Geride bıraktığımız 13 yıl, Afrika’nın eski yerleşimcilerinden biri olan baobab ağaçları için gerçekten de çok korkunçtu. Biliminsanlarının 11 Haziran’da Nature Plants‘ta yayımladıkları yeni bir makaleye göre, en eski on üç ağaçtan dokuzu bin yıldan daha fazla bir sürede beraber yaşadıktan sonra ya gövdelerini kaybetti ya da beraberce öldü. Ama bu önemli türü neyin ölüme sürüklediği konusu ise hala tartışmalı.
Çalışmayı dışarıdan izleyen bitki bilimci Sarah Venter durumu şöyle ele alıyor: “Yaşlı ağaçların ölümünden ve yıkılmasından dolayı üzülüyor olsak da, mevcut bulgular göz önüne alındığında bunun tüm ağaç nüfusunu etkilediği söylenemez. Muhtemelen ağaçlar çok yaşlı olduğu için kuru iklim koşullarına pek dayanamadı. Ağaçların ölümleri aslında düşündüğümüzden daha da karmaşık bir konu. Ölümlerin nedeni iklim değişikliğinden kuraklığa kadar bir çok şey olabilir.”
Baobab grubunun Adansonia digitata türleri en uzun yaşayan çiçekli ağaç türüdür. Şişman gövdesi üzerinde kökler gibi görünen, sarkan uzun sıska dalları ağacı sanki baş aşağı olmuş bir ağaç gibi görünmesini sağlar. Uzun gövdeli, kahverengi meyveleri nedeniyle de “ölü fare ağacı” adı ile de anılır. Yine de, insanlar uzun yıllar boyunca baobab ağaçları ile hem yeme ve ilaç ihtiyaçlarını karşılamış hem de manevi değerler yükleyerek mistik bir boyuta taşımıştır.
Ekibin üyelerinden Adrian Patrut, 2005 yılından bu yana bilinen on üç A. digitata‘dan dört tanesinin öldüğünü söylüyor. Ayrıca, Patrut ve arkadaşlarının yayımladıkları makaleye göre, Afrika kıtasındaki diğer beş tarihi ağaç, çoklu gövdelerinin gerçekten büyük bir kısmını kaybetmiş bulunuyor.
Ölen en yaşlı ağaç Zimbabwe’deki Panke ağacı idi. Bu ağaç, 2010 ve 2011 yılları arasında parçalanmadan önce yaklaşık 2,500 yıl yaşamıştı. Botswana’daki Chapman ağacı da dahil olmak üzere ölen diğer üç yaşlı ağaç sadece 1,250 ila 1,500 yaşlarındaydı.
Patrut, bu ölümlerin sadece yaşlılıktan kaynaklanıyor olabileceği düşüncesini pek doğru bulmuyor. Bunun yerine daha can sıkıcı bir şey olabileceğinden endişeleniyor ve hastalık salgınına dair herhangi bir belirti olmadığının altını çiziyor. Güney Afrika’daki aşırı ısınmanın bu ölümlere yol açmış olabileceğini şiddetle savunuyor.
Baobablar dünyaca ünlü olarak, kuraklık biyolojisinin ve diğer temel meselelerinin çoğu gizemli kalıyor. Ekolojist Eugene Moll: “Baobabların köklenme yapısını gerçekten bilen var mı? 40 derece kuzeyinden gelen felsefeler ve paradigmalar, burada mutlaka Güney Yarımküre’de geçerli değil. Biz insanlar simetri gibiyiz ama tabiat kesinlikle her zaman simetrik değildir.” diyor.