Ana Sayfa Dergi Sayıları 228. Sayı Kitapçı Rafı

Kitapçı Rafı

212
0

Geştalt Kuramı
Esra Mungan, Metis, 2023, 244 s.
Bu kitap, psikolojinin geliştirdiği Geştalt kuramına dair, psikoloji tarihi içinde küçük bir “bellek tazeleme” çalışması sayılabilir. Yazarın amacı, orijinal hali hakkında çok az şey bilinen, bilinenlerin ise –kimi zaman tercüme eksiği veya hatalarından, kimi zaman da orijinal eserlerin okunmamasından– ya çok eksik ya da düpedüz yanlış olduğu, dünyaya bambaşka gözlüklerle bakan bu çarpıcı kurama biraz olsun “hakkını” iade etme iddiası. Yazar kuramın özellikle iki yönü oldukça heyecan verici buluyor. Bunlardan biri, kuramın algı dışında psikolojinin tüm diğer alanlarına dair de önermelerinin bulunması ve hatta psikolojinin ötesine de uzanabilecek kapsamda bir genel kavrayışın üzerine kurulu olması. Bir diğeri ise, psikoloji tarihi içinde –hele ki Anglo-Amerikan psikoloji ekolünün adeta “dayatmasıyla”– her şeyin iki zıt kamp üzerinden tanımlanmasını tümüyle reddetmesi.

Cinsiyetlendirilmiş Bedenler – Judith Butler’ı Anlamak
Sara Salih, Fol Kitap, 2023, 224 s.
Cinsiyetler gerçekten biyolojik, fizyolojik, ‘doğal’ şeyler midir? Yoksa toplumsal olarak yazılan, kültürel üretimin ve toplumsal cinsiyet normlarının şekillendirdiği ilişkilerin meyvesi midir? Doğumhane önünde (veya nadiren de olsa içinde) bekleyen yakınları ve hemşirenin muştusunu hayal edin: “Kız/erkek oldu!” Bu söz aslında bir gerçeğin ifadesi değil, ‘kızlaşma/erkekleşme’ (yani cinsiyetlendirme) sürecini başlatan bir edimdir. Böylece erkek ve kadın arasında algılanan ve aşılanan farklılıklara dayanan süreç başlamış olur. Kısacası beden, söylemsel olarak inşa edilen bir anlamlandırma pratiği değil midir? Bu kitap, Butler’ın görüşlerini kuramsal ve felsefi açıdan belirli bir bağlama yerleştirmeyi amaçlıyor. Yazar okura Butler düşüncesinin evrimini hayranlık verici bir üslupla sunmayı hedefliyor: Hegelci kökenlerinden başlayarak, Freud ve Lacan’ın psikanalizine, Austin’in söz edimleri kuramına neler borçlu olduğunu ele alıyor. Kojève, Hyppolite, Althusser, Sartre, Foucault ve Derrida okumalarını, bunların teorisinin oluşumdaki etkisini ve bu düşünürlerle hesaplaşmasını ortaya koyar. Kısacası fenomenolojiden ‘kadınlık’ durumuna kadar Butler düşüncesinin izini sürer. Butler’ın Simone de Beauvoir okuması, Nussbaum ve Fraser’ın kendisine yönelttiği eleştiriler de yine kısaca bu kitapta ele alınan konulardır. Politik felsefe, dil ve psikanalizin, teorisinin oluşumundaki yerinin yanında, özne, performatiflik, kimlik ve öteki kavramlarının eleştirel bir bakışla ele alındığı bu eser, Butler düşüncesine ve kuir teoriye giriş niteliğindedir.

Sanat ve Sanatçılar Üzerine
Sigmund Freud, Çev. Kamuran Şipal, Telemak, 2023, 384 s.
Sanat üzerine incelemelerinde Freud psikanalitik estetiğin esasını ortaya koyar: yapıtın uyandırdığı haz etkisiyle yapıtın tekniği arasındaki ilişki sorununa –dürtüsel hazzın teknik hazza eklemlenmesine– odaklanmak. Bu alana dair bir dizi araştırma ruhsal ekonomik işlemle yorumu mümkün kılan retorik arasındaki karşılıklılığı betimler. Ve şu sorularla karşılaşmak kaçınılmazdır: Sanatsal yaratıcılığı nasıl anlamlandırabiliriz? Sanatçının, yapıtı aracılığıyla estetik bir haz duyumsamamızı sağlamasının sırrı ne olabilir? Sanatsal yaratıcılık, oyun ve düşlem arasında nasıl bir ilişki bulunmaktadır? Roman kahramanı ve romandaki diğer karakterler arasında nasıl bir ilişki ağı yatmaktadır ve bütün bunlar neyi temsil etmektedir? Sanat yapıtıyla sanatçının yaşamı ve kişilik yapısı arasında bağlantılar kurulabilir mi? Freud’un sanata dair yazılarından oluşan Sanat ve Sanatçılar Üzerine, yaratıcılık, psikanalitik estetik, sanat yapıtıyla sanatçının kişiliği arasındaki ilişki vb konuları merak eden okuyucular için temel bir eser niteliğinde.

