalıkların fazlaca görülebildiği öngörülmüştü.
Verilen BDNF’nin kalbe hizmet eden sinirlerin gelişimine de fayda sağladığı belirlenince, Johns Hopkins Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde çalışan Dr. Ning Feng ve ekibi, bu proteinin kalp fonksiyonları üzerindeki etkisini araştırmak istedi. Ekip ilkönce farelerden izole edilen kalp kası hücrelerini BDNF ile adeta yıkadı ve tıpkı tam bir kalp atımı gibi hücrelerin kasılıp gevşemeye başladığını gördü.
Araştırmacılar deneyi, kalbi zayıf olan farelerin kalp kası hücrelerinde de yaptı ve BDNF varlığına rağmen kasılıp gevşemenin bunlarda pek de canlı olmadığını fark ettiler. Bu bulgu, çalışmada kullanılan hücrelerdeki bir eksikliğin, var olan BDNF’ye yanıtı engellediğini gösteriyordu. Kasılıp gevşemeyi sağlıklı biçimde oluşturmak için BDNF’nin hücre içine girmesini sağlayan ve hücre yüzeyinde reseptör olarak görev alan bir molekül (TrkB) olduğu anlaşıldı. Kalbi zayıf olan farelerde TrkB’nin biraz daha farklı bir formu vardı veya BDNF ile TrkB’nin arasındaki sinyal engelleniyordu.
Araştırmacıların bir sonraki bulgusu, TrkB’sinde beslenme yetersizliği olan farelerde kalp yetmezliği belirlenmesi oldu. Farelerin kalp kasılmaları yetersizdi, kanı pompalama yetenekleri azalmıştı ve her atımdan sonraki gevşeme hareketi epeyce geç oluşmaktaydı.
Bütün bulgular bir araya getirildiğinde, BDNF yolundaki aksama, reseptör düzeyinde kalp içi sinyal mekanizmasını bozarak kimyasal tetikleyicilerin kusuruna sebep oluyor ve sonuçta yetersiz kardiyak etkinlik oluşuyordu. Araştırmayı yayımlayanlardan Dr. Nazareno Paolocci’ye göre, BDNF iletişimindeki bozulmalar, kemoterapi alan bazı kanser hastalarında da kardiyak yetmezliğe sebep olabiliyor. Zira kemoterapötik ajanların içinde muhtemelen TrkB’nin de aralarında bulunduğu tümörün gelişimini durdurmaya yönelik bir dizi “büyüme faktörü engelleyici” reseptör mevcut.
Paolocci’ye göre BDNF-TrkB yolunu hedef alan çalışmalar belki de kalp hastalıklarının kesin tedavisinde önemli bir yol açacak. Hatta BDNF’yi taklit eden bir ilaç halihazırda bir kısım inmeli ve nörolojik hastalığı olan hastalarda denenmiş ve faydalı olabilmiş. “BDNF yetersizliği belki tam olarak olgunlaşmış bir hastalık yaratmaz ama ‘kırık bir kalbe’ giden yolu açabilir.” Paolocci, henüz kesin deneysel kanıtlar olmamakla beraber, kötü diyet ve hareketsiz yaşam tarzının BDNF dolaşımını azalttığını veya TrkB reseptör fonksiyonlarını değiştirebileceğini de belirtiyor.