Kudüs’te bulunan Hebrew Üniversitesi araştırmacıları, yetişkin hücreleri kandırarak pluripotent (gelişen bir embriyonun erken aşamalarında var olan, canlıyı oluşturan özelleşmiş tüm hücre tiplerine dönüşebilme yeteneğindeki henüz farklılaşmamış hücreleri tanımlayan bir terim) kök hücrelere dönüştürmede kullanılabilecek yeni bir kokteyl geliştirdiler.
Rejeneratif (yenilemeci) tıp, kaybedilmiş ya da zarar görmüş hücreler, kaslar ya da organların hücre nakliyle yeniden kazanılmasını görev edinmiş yeni ve genişleyen bir alan. Embriyolardan kök hücre alınması bazı etik tartışmalar yaratıyor. Yenileyici genlerle yetişkin hücrelerin yeniden programlanarak tıpkı embriyodan alınan kök hücreler gibi kullanılması bu tartışmalara da çözüm getirebilir.
Uyarılmış pluripotent kök hücreler (IPSCs) olarak adlandırılan hücreler, zarar görmüş ya da hastalıklı olan hücrelerin yerine geçebilecekler. Ancak biliminsanları, hücreleri yeniden programlayacak olan bu işlemin, hücrelerin kullanışlılığını kısıtlayan bazı genetik anormallikleri başlatabileceğini fark etmişlerdi.
IPSCs üretebilmek için yetişkin hücreler, embriyonik kök hücrelerde aktif halde bulunan genlerle oluşturulmuş bir kokteyle maruz bırakıldı. Daha sonra bu kök hücreler bölünerek sinir ve kas gibi diğer hücre tiplerine ayrıldı. Fakat hücreleri yeniden programlayacak etkenlerin standart olarak birleştirilmesi, elde edilen hücrelerde yüksek oranda ciddi genomik sapmalara sebep oldu (Bu etkenlere kısaca OSKM denilmektedir – Oct4, Sox2, Klf4 ve Myc).
Şimdi, Kudüs’ün Hebrew Üniversitesi araştırmacıları, yüksek kaliteli IPSCs üreten yeniden programlayıcı yeni bir kokteyl geliştirdiler. Hebrew Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde bulunan İsrail-Kanada Tıbbi Araştırma Enstitüsü’nden Dr. Yosef Burganim, MIT’de biyoloji profesörü olan Rudolf Jaenisch’in kurucu üyesi olduğu Whitehead Enstitüsü Laboratuvarının biliminsanlarıyla çalışıyor.
Araştırmacılar, yeniden programlayıcı etkenlerin değiştirilmesinin, hücrelerin yenilenmesinde daha kontrollü ve yüksek kaliteli IPSCs kazandıracak bir yol olduğu fikrine vardılar. Bunun için fare hücreleri üzerinde çalışan Dr. Burganim ve araştırmacı biliminsanı Styliani Markoulaki, yeni etken kokteylini tasarlamak için biyobilişim analizi kullandılar (Yeni etkenler Sall4, Nanog, Esrrb ve Lin28, kısaca SNEL’dir).
Sonuçlar, yeniden programlayıcı etkenler arasındaki etkileşimin elde edilen IPSCs sayısı ve kalitesinde oldukça önemli bir rol oynadığını gösterdi; bambaşka bir etken birleşimiyle daha kaliteli ürünler elde edilecek olabilir.
Yeni SNEL kokteyli daha az IPSCs kolonisi üretiyor, fakat hücrelerin yaklaşık olarak yüzde 80’i en zor pluripotent testlerini başarıyla geçebiliyor. Bu yeni kokteyl, daha fazla sayıda kök hücre kolonisi üreten, ancak büyük çoğunluğunun pluripotent testlerini geçemediği geleneksel OSKM kokteyline göre çok daha tercih edilebilirdir. Dr. Burganim SNEL kokteylinin, hücreleri OSKM’ye göre daha iyi yeniden programladığını belirtiyor. Burganim’e göre araştırması, biyobilişim araçlarının yüksek kaliteli, uyarılmış pluripotent kök hücrelerinin(IPSCs) üretimindeki etkisini göstermiştir.
Bu çalışmayla yenilemeci (rejeneratif) tıp alanı, hücre nakli tedavisine ihtiyacı olan hastalara yardımcı olabilecek klinik uygulamalara bir adım daha yaklaşmıştır. Araştırmacılar bundan sonra programlaması fare hücrelerinden çok daha zor olan ve SNEL kokteylinin işe yarayamayabileceği insan hücrelerinde IPSCs üretmek için kullanılabilecek en uygun etken birleşimini bulmaya çalışacak.