Genombilim – Kısa Bir Giriş
John Archibald, İş Bankası Kültür Yayınları, 2023, 160 s.
Genombilim kamuoyunda ilk kez İnsan Genom Projesi’yle gündemleşti. Dünyanın dört bir yanından binlerce bilimcinin tam 13 yıl emek verdiği proje yaklaşık üç milyar dolara mal oldu ve 2003 yılında başarıyla sona erdi. Ortaya çıkan “harita” çok önemli olmasına karşın, ancak başlangıç niteliğinde bir adımdı. O günden bugüne binlerce insanın genom dizilimi çıkarıldı. Bugün bir kişinin genom dizilimini çıkarmak sadece birkaç gün alıyor ve oldukça ucuzladı. Gittikçe yaygınlaşan kişisel genom dizilemeyle birlikte, kişiselleştirilmiş tıp çağı gelip kapımıza dayanmış durumda. Genombilim, diğer adıyla genomik, dünyamızı hayal edemeyeceğimiz biçimlerde değiştireceğe benziyor. Teknoloji odaklı olması nedeniyle son yıllarda biyolojinin belki de en hızlı gelişen dalı olan genomik, aslında epey geniş kapsamlı bir alan. Oxford Üniversitesi’nin cep kitapları serisinden yayınlanan bu kitapta Kanadalı moleküler biyolog ve yazar okura doyurucu bir özet sunmayı amaçlıyor.

Klasik Antikitede Kadınlar – Doğumdan Ölüme
Laura McClure, Çev. Gülşah Günata, Koç Üniversitesi Yayınları, 2022, 472 s.
Prof. McClure, Antik Yunan ve Roma’da kadınlar ve toplumsal cinsiyet üzerine en son bulgular ve araştırmalardan yararlanarak yazdığı bu eserinde, klasik antikitede kadınların toplumsal kimliğinin doğum, ergenlik, evlilik, çocuk doğurma, yaşlılık ve ölüm gibi yaşam evreleri boyunca biçimlenmesini incelemektedir. Bekâret, kadın bedenine dair tıbbi görüşler, dini roller ve eğitimle ilgili kaygılar da dahil olmak üzere kadın ergenliği, evlilik, annelik, cinsellik, zina ve fahişelik konularını araştıran Prof. McClure, kadınların otoriteyi nasıl kullandıklarını ve toplumsal yaşama katılım imkânlarını da incelemektedir. Klasik dünyada kadınlar ve toplumsal cinsiyet konusunda araştırma yapacaklar için kaynak kitap niteliğindeki bu eser, aynı zamanda ileri okuma önerileri ve bölüm sonlarında yer alan sorularıyla bir ders kitabıdır. Laura K. McClure, Wisconsin-Madison Üniversitesi, Antikçağ ve Eskiçağ Yakındoğu Çalışmaları Bölümü’nde Yunan ve Latin Edebiyatı profesörüdür.

Türkiye’de Kadınların Seçim Hakkı Mücadelesi Hakk-ı İntihab Mücadelesi 1908-1935
Osman Tiftikçi, Nota Bene Yayınları, 2023, 208 s.
Türkiye’de kadınlar 1934 yılı sonunda seçme ve seçilme hakkını kazandılar. Bu hak Cumhuriyet döneminde, eğitim, din, hukuk ve yaşamın diğer alanlarında yapılan reformların bir parçasıydı. Bu reformlar sayesinde kadınlar eğitimin her düzeyine katılabilme, iş yaşamının her alanında yer alabilme, sanat ve kültür hayatına katılabilme, giyim kuşamda, aile yaşamında, kişi ve miras hukukunda dini gericiliğin zincirlerini kırabilme imkanlarına kavuştular. Bu doğrulara karşın kadın haklarının iktidarın bir lütfu olduğu, Fransa’nın bile önüne geçildiği, Türkiye’nin kadınların siyasi haklarını tanıyan ilk ve tek İslam ülkesi olduğu gibi abartılar yanlıştır. Osmanlı ve Türkiye kadınları, İttihat ve Terakki’nin kuruluşundan itibaren kadınların siyasi haklarına yabancı değildi. Partiye ilk kadın üye 1902 yılında yapılmıştı. Kadınların seçim hakkı 1920 yılında bir partinin (TKP), 1921 yılında da bir kadın derneğinin (Ulviye Mevlanların Müdafaa-i Hukuk-ı Nisvan Cemiyeti) programında yer almıştı. 1923 Haziran’ında kadınlar İstanbul’da Kadınlar Halk Fırkası’nı kurmuşlardı.
CHP ise genel kanının aksine kadın hakları konusunda çok istekli davranmadı. 1930 yılına kadar kadınların CHF’ye üyelik başvuruları bile reddedildi. Seçme ve seçilme hakkının gerçek anlamda kullanılabilmesi ise 1951 seçimlerini bulmuştur. Kadınlara seçme ve seçilme hakkının “verilmesi”, Osmanlı’dan gelen Türk, Kürt, Ermeni, Çerkes feminist hareketlerinin sonu oldu. Türkiye’de feminist hareket bu tarihten sonra 40-50 yıl ortada görünemedi.
Kitap, kimileri ilk kez gün ışığına çıkarılan Osmanlıca belgeleri de içeren geniş bir arşiv taraması sonucunda elde edilen nesnel bilgiler ışığında titizlikle hazırlanmış bir çalışmadır. Çeşitli boyutlarıyla kadın çalışmalarına önemli katkılar içeren bu kitap, resmi tarih açısından da eleştirel yaklaşımlarıyla katkılar sunmaktadır.

