İnsanların sürekli olarak tartıştıkları bir konu; başarıya ulaşmak için sadece yetenek yeterli midir yoksa emek harcayarak başarının kapısı kırılabilir mi? Bu iki durum arasındaki farklılıklar ve ortaklıklar nelerdir? Nihai performans düzeyimiz doğuştan getirdiğimiz yeteneklerle mi sınırlı yoksa pratik ve eğitimle yetersizliği alt etmemiz mümkün mü? Bu tartışma, yapılan eylem doğrultusunda sınıflandırılabilir mi? Temel de aynı merakı taşıyan daha pek çok soru sıralayabiliriz.
İnsanların yaşamlarını doğrudan etkileyen, dolayısıyla merak uyandıran ve her alanda farklı bir kanıt sunan bu çelişki, birçok araştırmaya konu olmuştur. Araştırma sonuçları kimi zaman doğal yetenek, kimi zaman da sarf edilen emek lehinde sonuçlanmıştır. Son zamanlarda en çok kabul gören görüş ise; insanın belli bir potansiyel ile doğması ve bu potansiyeli aktifleştirmede yaşam şartlarının büyük önem taşıması üzerinedir. Zira erken eğitim imkânı, çalışma miktarı, motivasyon, ailevi destek gibi faktörlerin, yetenek ve emek arasında köprü görevi gördüğü aşikardır.
Satranç dünyasında da bu tartışma her zaman güncelliğini korumuştur, çünkü satranç zihinsel bir iştir ve beceri ölçen bir reyting sistemine sahiptir. Şüphesiz ki satranç becerisinin gelişimi için bilgi, çalışma ve tecrübe esastır. Peki “insanın çabuk öğrenme ve uyum gücü” olarak da tanımlanan zekanın başarıya katkısı ne kadardır?
“1987’de Alman Der Spiegel dergisi Garry Kasparov’un yeteneklerini test etmek için bir psikolog takımı oluşturmuştur. Beklenildiği üzere yüksek bir zeka seviyesine (IQ’a) -ama olağanüstü bir IQ (120’nin çok üzeri) değil- ve sayısız açılış varyantlarını ezberlemeye ihtiyaç duymayacak mükemmel bir hafızaya sahip olduğu ortaya çıkmıştır.” (Psikolog Dr Robert Howard- “Satrançta Yetenek ve Çalışmanın Önemi” konulu araştırmadan)
Test edilen oyuncuların unvan dereceleri, geçmişleri, çalışma sıklıkları, amaçları gibi etkenler göz önüne alınarak yapılan testin, karşılaştırmalı analizi, sonucunda bütün örnekler için taşları oynatabilme yaşı 8 iken unvanlı oyuncularda 6 olduğu saptanmıştır, çoğu bir antrenörle çalışmış ve ortalama çalışma sürelerinin %20 fazlalık gösterdiği tespit edilmiştir.
Yukarıdaki dahil birçok araştırmanın bize vermiş olduğu sonuç, zeka kadar disiplinli ve uzun soluklu bir çalışmanın da başarı üzerindeki payının önemidir. Sadece babasının oynayışını seyrederek satrancı 4 yaşında öğrenen Capablanca’nın çok geçmeden deneyimli oyuncularla mücadele edebilir hale gelişinde özgün yeteneğinin payı büyüktür. Adlarını satranç tarihine kazıyan Polgar kardeşler örneğinde ise babalarının verdiği disiplinli eğitimin katkısını inkar etmek mümkün değildir.
Nihayetinde insanların çoğunda, özellikle matematik, müzik, satranç gibi konularda, başarının özel yetenekte saklı olduğu kanısı mevcut. Fakat bu özel yeteneklerin gelişmesi için bile fırsat yaratılması gerekir.
Kaynak:
http://www.satrancokulu.com/makaleler/2019-satrancta-yetenek-ve-calisma.html
http://www.satrancokulu.com/makaleler/249-satranmi-ve-satranca-baa-ya.html
http://www.satrancokulu.com/makaleler/1942-kasparov-yetenek-hakk-konur.html
http://www.satrancokulu.com/makaleler/2019-satrancta-yetenek-ve-calisma.html