Ontolojik Görelilik ve Diğer Makaleler – Neyin Varolduğu Üzerine
W.V.O. Quine, Dergah Yayınları, 2023, 228.
Ontolojik Görelilik ve Diğer Makaleler adlı kitap Quine’ın bu kitap öncesinde çeşitli tarihlerde ve farklı yerlerde basılan makalelerinden oluşmaktadır. Bu kitapta bir araya getirilmelerinin nedenlerinden biri kendi ifadesiyle bir arada bir kitap olarak daha görünür kılınmalarının sağlanmasıdır. Sözcük ve Nesne öncesi, Sözcük ve Nesne ve de sonrası olarak işaret edebileceğimiz bir bölümlemede bu çalışmaların bazıları Sözcük ve Nesne’de ortaya konanlarla kimi ufak ayrımlar içermektedir. Ömrü boyunca sürekli bir biçimde görüşlerini geliştirmeye çabalayan Quine’ın görüşlerinde kimi değişikliklere gittiği görülmektedir. Bu çeviriyle Quine’ın temel görüşlerinin takip edilebileceği kaynakların bazıları daha erişilebilir olacaktır. Kitabın orijinalinde olmayan Neyin Varolduğu Üzerine metninin de çeviriye eklenmesinin bir amacı budur. Willard Van Orman Quine (1908-2000) 20. yüzyıl içerisinde pek çok önemli filozofun kesişim noktasındaki bir filozof olarak 21. yüzyılda da ilham vermeye devam edecek gibi görünüyor. Bu çevirilerin de söz konusu etkiye Türkçeden bir destek olacağı umut edilmektedir.

Freud’un Yası
Madelon Sprengnether, Ayrıntı Yayınları, 2023, 336 s.
Freud’un Yası, 20. yüzyıl boyunca psikanalitik teori ve uygulamalardaki değişimleri keşfetmenin temeli olarak Freud’un yas deneyimlerini ve teorilerini çözümlemektedir. 20. yüzyılın başlarındaki modernist Freud yerini 21. yüzyılın postmodern Freud’una bırakmıştır. Madelon Sprengnether, Freud’un hayatındaki başlıca biyografik vakaların önemli bir yorumunu sunuyor ve bunu yaparken Freud’un erken yaştaki kayıplarının yasını tutamamasının yas teorilerini nasıl şekillendirdiğini ortaya koyuyor. Bu durumun ardıllarına ödipal öncesi çalışmalar alanını açarak nesne ilişkileri, öznelerarası ve karşıaktarım teorileri, Lacancı analiz ve travma teorisi gibi bir dizi yeni psikanalitik teoriye imkân sağladığını ileri sürüyor. Bu yaklaşımların çoğu, yasın ego gelişimi süreci için kritik olduğu şeklindeki formülasyon konusunda farklı yönlerden gelip bir noktada buluşmaktadır. İşte bu argüman aracılığıyla Sprengnether de, modernizmden postmodernizme, yani ustalık vurgusundan kırılganlığa, dikeyden yatay anlam oluşturma sistemlerine ve kelimelerle temsil edilebilen alandan sözel olmayan alana geçişin izini sürüyor.
Freud’un Yası, Freud’un yasla kendi mücadelesini keşfederek, onu donmuş idealleştirmeden kurtarırken ve çalışmalarının 21. yüzyılda taşıdığı önemi gösterirken, okurun da onun yasını tutmamasına imkân tanımaktadır.